Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Irak’ın kuzeyine 26 büyük harekat gerçekleştirilmişti. Oradan da şehitlerimiz geldi. O günlerde ne askerimize börek, çörek götüren, ne onlar için kurban kesen vardı. Çünkü sınır ötesi harekatlar TSK’nın sıradan  görevi haline gelmişti.

Giden birlikler 3-4 ay kalıyor, gayrinizami harp tekniğiyle komandolar, timler halinde araziye yayılıyor, teröristlerin geçiş yolları önceden kesiliyordu. Örneğin 1. Kuzey Irak Harekatı’nda 23 askerimiz şehit olmuş, 96 askerimiz de yaralanmıştı. O operasyonunun bilinmeyenlerini belgelerle Doğan Kitap’tan çıkan “Sınır Ötesi Savaşın Kurmay Günlüğü” kitabımda açıkladım. Bu kitabın isim babası da kıymetli arkadaşım, halen tutuklu olan CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’dur.

“TÜRKİYE’NİN BEKASI” DENİLİNCE

Askerimizin Suriye’ye gidişi her bakımdan farklı oldu. “Ülkenin, devletin, milletin bekası” partizan bir yaklaşımla ele alınmaz. O yüzden  parti ayrımı gözetilmeden herkes askerimizin yanında yer aldığını gösterdi. Kurbanlar kesiliyor, dualar ediliyor, moral ve motivasyonunu yükseltmek için her kesim üzerine düşeni yapıyor. Tüm bunlar yapılırken, izlenen politikaların ülkemizin “beka sorununa” neden olduğu gerçeğini de kimse göz ardı etmiyor.

Tıpkı 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda olduğu gibi askerimizle ilgili şiirler yazılıyor, şehitlerimiz duygu yüklü yazılarla anılıyor. Bize de mektuplar, şiirler ulaşıyor. Büyük bir şirketin üst düzey yöneticiliği görevlerinde bulunmuş Seğmen Barış Vuslateri “Gencecik fidanlar solarken bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşıyorum” diyor ve çaresizliğini bir şehidin ağzından aktarıyor, ona verilen cevabı da yazıyor. İşte size “Şehidim” başlıklı yazısı:

“Ezan oldum dinmedim, bayrak oldum inmedim, şehit oldum ölmedim, adım Mehmet soyadım Türk benim. Bizim dirimiz ASKER, ölümüz ŞEHİT’tir. Anamın kınalı kuzusu, babamın övüncü, aslanı, kısaca Mehmetçiğim ben. Aslında kimsesiz fakir, gariban bir Anadolu çocuğuyum. Kıran gelir kırılırım, yine yerime dizilirim. Bundan yüksünmez, övünürüm, ölüme koşar giderim. ‘Vatan’ dendi mi kanımız kaynar, bayrak için can, dosta güven, düşmana kasvet veririz. Şehit düşünce bizler, cennet kokarmış ya her yer, kurşun oruç bozmazmış... Çok üzgünüz sizler için. Bugün Anadolu’nun her köşesinde ağlayan ANA dolu. Babamız bile olsa karşımızda duran, bizim için önce vatan, sonra vatan!.. Ata mirasına bizleriz tek sahip çıkan... Yine hangi duayı okudun anne? Vurulduğum yerde güneş açtı. Sen ağlayınca Cennetime yağmur yağdı...

CENNET BEKÇİLERİ

Nasılsın diye sorma bizlere Şehidim, hayat akıyor işte. Kimi dizi seyrediyor, kimi oyun peşinde. Ben farklı mıyım? Aynı meyan, aynı hamamdayım... Dün gece derin bir uykuya daldım. Çok güzel bir rüya ile sabah uyandım. Sen ise vatan savunmasındaydın Mehmedim. Şehit olmuşsun. ‘Nasıl öldü?’ dedim şaşkınlıkla. Çok utandım. Şehit olana ‘Öldü’ denilmeyeceğini bilmezmişim gibi. Mehmetler ölmez, Şehitler ölmez aslında.

Aklıma gelince sizler, ne yapsam bilemiyorum. Utanç içindeyiz, gencecik fidanlar şehit olurken, koruyamıyoruz sizleri eksik politikalarla. Sanki vatanın tek sahibi gibi, vebal ödeyenler gene sizler. Aslında çözüm üretirler üzerinizden prim yapmaya çalışan ah bu siyasetçiler. Biter bu şahadetler, diner o zaman acıları annelerinizin. Şair ne güzel yazmış:

‘Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber/ Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber/ Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker/ Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer/ Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi/ Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.’

HAKKINIZ ÖDENMEZ

Ay yıldızlı bayraklara bürünmüş, hayatının baharında soldurulmuş, kefenlerine kan bulaştırılmış cennet bekçileri, uğurlanıyor analarının feryatlarıyla mekanların en yücesine. Biz rahat uyuyalım diye 8 vatan evladı daha ebediyen uyudu. Sizler, vatan için yaşayıp öldünüz; siz toprağa değil, kalplere gömüldünüz. Tarih sizleri en güzel sayfalarında saklarken, bizler dizilerin, safahatın, kandırmacasında insanca yaşadığımızı zannedip yok olacağız hiçliğin kucağında.” 

Herkes gibi Seğmen Barış Vuslateri de şehitlerimize rahmet, yüreklerine ateş düşen ailelere sabır ve metanet, yaralılarımıza ise acil şifalar diliyor ve son cümlesi de “Tüm haklarınızı helal edin. Vatan için gencecik bedenlerinizi kalkan edip, ebediyete intikal ettiniz. Nurlar içinde yatın. Hakkınız ödenemez. Bizleri de affedin” oluyor.