II. Mahmut, Yeniçeri Ocağı’yla birlikte onun kollarından mehteride kaldırdı. Batı kopyası “Mızıka-ı Humayun”mehtere alternatif yapıldı.
Bir de... Kökü Bizans/Ortodoks Hıristiyan olan Saray/Enderun müziği vardı; bizim “Klasik Türk Müziği” dediğimiz.
“Bunlar hep Bizans’tan kalma şeylerdir. Bizim gerçek müziğimiz Anadolu halkından dinlenebilir” diyen Atatürk, 1926 yılı itibarıyla Dârü’l-Elhan (konservatuar) Müdürü Yusuf Ziya (Demirci) ve ekibini Anadolu’ya gönderip türküler toplattı. Halk müziğini evrensel seviyeye çıkarmak amacıyla (Rus Beşleri’ni örnek alıp) “Türk Beşleri” Avrupa’ya gönderdi. Macar Bela Bartok ile Alman besteci Paul Hindemith’i Türkiye’ye davet etti. Onlar da “sizin asıl müzik hazineniz Anadolu türküleridir” dedi.
1930’de Aşıklar Bayramı kutlanmaya başlandı.
1940’larda Muzaffer Sarısözen, Ankara Radyosu’nda “Yurttan Sesler” programı yaparak yöre türkülerini Türkiye’ye dinletti.
O dönem, derlediklerini saz çalıp farklı yorumlayarak türküleri yücelten bir basbariton sanatçı vardı: Ruhi Su!
1950’lerde türküler, Amerikan müzik kültürünün gölgesinde kaldı. Üstelik... TKP soruşturmasıyla Ruhi Su’nun hapse atılması türküleri de “sakıncalı” hale getirdi!
“Aranjman müzik” popüler yapıldı.
Yabancı şarkılara ilk Türkçe söz yazan Fecri Ebcioğlu oldu. Türün adı, “Türkçe Sözlü Hafif Müzik” idi.
Ancak...
İngilizce söylediği “Little Lucy” şarkısıyla şöhret olan Erol Büyükburç, aynı zamanda “aranjman”ın da tahtını sarstı. -Çalıştığı müzisyenlerin muhalefetine rağmen- “Kızılcıklar Oldu mu?” gibi türküleri modernleştirip söyleyen ilk şarkıcı o oldu!
Ardından... “Kara Tren” ile Alpay, “Bayan Yoh Yoh”/Esin Afşar geldi...
İki TKP’li... Şarkıcı Tülay German ile besteci Erdem Buri, “Burçak Tarlası” türküsüyle halk müziğini en tepeye çıkardı!
Adına önce “Ulusal Türk Müziği” denen “Anadolu Pop” doğuyordu...

TRT yasağı


Yıl, 1968.
Türk edebiyatında esen Anadolu rüzgarı, müziği de derinden etkiledi.
Galatasaray Lisesi’nden Fik­ret Kızılok- Barış Manço, Robert Koleji’nden Cem Ka­raca, Alman Lisesi’nden Erkin Koray gibi “kentsoylu gençler” kulaklarını Anadolu’ya çevirdi. Onları 1970’lerde Selda, Edip Akbayram takip etti...
En büyük engelleri TRT idi; “Anadolu Pop” ekran yasak­lısıydı! Kimi saçlarını kestirip, kaftanlarını çıkarsa da TRT kapılarını açmadı. Öyle ki... Halkın gözü önünde hakkı yenilerek Ali Rıza Binbo­ğa Eurovision birincisi yapıl­madı!
Ve o dönem “Anadolu Pop” politikleşti. Örne­ğin... “Apaşlar” grubu siyaset yüzünden parçalandı; Cem Karaca “Kardaşlar” grubunu kurarak yoluna devam etti...
Yıl 1976.
Bülent Forta, 20 yaşında ODTÜ öğrencisiydi. Mamak Cezaevi’ndeydi!
Orhan Kotan gibi şair­ler, Mehmet Uzun gibi ya­zarlar ve Yılmaz Güney gibi sanatçılarla hapishanede tanıştı. Bir isim daha vardı:
Aşık Mahsuni ve Aşık İh­sani’den etkilenerek plaklar çıkaran 21 yaşındaki halk oza­nı “Emekçi” adlı Ali Haydar Bender. Konserinde söylediği türküler nedeniyle tutuklanıp Mamak’a getirilmişti!
Mapushane kapıları kapanın­ca her akşam “Emekçi” türküler söylüyordu...
Elvis Presley, Beatles, Pink Floyd, Deep Purple ile büyüyen Bülent Forta’nın müzik yolculu­ğu aslında o kuşağın kültürel dönüşümünün hikayesiydi. Ruhi Su’dan Timur Selçuk’a sanatçıların ODTÜ’ye davet edilip konser verdirilmesi bunun somut göstergesiydi.
12 Eylül 1980 darbesi “Ana­dolu Pop” müziğe büyük dar­be vurdu; önemli sanatçılar yurt dışında gitmek zorunda kaldı; kalanlar ise hapse atıldı...

Yıkımdan kurtuluşa


1980’ler başı...
Üniversite yurdunda gizli gizli Almanya’dan getirilip çoğaltılan Cem Karaca ka­setleri dinlerdik. O eski protest şarkıların coşkusu yoktu sanki...
Dönem, aşırı tüketimi özendiren neo-liberalizmin başladığı yıllardı. Yıkımın etkili silahı müzik idi.
Müzik, küresel sektör oldu; tamamen ticarileşti. ABD’de yeni kurulan MTV müzik kanalı müziği değil, görselliği (erotik klip vide­oları vs.) dünyaya yaymaya başladı. Neler yapılmadı ki; örneğin, müzikte grup kültürü/kolektivizm yıkıldı çünkü bireyciliğin kutsan­dığı devirdi. “Rol model” yapılan şarkıcılar ilahlaştı­rıldı...
İşte...
Ağır kültürel saldırıların yapıldığı yıllarda “Anadolu Pop” sığınacağı bir “ada” buldu: Ada Müzik 1986 yılında doğdu...
12 Eylül’ün de hışmına uğrayan Bülent Forta, 12 yıllık hapis hayatından son­ra 1993’te Ada Müzik’in iki ortağında biri oldu.
Zülfü Livaneli’den Leman Sam’a, Ezginin Günlüğü’n­den Bulutsuzluk Özlemi’ne kadar kim “adaya sığın­madı” ki? Yasaklı Ruhi Su albümlerini yeniden çıkar­dılar.
Sektörün öncüsü oldu­lar. Haluk Leventlerin, Kı­raçların, Volkan Konakların yolunu açtılar...
Ada Müzik, kültür emper­yalizmine direnişini hâlâ sürdürüyor:
28 Eylül-7 Ekim ta­rihleri arasında İstanbul/ Moda Kayıkhane’de konserler düzenliyor:
Bülent Ortaçgil’den Birsen Tezer’e, Hüsnü Arkan’dan Mehmet Güre­li’ye, Aylin Aslım’dan Mor ve Ötesi’ne, Yeni Türkü’den Moğollara, Fazıl Say’dan Güvenç Dağüstün’e kimler yok ki...
Bekleriz...

plusbanner2x