Biliyorum...
Muhafazakarın düşünsel dünyası hissiyata dayanır...
Kendi kapalı dünyanı/tek yanlılığını hiç sorgulamazsın...
Bütün günahları -genel geçer laflarla- Cumhuriyet modernleşmesine/aydınlanmasına yükleyip, bugünün ıstırabını hayalindeki, “azamet” ve “ihtişam” dolu geçmişin “muazzam gölgesinde” huşu içinde dindirirsin!
Yanılgıya açıksın; çünkü kalbine seslene destek verirsin:
Biri, Cumhuriyet’in inşa ettiği ulusal kurumları yıkmak mı ister, hemen soluksuz yardıma koşarsın!
Bu amaçla...
-Yeri gelir PKK ayrılıkçılarıyla ittifak yaparsın...
-Yeri gelir Fethullah Gülen’i “Hocaefendi” görürsün...
-Yeri gelir elleri patlarcasına liboşları alkışlarsın...
Batı’nın, “Ilımlı İslam”- “Büyük Ortadoğu Projesi” ile oluşturduğu “kimliğe” dünden hazırlıklısın!
CIA ajanlarının, “Yıkılsın Kemalist Devrimler” laflarına her türlü katkıyı sorgusuz sualsiz sunarsın.
Sahi...
Batı dayatması tüm özelleştirmelere destek verip -tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi- milli pazarımızın-üretimimizin yok edilmesine niye ses çıkarmadın?
Bugün... Gıda fiyat artışından şikayet ediyorsun; ülkeyi ithalat cenneti yapanlara oy yağdırmadın mı? Şarbonu bu canım ülkeye kim davet etti; hiç sorgulamayacak mısın?
Dünün ya da bugünün gerçeklerinden kopuk yaşayarak ülkeye ne derece zarar verdiğinin sahiden farkında değil misin?
Kızma bana!
Bak gel sana ne anlatacağım...

Osmanlı çok uğraştı


Osmanlı’da ilk matbaayı 1729’da İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi kurdu.
İlk kağıt imalathanesini -pahalıya mal olan yazma eserleri ucuzlatmak ve halkın kitaba ulaşmasını kolaylaştırmak amacıyla- 1741’de İbrahim Müteferrika kurdu. (Kağıtçı ustası Yahudi Hotinli Arslan Lehistan’dan getirdi.)
Osmanlı’da ilk kağıt fabrikası ise -İngiltere ve Hollanda’nın örnek aldığı- Beykoz Kağıt Fabrikası oldu; 1804’de açıldı.
Sultan III. Selim fabrikanın kâğıt ithali için harcanan önemli miktar parayı ülke içerisinde bırakacağını belirtti. Fakat. İthal kağıtla rekabet edemeyen fabrika 28 yıl sonra kapandı.
Ardından...
Düzoğlu Agop ve ortakları 1844’de İzmir Kâğıt Fabrikası’nın temelini attı. Osmanlı şirkete imtiyazlar tanıdı. Ancak. Avrupa ihraç kâğıt fiyatlarını yarı yarıya düşürerek bu kağıt fabrikasını da hemen boğdu! (1838 itibarıyla gümrük vergilerini Avrupalıların belirlediğini anımsatırım!)
Osmanlı pes etmedi...
Kuran-ı Kerim basma iznine sahip II. Abdülhamit’in başmabeyincisi Serkurena Osman Efendi İngilizlerle şirket kurdu; Londra’dan para buldu. 1893’de Hamidiye Kağıt Fabrikası’nı açtı.
II. Abdülhamit, resmi dairelerin kağıt ihtiyacının bu fabrikadan karşılanmasını istedi. Fabrika, ilk satışını Adana Seyhan gazetesine yaptı. Ama.Yönetimdeki İngiliz Edwin Pears kendinden haksız emlak vergisi istendiğini öne sürerek fabrikanın 1910’da kapanmasına sebep oldu. İttihatçılar fabrikayı 1912’de yeniden çalıştırdı. Araya savaş girdi. Fabrikanın makineleri savunma sanayinde kullanıldı.
Osmanlı savaş döneminde çok kağıt sıkıntısı çekti.

18 Nisan’ı unutma


Kağıt...
Dünyada en çok tüketi­len stratejik öneme sa­hip maddelerden biri.
Kurtuluş Savaşı dönemin­de ithal kağıda bağlılık sorun oldu. Köklü çözüm, ülkenin doğal kaynaklarına dayana­rak Ulusal Selüloz ve Kağıt Sanayi’nin kurulma kararıyla bulundu.
Osmanlı’daki acı deneyim Cumhuriyet kadrolarının “ince eleyip sık dokumalarına” sebep oldu. Bizzat Atatürk kağıt konusunu kendi araştır­dı. Hasan Cemil’e (Çamlıbel) Almancadan kitaplar çevirtti. Kimyager Mehmet Ali (Ka­ğıtçı) imzasını taşıyan “Selüloz ve Kağıt” başlıklı araştırma kitabını titizlikle okudu. Bakan­lara okunmasını önerdi...
Nihayet... 1934’te İzmit’te, Sümerbank’a bağlı Selüloz Sanayi Müessesesi kuruldu. Kağıt ve Karton Fabrika­sı 1936’da işletmeye açıldı.
İlk deneme 18 Nisan günü makineden çıktı. (Bugün, Ka­ğıtçılık Günü olarak uzun yıllar kutlandı.) İlk kağıtla, Ha­kimiyet-i Milliye gazetesi­nin 19 Mayıs 1936 ek’i ba­sıldı. Atatürk’e sunuldu. “Yerli kağıt mı?” diye sordu; “evet” yanıtını alınca; “medeniyet hamuru” dedi...
Aradan yıllar geçti...
Neoliberal küreselleş­me devriydi... Turgut Özal 1980’den itibaren SEKA’yı gözden çıkardı; tek bir yatırım yapmadı. SEKA gibi kamu iktisadi kuruluşla­rına -IMF, Dünya Bankası yalanlarıyla- düşmanlık dönemiydi. “Kamu işçileri ça­lışmıyor” diyorlardı. Oysa, özel sektörde kişi başına üretim 28.4 ton iken, SEKA’da 63.7 tondu.
SEKA’nın 1936’da ülke ka­ğıt-karton üretimindeki payı yüzde 100 iken, bu pay 1960’da yüzde 87,5’e, 1980’da yüzde 66’ya ve sonra Gümrük Birliği Anlaşması’yla tek tek üniteler kapatıldı üretim yüzde 22’ye geriletildi.
Ardından...
Mesut Yılmaz SEKA’yı özelleştirme kapsamına aldı.
Erdoğan -mahkeme karar­larını dinlemeyip- 2005 yılında SEKA’yı sattı.
Ey muhafazakar arkadaş!
Bugün Türkiye’de çekilen büyük kağıt sıkıntısının sorum­lusu kim?
Geçen yıl...
İzmit SEKA arazisi üzerin­deki Atatürk heykeli bir mu­hafazakar tarafından saldırıya uğradı!
Öyle ya suçlu “bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’tü!

plusbanner2x