Abdülhamit dönemi -hep anlatıldığı gibi- halkın bir eli yağda bir eli balda yaşadığı bir refah dönemi değildi. Öyle ki Abdülhamit döneminde vergi yükü altında ezilen, sömürülen Anadolu halkı 1906’da ayaklandı. 1906’daki vergi ayaklanmaları 1908’deki Meşrutiyet Devrimi’ni tetikledi. 

1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı halkta büyük bir coşku yarattı. 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanı halkta büyük bir coşku yarattı.


Yaklaşık bir ay önce Fransa’da akaryakıt zamlarına karşı başlayan protestolar, zamanla adeta Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron iktidarına karşı bir ayaklanmaya dönüştü. Macron, “iklim değişikliğiyle mücadele ve bütçe açığını azaltmak” gerekçesiyle bütün zam ve vergileri halka yükledi. Büyük şirketlere vergi indirimi yapıp 1 milyon Euro’nun üzerinde varlığı olanlardan alınan Dayanışma Vergisi’ni kaldırdı, fakat ağır vergi yükü altında ezilen halkın durumunu iyileştirmedi. Fransa’da zenginlerin kollanması, zamlar ve ağır vergiler “Sarı Yelekliler” eylemlerine yol açtı.

Fransa’daki bu eylemler bana, bundan tam 112 yıl önce, Osmanlı’daki vergi ayaklanmalarını anımsattı.

ABDÜLHAMİT’İN VERGİ BASKISI

Osmanlı’da 19. Yüzyıl’ın sonlarında kırsalda köylü, şehirlerde ise zanaatkâr, tüccar ve esnaf vergi yükü altında eziliyordu. Ayrıca vergi toplayan mültezimlerin baskısı da halkı canından bezdirmişti. Osmanlı’da 20. Yüzyıl’ın başlarında vergi yükünün yüzde 87’sini sırtında taşıyan köylü, hem toprak ağalarına, hem de mültezimlere borçlanmıştı. Bu nedenle köylüler köylerini bırakıp şehirlere göç ediyordu. İşsizlik, üretimsizlik ve ağır vergiler nedeniyle şehirlerdeki insanlar da parasız ve açtı.

II. Abdülhamit II. Abdülhamit


1903’te, II. Abdülhamit döneminde, hükümet, mevcut vergilere ek iki yeni vergi daha koydu. Bunlardan biri “Şahsi Vergi”, diğeri ise “Hayvan Vergisi”ydi.

Bu ağır ve eşit olmayan vergiler, Anadolu’da birçok şehirde halkın ayaklanmasına neden oldu.

1906’da Anadolu’daki bu halk hareketleri, 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanını tetikleyerek Abdülhamit’in baskı düzeninin yıkılmasına yol açtı.

AĞIR VERGİLERE İSYAN ETTİLER

1906’daki vergi ayaklanmaları, Abdülhamit’in sürgün ettiği kişilerin yoğun olduğu yerlerde patlak verdi.

İlk ayaklanma Kastamonu’da çıktı. Kastamonu’da halk önce belediye seçimlerini boykot etti. Sonra ordunun, belediyenin harcamalarını kontrol etmesini istedi. Halk, devlet memurlarının muaf oldukları Şahsi Vergi’yi ödemek istemiyordu. Çok zengin olan Kastamonu Valisi Enis Paşa’nın hiç vergi ödememesi halkın tepkisini çekiyordu. Kastamonulu 32 esnaf ve zanaatkâr saraya bir dilekçe yazarak bu vergilerin kaldırılmasını istediler. Saray, bu dilekçeyi önemsemedi. Bunun üzerinde 21 Ocak 1906’da Kastamonu’da yaklaşık 500 kişilik bir grup Vilayet Konağı’nın önünde gösteri yapıp 10 gün boyunca telgrafhaneyi işgal etti. Ermeniler ve Türkler birlikte hareket ediyordu. 31 Ocak 1906’da telgrafhanenin önünde toplanan büyük bir kalabalık vergilerin kaldırılması, valinin ve defterdarın görevden alınması için büyük bir gösteri daha yaptı. Göstericilere destek olan halk, gün boyu dükkânlarını kapattı. Sonunda saray, Vali Enis Paşa’yı görevden almak zorunda kaldı. Kastamonu saraydan istediğini almayı başardı.

1900’lerin başında Kastamonu 1900’lerin başında Kastamonu


Kastamonu’daki bu vergi ayaklanmasının diğer illere yayılması gecikmedi.

Sinop mutasarrıfının yolsuzlukları ve yeni vergiler Sinop’ta da ayaklanmaya neden oldu. 13 Şubat 1906’da Sinop’ta birkaç bin kişilik bir grup önce kaymakamlığa yürüdü, sonra telgrafhaneyi işgal etti. Sinop halkı şikâyetlerini ve isteklerini saraya bildirdi.

Kastamonu, Sinop, derken Trabzon ayaklandı. 1906 baharında Trabzon’da çıkan vergi ayaklanması ancak askeri birliklerce bastırılabildi. Trabzon ayaklanması sonunda Vali Reşit Bey şehri terk etmek zorunda kaldı. Trabzon halkı, bu vergileri vermeyi reddetti. Trabzon’daki vergi ayaklanmaları birkaç kere daha tekrarlandı.

Haziran 1906’da Bitlis’te çıkan vergi ayaklanmasında ise bir polis komiseri öldü, vali yaralandı. Halk postaneyi ele geçirip valinin görevden alınmasını istedi.

Temmuz 1906’da Samsun ayaklandı. Samsun’daki vergi ayaklanmasında da yaralananlar, hatta ölenler oldu.

Ankara da ayaklandı. Ankara’daki vergi ayaklanmasında telgrafhaneyi ele geçiren bir grup, vergilerin kaldırılmasını ve valinin görevden alınmasını istedi. Vali görevden alındı.

Vergi ayaklanmaları Sivas, Giresun, Kayseri, Aydın, Muğla, Van, Muş ve Diyarbakır’a da sıçradı. Özellikle Van’daki ayaklanma güçlükle bastırıldı.

Ayaklanmalar sadece Anadolu ile sınırlı kalmadı Makedonya’ya da sıçradı.

Ocak 1906’da Musul’da da bir vergi ayaklanması çıktı.

1906’da Anadolu’daki vergi ayaklanmaları İstanbul’da Abdülhamit’in sarayını temellerinden sarstı. İstibdat sallanıyordu.

Erzurum vergi ayaklanmaları ve sonuçları


En etkili vergi ayaklanması Şubat 1906’da Erzurum’da başladı. Erzurum Valisi Nazım Paşa topladığı vergileri Erzurum’un ihtiyaçları için kullanmak yerine bu verginin yüzde 25’ini İstanbul’a gönderiyor, karşılığında da kişisel çıkar sağlıyordu. Erzurumlu tüccarlar, o zor kış şartlarında Şahsi Vergi ve Hayvan Vergisi’ni ödemek istemiyordu. Bu arada devlet dairelerindeki rüşvet ve yolsuzluk almış başını gitmişti. Askerlerin perişan hali, subayların aylarca maaş alamaması Erzurum halkının sabrını taşıran belli başlı olaylardı.

Erzurum halkı örgütlendi. Halk temsilcileri, hazırladıkları bir dilekçeyle valiye başvurdu. Dilekçede Erzurum’dan İstanbul’a para gönderilmemesi ve Şahsi Vergi ile Hayvan Vergisi’nin kaldırılması isteniyordu.

Vali Nazım Paşa İstanbul’a gönderdiği bir telgrafta bazı kişilerin yeni vergilere karşı Erzurum’da halkı ayaklandırdığını belirtti. Saray, Nazım Paşa’ya her ne pahasına olursa olsun her iki vergiyi de toplama emri verdi.

Bunun üzerine Erzurum’daki çeşitli gruplar ve İttihat Terakki üyeleri “Can Veren” adıyla örgütlenip mücadeleye başladılar.

Erzurum’da 4-5 ay devam eden ayaklanmaların elebaşlarına şiddetli cezalar verileceğine dair Erzurum Valisi’nin Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği şifreli telgraf. Erzurum’da 4-5 ay devam eden ayaklanmaların elebaşlarına şiddetli cezalar verileceğine dair Erzurum Valisi’nin Dahiliye Nezareti’ne gönderdiği şifreli telgraf.


Erzurum halkı, valinin görevden alınmasını istiyordu. Bunun için toplanan bir grup telgrafhaneyi işgal etti.

Vali Nazım Paşa, Erzurum Müftüsü’nün halkı kışkırtmasını istedi. Ancak müftü, bu vergilerin şeriata da aykırı olduğunu belirtip ayaklanan halka katıldı. Vali, ayaklanan halka karşı askeri birliklerden yararlanmak istedi. Fakat aylardır maaş alamayan askerler de valiye yardım etmedi. Erzurum’da protesto gösterileri sürdü. Erzurumlular, yeni vergilerin kaldırılması amacıyla saraya telgraflar çektiler. Mart sonunda Erzurum’daki tüm dükkânlar kepenk indirdi. Okullar açılmadı. Memurlar işlerine gitmedi. Vali Nazım Paşa’nın İstanbul’la görüşmesi engellendi. Vali, göz hapsine alındı.

Erzurum’daki vergi ayaklanması başarılı oldu. Sonunda saray, Vali Nazım Paşa’yı görevden aldı, Şahsi Vergi ve Hayvan Vergisi’nin tahsilini de erteledi.

Erzurum’da Ekim 1906’da yeni bir ayaklanma daha çıktı.

Saray, Mart 1906 ayaklanmasının sorumlularının sürgüne gönderilmesini istiyordu. Erzurum’daki bazı guruplar bu sefer de tutukluların serbest bırakılmasını istedi. Maalesef hiç istenmeyen olaylar yaşandı: Çıkan olaylarda polis komiserinin evine zarar verildi ve bir polis öldürüldü. 21 Ekim’de Müslüman-Hristiyan Erzurum halkı birlikte, yeni vergilerin kaldırılması için büyük bir gösteri yaptı. Bu sırada polis ve jandarma halka ateş açtı. Birçok kişi öldü. Halk iyice galeyana geldi. Birçok polis ve jandarma ile bir de jandarma komutanı öldürüldü. Vali Ata Bey hapsedildi. İşin özeti şu ki, Abdülhamit’in istibdat düzeni; adaletsizlik, eşitsizlik halkı polisle ve jandarmayla karşı karşıya getirdi.

Sonunda Abdülhamit’in koyduğu iki yeni vergiye karşı Erzurum’da Mart 1906’da başlatılan ayaklanma Mart 1907’de kesin başarıya ulaştı. Abdülhamit, her iki vergiyi de kaldırdı. (25 Mart 1907).

Erzurum’daki vergi ayaklanmaları zamanla Abdülhamit rejimine karşı siyasal bir direnişe evrildi. Direnişçileri İttihat ve Terakki destekliyordu. 1905’te Rusya’da, 1906’da İran’da meşrutiyet devrimi gerçekleşmişti. Hem Rusya’dan hem İran’dan hem de Azerbaycan’dan Erzurum’a sızan devrimci düşünceler, 1906’dan itibaren Erzurum’u saraya karşı bir direniş üssü haline getirdi.

1908’de saray, Erzurum’daki bu devrimci havayı dağıtmak için harekete geçti. 28 Ocak 1908’de başlayan mahkemede 1906 ayaklanmasının elebaşları yargılandı. Mahkemeye çıkarılan 90 kişiden 8 kişiye idam, 18 kişiye müebbet hapis verildi. Diğer sanıklar daha küçük cezalara çarptırıldılar.

Demem o ki; Abdülhamit dönemi -hep anlatıldığı gibi- halkın bir eli yağda bir eli balda yaşadığı bir refah dönemi değildi. Öyle ki Abdülhamit döneminde vergi yükü altında ezilen, sömürülen Anadolu halkı, 1906’da ayaklandı. 1906’daki vergi ayaklanmaları -Abdülhamit rejimini yıkan- 1908’deki Meşrutiyet Devrimi’ni tetikledi

Sahi! “Payitaht Abdülhamit”te bunlar anlatılıyor mu?

Bu konuda şu kaynaklara bakınız: Münip Yıldırgan, “1904 Erzurum İsyanı Hatıraları”; H. Zafer Kars, “1908 Devrimi’nin Halk Dinamiği”; A.M. Sbornik, “Jön Türk Hareketi Öncesinde Doğu Anadolu’da Ayaklanmalar”; Muammer Demirel, “İkinci Meşrutiyet Öncesi Erzurum’da Halk Hareketleri”; Aykut Kansu, “1908 Devrimi”...

ATATÜRK ETKİSİ: 

İflas, işgal, direniş, kurtuluş


Atatürk şöyle diyor: “İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu ‘ben’ kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni yaşam ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”

İşte ATATÜRK ETKİSİ adlı yeni kitabımda Atatürk’ün ifadesiyle “Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken İkinci Mustafa Kemal”i anlattım.

İnkılap Kitabevi’nden çıkan “Atatürk Etkisi” 19 Aralık’ta okurlarla buluşacak. İnkılap Kitabevi’nden çıkan “Atatürk Etkisi” 19 Aralık’ta okurlarla buluşacak.


İnsanlık üzerindeki derin etkiler tarihin akışına yön verdi. Uygarlık tarihinin “en etkili” insanlarından biri 20. Yüzyıl’ın başında Türkiye’de, o zamanki adıyla Osmanlı İmparatorluğu topraklarında dünyaya geldi.

Adı Mustafa Kemal’di.

Türk Milleti sonradan ona “Atatürk” soyadını verdi.

Atatürk, Türk Milleti’nin hayatını derinden etkiledi. Öyle ki Türkiye tarihinin son 400 yılında Türk Milleti’nin hayatında ATATÜRK ETKİSİ kadar derin izler bırakan, ATATÜRK ETKİSİ kadar ‘kurtarıcı’ bir ‘etki’ daha yoktur.

ATATÜRK ETKİSİ, iflasa ve işgale karşı direnişi ve kurtuluşu yaratan etkidir.

Türkiye’yi emperyalist işgalden, saray/sultan baskısından ve geri kalmışlıktan kurtaran etkidir ATATÜRK ETKİSİ...

ATATÜRK ETKİSİ yaşanmış, bitmiş, dünde kalmış, tarih olmuş bir etki değildir; yepyenidir ve hâlâ kurtarıcı niteliğini korumaktadır.

Atatürk Etkisi”yle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, gün gelecek yine “Atatürk Etkisi”yle kurtulacaktır.

Atatürk Etkisi”nin yeniden ortaya çıkması için yeni bir Atatürk beklemeyin. Atatürk yok, ama ‘etkisi’ burada; o etkiyi harekete geçirecek olan sizsiniz, biziz, hepimiziz.

İskeleti, son bir yılda yazdığım SÖZCÜ yazılarımdan oluşan ATATÜRK ETKİSİ 19 Aralık’ta tüm kitapçılarda olacak.

İyi okumalar...