Niye?
Kafamda hep bu soru var.
Çeşitli ihtimaller üzerin­de durdum. Örneğin...
Türkiye 2002 genel se­çimine giderken, Hürriyet gazetesi yazarları liderleri ziyaret edip, sorular yöneltti.
Emin Çölaşan, Erdo­ğan ile ilk ve son kez bu görüşmede yan yana geldi. Ne olup bittiğini Emin Çö­laşan’ın Şu Benim Gaze­tecilik “Yaşadıklarım” kitabından özetleyeyim:
“Birazdan Tayyip Beye­fendi teşrif ettiler. Kendisiyle ilk kez el sıkıştık. (...) Önce biraz havadan sudan konuş­tuk, sıra doğal olarak geldi soru faslına. Sordum. Teyp bandından aynen yazı­yorum:
‘Geçmişteki sert söylem­lerinizi, o defteri kapattınız mı?’
- ‘Emin Bey, eğer oralarda kalırsanız. Bakın sizin geç­mişinizi incelemeye, ortaya koymaya kalksam, o zaman ortaya çok daha enteresan şeyler çıkacak.’
Hava birden gerildi. Ben de yüksek sesle tepki verdim:
- ‘İşte buradayım. Hiçbir şey bulamazsınız.’
- ‘Çok şeyler çıkar.’
- ‘Ben hazırım buyurun.’
Bunlar herhalde bazı gazeteciler gibi benim de geçmişten gelen bir sürü açığım olduğunu zannediyordu. Açığı olan gazeteci korkak olur. Her şeyi yazamaz, söyleyemez, soramaz.
Gerilen ortamı bizim arkadaşlar ve onun ekibi yumuşatmaya çalıştı. Birkaç dakikalık sohbet sonrasında yemek salonuna geçtik. Masaya oturduk. İki üç dakika geçti. Tayyip izin istemesin mi? ‘Kusura bakmayın, ben İstanbul’a gitmek zorundayım.’ Bir daha da hiç yüz yüze gel­medik...”
Erdoğan, Emin Çöla­şan’a sinirlendiği için mi masayı terk etti?
Erdoğan’ın kızgınlı­ğı hâlâ sürüyor mu?

İlk darbeyi vurdu


Emin Çölaşan hakkında 7.5 ile 15 yıl arasında ha­pis istendi.
İddia; “FETÖ’ye üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek!”
Yazımın girişinde­ki “Niye?” sorusunun sebebi bu...
Çünkü:
Türkiye’de bugün Emin Çölaşan’ın FETÖ’ye yar­dım ettiğine samimiyetle inanan bir kişi bulamazsı­nız! O halde...
Başka bir sebep olmalı değil mi?
“İntikam” olabilir mi? Başka açıklama bulamıyo­rum.
Emin Çölaşan...
- FETÖ’nün ballı gezile­rine mi katıldı?
- Abant toplantılarına mı gitti?
- Pensilvanya’ya gidip el etek mi öptü?
- TV programlarına çıkıp yüksek paralar mı aldı?
- Yazılarında, kitaplarında F. Gülen’e övgüler mi dizdi?
Kuşkusuz hayır!
Aksine... FETÖ’ye en büyük ilk darbeyi vurdu. Gülen’in sağ kolu Nurettin Veren’in itiraflarını 14 Ka­sım 2004’te köşesinde yaz­dı. Aytunç Erkin’in kaleme aldığı “FETÖ’nün Şifrele­ri” kitabı böyle ortaya çıktı. Keza...
Tarih: 17 Şubat 2001.
FETÖ’nün içyüzünü ilk yazanlardan Zübeyir Kındıra’nın “Fethullah’ın Copları” adlı kitabını şöyle tanıttı: “Polis Akademisi’n­den atılan Zübeyir Kındıra kitabında Fetullah takımının özellikle polis, öğrenciler ve Emniyet’teki örgüt­lenme ve çalışmalarını anlatıyor, olaylar ve isimler açıklıyor. Ellerine sağlık.”
Bitmedi...

Kovulmasının sebebi


Emin Çölaşan’ın, Hürriyet gazetesinden 2007 yılında kovulma gerekçeleri arasın­da ne vardı:
- “Zaman gazetesine dokunma!”
- “Fethullah Gülen’e dokunma!”
Emin Çölaşan’ın o dönem FETÖ hakkında yazdıkla­rı 500 sayfalık kitap olur. Bazı örnekler...
20 Haziran 1999...
“Fethullah’ın ve cemaati­nin iki özelliği göze çarpıyor.
1- Devlette, özellikle mülkiye ve adliyede kadro­laşma.
2- Her şeyin gizlice, sinsice, saman altından su yürütülerek yapılması.
Fethullah temkinli gidiyor. (...) Türk adaleti, Cumhu­riyet’in savcıları ise bütün bu olup biteni yıllardan beri seyretmekle yetiniyor...”
22 Haziran 1999...
Fethullahçılar devleti çaktırmadan ele geçirme­nin peşinde. (...) Benim mantığım ‘Bu işin arkasın­da Amerika var ve Fet­hullah’ı o kullanıyor’ diyor. Amerika, komünist yayıl­mayı önlemek için ‘ılımlı İslam’ yöntemini geliştirdi. Bunu temsil eden Fethul­lah...”
2 Eylül 2000...
“Kuşku yok, Fethullah Bey tipik şeriatçı. Ama onun başka özellikleri var. Takiyye yapıyor! Hedefinin üzerine doğrudan gitmiyor. (...) Son aşama, devleti ele geçir­mek!”
28 Ekim 2004...
“Devletin içinde Fethullah­çı takım yoğun. Bunlar pa­rasal açıdan devletten daha güçlü. En büyük amaçları, belli doğrultuda yetiştirdik­leri öğrencileri kaymakam, vali, polis, subay, astsubay yapmak. Ve başarıyorlar...”
27 Ekim 2005...
“Fethullahçı kesimden dün ve önceki gün gelen yazılı tepkilerden birkaçını sizlere iletiyorum.(...)
- ‘Sen hiç merak etme, Fethullah Gülen Hazretleri Türkiye’ye döneceği zamanı iyi biliyor. Aynen Humeyni gibi, Türkiye’de şartlar tam olgunlaştığı zaman gelecek. O zaman kaçacak delik ara­yacaksınız...’ (E. Duman.)”
Uzatmayayım, kitap olur yazdıkları Emin Çöla­şan’ın...
Peki...
Bu yazıları dava açan savcı bilmiyor mu?
Bu yazıları davayı kabul eden mahkeme bilmiyor mu?
Herkes biliyor gerçekleri!
Bu nedenle aklımda hep o “niye?” sorusu var:
Eski bir hesaplaşma mı?