Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Roma’da yapılacak toplantı için giderken havaalanında karşılaştık. Avukat Ömer Kavilli’nin tutuklanmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Gece Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’le, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Başkanvekili Mehmet Yılmaz’la konuştuğunu belirtti, “Şimdi, Roma’ya gidip ben yargımızın durumunu nasıl anlatacağım” diyordu. Neyse ki, başkan daha Roma’ya ulaşmadan, avukat Kavilli serbest bırakıldı.

“Bağımsız ve tarafsız yargı” özlemi her fırsatta dile getiriliyor. HSK  Başkanı vekili yargı ile ilgili uyarılarda bulunurken, zaman zaman ayetlerden de söz ediyor. Ancak, bunlar yetmiyor. Siyasallaşan bir yargı var. Eğer, siyasallaşma olmasa, SÖZCÜ hakkında Fetullahçı suçlaması yapılır mıydı? Soruşturmayı başlatanlar terfi ettirilir miydi?

HAKSIZ TUTUKLAMALAR

Yargı kararlarının sıkça tartışıldığı bir dönemdeyiz. Yakın dönemde yaşananlardan birkaç örnek sıralayalım:

1- İstanbul’da yapılan havaalanındaki işçilerin, çalışma koşullarının düzeltilmesi için yaptığı eylemden sonra gözaltına alınması tepki yarattı. Garibanın üzerine gidildiği izlenimi doğdu. İlginç olan ise 600 işçiden 24’ünün tutuklanmasıydı. Tutuklanma gerekçeleri ise görevli memura direnme, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmek suçlarını işlemek oldu. Ülkemizde birçok yerde bu suçlar işlenmesine rağmen, hatta geçmişte ‘Açılım’ sürecinde PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın posterleri açılmasına rağmen gösterilerde tutuklama çıkmamıştı. Ancak ekmeğinin peşinde olanların haklarını aramak için yaptığı eylem sonrası tutuklanması tartışma yarattı.

2- Silivri’de avukat Ömer Kavilli’nin duruşmada, müvekkili ile görüşmek isteyip de mahkeme heyeti tarafından izin verilmemesi üzerine salondan çıkarılması sırasında yaşanan arbede, mahkeme tarafından yapılan suç duyurusu üzerine avukatın tutuklanması, tutuklandıktan sonra serbest bırakılması olayı yaşandı. Genelde mahkemelerde bir kez tutuklanan kişinin serbest kalması için epey uğraşırsınız ama burada yargı kamuoyunun tepkilerini dikkate almışa benziyor. Tutuklamaya itirazı bu kadar kısa sürede değerlendirmek, yargının aslında istediği zaman hatasını çabuk bir şekilde düzeltebileceği anlamına geliyor. Ne diyelim
darısı diğer davalarda haksız yere tutuklananların başına.

YARGILAMA DURDURULMADI 

3- Gazeteciler Nazlı Ilıcak, Ahmet ve Mehmet Altan’ın yargılandığı davalardan soyut şekilde darbeye katılmaktan verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istinaf mahkemesi, tarafından onandı. Bu kişileri sevmeyebilirsiniz. Yapılan çalışmalarda darbecilerin kimler olduğu, ne tür eylemler yaptıklarına ilişkin değişik mahkemelerde yargılamaları sürerken Ilıcak ve Altan’ları, uçakla halkı bombalayanlarla aynı kefeye koymak doğru olur mu?

4- Milletvekili Enis Berberoğlu’nun durumu belirsizliğini koruyor. 24 Haziran’da milletvekili seçilmesine rağmen, yargılamanın durması gerektiği şeklindeki Anayasa hükmü ihlal edilerek serbest bırakıldı ve cezası  onandı. Berberoğlu serbest kaldı ama karar tartışmalara sebep oldu. Mahkumiyetine neden olan deliller ise ayrı bir tartışma konusu yarattı.

5- Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görev yapan hakimi Işıl Karakaş, görev süresi dolmasına rağmen Türkiye’nin mahkemeye gönderdiği adaylar arasından, hâlâ hakim seçilemedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne üye hakim seçen komisyon gelen tüm isimleri veto etti. Yaklaşık bir yıldır bu sorun giderilemedi.

TALEP DIŞI TAYİNLER

6- Yargı uygulamalarındaki bir diğer ilginçlik ise Kocaeli ilinde yaşandı. İntihar eden İsmail Devrim Top ile ilgili başsavcılık önce olayın intihar olduğunu açıkladı, sonrasında da röportaj yapan meslektaşımız, konuşmayı teybe kaydettiği için gözaltına alındı. Valilikten önce yapılan bu açıklama, yargı teamüllerinde olmamasına rağmen, gerçekten ilginç bir durum oluşturdu.

Örnekleri çoğaltabiliriz. Yargı kaynaklarından aldığım bilgiler de iç açıcı değil. Yargıda talep dışı tayinler,  bir ya da iki yıllık savcı ve hakimlerin önemli mahkemelere atanmaları artık olağan bir durum olmuş. Anayasa değişikliğiyle Yargıtay, Danıştay koltukları boşaltılıyor, yerlerine yeni atamalar yapılıyor. Benzer bir durum Polonya’da da yaşandı. Bu durum, uluslararası mahkemeye taşındı.