CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, geçen hafta önceki genel başkan Deniz Baykal’ı hastanede ziyaret etti. Rahatsızlığına rağmen, Baykal da Türkiye siyasetini yakından izliyor, söylenmesi gerekenleri, sorumluluk duygusu içinde dile getiriyor. Olayları sağlıklı olarak yorumluyor. CHP’nin parti politikalarına dönük eleştirisi olmadı ve aksine bu politikaların desteklenmesi gerektiğini belirtti. Kuşkusuz, Baykal isterse CHP’nin milletvekili olacak. Bu konuda hiçbir kuşkuya yer yok.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi ilk kez bir arada yapılıyor. Bu seçimin ülkemiz için son derece hayati bir seçim olduğunun da halka iyi anlatılması gerekiyor. Marmaris Belediye Başkanı Ali Acar’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen “Anadolu Medya Buluşması”na, 60 ilden 400 gazeteci davet edilmesine rağmen, 150 gazetecinin bu toplantıya katılmasına ya gazete sahipleri ya da yöneticileri izin vermedi.

GÖNÜL RAHATLIĞIYLA

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Marmaris’ten Ankara’ya dönerken, güncel konularla ilgili olarak SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı:

“Öyle bir aday belirleyelim ki herkes, herhangi bir gerekçe üretmeden gönül rahatlığıyla sandığa gitsin. Referandumdaki ‘Hayır’ bileşenleri, oy kullanmaya giderse tablonun değişeceğine inanıyorum. ‘Hayır’ bileşenleri referandumda hangi noktadaysa bugün de aynı noktadalar. O dönemde sandığa gidip sadece ‘Hayır’ oyunu kullanacaktı, bu seçimde hem milletvekili hem cumhurbaşkanı seçecekler. ‘Hayır’ oyu verdiği için bugün ‘Ben pişmanım’ diyen yok, ama ‘Evet’ oyu verenlerden pişman olan çok. Onlar da sandığa gidip oy kullanacaklar.”

GENİŞ YELPAZELİ OLMALI

“Her partinin milletvekili adayı farklı listelerle çıkacak. Ne kadar geniş yelpaze ile seçime girilirse o kadar iyi olur. Sonuçta siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuruysa, meşru siyasal partiyse demokrasi için bir araya gelmelerinde hiç bir sakınca yok. Her partinin cumhurbaşkanı adayı, milletvekili listesi ve yapacağı miting çalışması ayrı. Vatandaş hangi partiye oy vermek istiyorsa gidip oyunu ona basacak. 12 Eylül’ün yüzde 10 seçim barajını niçin savunalım? Demokrasiyi sonsuza kadar çalıştırmak zorundayız.”

O SÖYLEMLER, AKP’LİYE DEĞİL

“Her siyasi partinin genel başkanının demokrasinin inşaası konusunda tarihi sorumluluğu var. Demokrasinin özü çifte standart kabul etmez. Çünkü demokrasinin özünde, bizim gibi düşünmeyen insanların söz hakkı da var ve benim de ona tahammül etmem gerekir. Örneğin biz Recep Tayyip Erdoğan ile çatışıyoruz; karşılıklı söylemler sert olabiliyor. Ama bu söylem AKP’lilere yönelik değil. Tam tersine  onlara sıcak mesajlar veriyoruz. Onların da sandığa gidince demokrasiden yana oy kullanmalarını istiyoruz.”

ŞEYTANLAŞTIRMA OLMAMALI

“Bir partiyi blok olarak şeytanlaştırma, demokrasi düşmanı ilan etmek, bazı partilere karşı çıkmak... Biz böyle bir düşünce içinde değiliz. Saadet Partisi’ni de Bağımsız Türkiye Partisi’ni de Vatan Partisi’ni de  İYİ Parti’yi de istemeyenler var. HÜDA-PAR’ı da bir kısım istemiyor. Demokrasi ise onlar da parlamentoya girmeli. AKP’nin seçmenine de mesafeli olanlar var. Bu yaklaşımlar doğru değil.

‘HAYIR’ BİLEŞENLERİYLE OLMALI

“CHP-HDP birlikteliği zaten yok. Ama birliktelik, ‘Hayır’ bileşenlerinin hepsiyle olmalı. ‘Hayır’ bileşenlerinin hepsiyle birliktelik olursa mutlu oluruz. Herkes kendi listesiyle zaten seçime giriyor. Demokrasinin önüne konulan barajı aşmak gerekiyor. İttifakla sadece baraj kalkıyor. Ne onun bana, ne de benim ona müdahalem söz konusu. Her partinin cumhurbaşkanı, milletvekili adayları ayrı. Her parti kendi mitingini kendisi yapacak, kendi seçim beyannamesiyle seçmenden oy isteyecek. Her parti genel başkanının tarihsel sorumluluğu var. Demokrasinin özü çifte standardı kabul etmez. Vatandaşa, ‘Siz 12 Eylül darbe hukukunun gerektiği yüzde 10’u savunuyor musunuz?’ diye sorsunlar. Savunuyor mu savunmuyor mu? İktidar partisi AKP, MHP için barajı kaldırıyor; yüzde 1 oy alsa da milletvekili çıkaracak. O zaman koşulları eşitlemediğimiz sürece adalet olmayacak. Hem ‘adalet’ diyeceksiniz hem de çifte standart olacak. Onlar yaptı, biz niye yapmayalım?”

TBMM’DE YAN YANA OTURULUYOR

“Meclis’te farklı siyasi görüşteki partilerin milletvekilleri yan yana oturuyorlar. Kimse, ‘Ben senin yanında oturmam’ demiyor. Ama, ittifak gündeme gelince, ‘Oy pusulasında yan yana olmayalım’ diyorlar. Kağıt üzerinde yan yana olmayacak ama fiilen parlamentoda yan yana olacaksınız. Oy birliğiyle çıkan yasalar var. Bütün partiler oy veriyor. 15 Temmuz sonrası 4 partinin grup başkanvekilinin bildirisi var. Hepsi de demokrasiyi savunuyor.”

“YILDIRIM İSTİFA ETMELİYDİ”

Başbakan Binali Yıldırım’ın, bedelli askerlikle ilgili açıklamasının önce Parti Sözcüsü Mahir Ünal tarafından “Şahsi görüşüdür. Gündemimizde böyle bir şey yok” demesinin ardından, Cumhurbaşkanı da bedelli askerliğin şehitlere saygısızlık olacağını belirtti. Oysa, şehitler verildiği dönemlerde bedelli yasaları çıkarılmıştı. Bu durum, “Seçimden sonra bedelli askerliğin çıkarılacağı”nın işareti olarak görüldü. Bu açıklamaları Kılıçdaroğlu ise şöyle yorumladı: “Bir Cumhurbaşkanı’nın şehitlere saygısızlık ettiğini söyleyerek kendi partisinin Grup Başkanı ve Başbakanı’nı istiskal etmesi yenilir yutulur değil. Yapılan davranış doğrudan Binali Yıldırım’ın kişiliğine yönelik. Yıldırım, hemen Başbakanlık görevinden ayrılmalıdır.”

TAYYİBE GÜLEK’İ TANIMAM

Sohbetimizde, Kılıçdaroğlu bir konuya daha açıklık getirdi. Hükümet yanlısı basında, Kılıçdaroğlu ile Akşener’in, eski milletvekili Tayyibe Gülek’in evinde bir araya gelip görüştüğü yazıldı, buna ilişkin yorumlar yapıldı. Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki sorumuza cevabı ise şöyle oldu:

“Tayyibe Gülek’i, DSP milletvekili iken Meclis’te sadece uzaktan bilirim. Bugüne kadar hiçbir görüşmem olmadı. Hayatım boyunca da bir arada olmadım, yan yana gelip oturup konuşmadım. Sayın Akşener ile Tayyibe Gülek’in evinde buluştuğumuz da yalan.”

Belirtelim, o buluşma evde değil, Balkan Türkleriyle ilgili toplantının yapıldığı otelde gerçekleştirildi.

sozcu-banner-1