Bu konunun öncüsü usta­mız Uğur Dündar...
Son dönemde; İsmail Küçükkaya... Fatih Por­takal... Ahmet Hakan... Sefer Levent... Meliha Okur... Gürkan Akgüneş... Başta olmak üzere meslek­taşlarım “gıda oyunlarına” dikkat çeken haberler yapıyor.
Konu, salt bıktırıcı “onu yeme-bunu içme” kıska­cı dışına çıkıyor. Bunu da önemsiyorum kuşkusuz. Ama meselenin diğer yönlerine hiç değinilmiyordu!
Hele... Gıda’nın ekono­mi-politiği konusunda pek yazan yoktu...
Farkındalık oluşmaya başladı. CHP sayesinde bu “zehir düzeni” siyasetin de gündemine geldi. Evet, peşini bırakmayacağız!
En büyük desteği namuslu vatansever gıda mühendisle­rinden alacağız.
İşte bir gıda mühendi­sinin uyarısı:
“Kıymalı mantının maliye­ti yüksek olduğundan soya karıştırılmış hazır kıymalar kullanılıyor. Mantı makinesin­de kullanabilmek için galeta veya irmik katılıyor. Bu mantının içini krem rengine çeviriyor. Ayrıca kahverengi veya pişmiş kıyma görünü­mü veren boyalar kullanıla­rak iç malzemesi kıymaya benzetiliyor. Vatandaş da ‘ne bol kıyma koymuş­lar’ diye seviniyor!
Diğer yöntem ise, kıyma yerine tamamen soya kulla­nıp, gıda boyası ve et bul­yon ile iç malzemesini kıy­malıymış gibi göstermek!
İnsanların çocukları­na besleyici olsun diye tercih ettikleri ve ambalaj üzerinde ‘ıspanaklı, doma­tesli, havuçlu’ gibi sebzelerin yazılı olduğu makarnalara bir gram bile sebze katılmıyor! İstenilen sebzenin, boyası ve biraz da aromasını hamura kattığınızda rengarenk ma­karnanız hazır oluyor. Sade­ce domatesli makarnada salçayla renk elde edenler var, onu da maliyeti nedeniyle kaç firma yapar bilemem...”
Bitmedi...

Plastik salça


Türk mutfağı salçasız olmaz.
Peki hangi salça?
Sözü yine bir gıda mü­hendisine bırakayım:
“Son yıllarda salça sanayinde plastik amba­laj (plastik kova ve pet am­balaj) içinde satılan salçalar çok talep görünce satış mü­dürlerimiz bizden böyle ürün­ler talep etti. Konu üzerine eğildik; ve Gıda-Tarım-Hay­vancılık Bakanlığı tarafından bu tip salçalara kimisine ‘ev tipi’ kimisine de ‘kon­santre tuzlu salça’ diye üretim izni verildiğini gördük. Üretmeye karar verdik.
Ancak aklımıza takılan sorular vardı nasıl oluyor da pastörize edilmiş bir salça (92-93 derecede) böyle plastik ambalajlara kona­biliyordu!
İlk önce aklımıza tuz gel­di; Türk Standardı 1466’ya göre, yazılan kuru madde oranına bakarak tuz koy­duk, fakat salça uzun süre dayanmadı; 10 gün içinde küflendi.
Diğer firmaların nasıl yap­tıklarını araştırdık; sodyum benzoat ve potasyum sor­bat koruyucular ve aşırı tuz kullandıklarını öğrendik.
Tarım Bakanlığı’nın verdiği üretim izinlerinde yani etiket bilgilerinde koruyucu ola­rak sadece tuz ibaresi var­dı ama değişik koruyucu­lar kullanılıyordu! Üstelik binde 1 olması gereken koruyucuların oranı yüzde 1 seviyesindeydi! Ayrıca 30 brix salçada yüzde 4.2 olması gereken tu­zun yüzde 7 oranlarında kullanıldığını gördük.
Halkımızın sağlığı ciddi tehlike altına atılmaktadır; çünkü sodyum benzoat ve potasyum sorbat kansero­jen maddelerdir...”

Kiremit boyası


Kimi okur; “okumaya­cağım moralim bozulu­yor” diyor!
İyi de arkadaş söz konusu olan sadece sen değilsin ki; çocuğun, torunun! Daha da kötüsü, hastalıklar gene­tik olarak sonraki kuşak­lara geçiyor!
Oysa. Tüketimden gelen gücümüzü kullanabiliriz. Şir­ketlerde bunu dikkate alarak üretim yapmak zorunda kalır. Yapabiliriz.
Gıda, Tarım ve Hayvan­cılık Bakanlığı harekete geçirilebilir; en başta büyük bir denetim sorunu var. Gıda üretiminin yüzde 60’ı denetlenmeden sofranıza geliyor.
Size ne yedirdiklerini bilmek zorundasınız!
Son bir mail daha yazayım:
“Kırmızı toz biberin yapılışı insanları hayrete düşürecek boyuttadır. Çoğumuzun sal­çalık biber olarak bildiği kırmızı biberler fabrikalarda, ‘biber salçası’ veya ‘küp biber’, ‘şerit biber’ olarak üre­tilirken, bu biberlerin sap­ları, tohum kısımları, çü­rük-hastalıklı biberler çöpe atılması gerekirken hiçbi­ri atılmaz! Fabrikadan uzakta bir açık alana taşınır, güneşin altında kurumaya bırakılır. Açık alandaki si­nek, böcek, fare, kedi-köpek içinde cirit atar! Bu arada güneş görmeyen toprağa temas eden yerlerdeki biber­ler çürür, küflenir kanserojen toksik maddeler oluşturur. Bu döngü; tarlada biber kalma­yıncaya veya fabrika biber üretimini bitirinceye kadar devam eder. Daha sonra bu kurutulan biber çöp­lerinden kırmızı toz biber yapma aşamasına gelinir. Ama nasıl oluyor da yeşil biber sapından ve beyaz to­humdan kan kırmızı toz biber yapılır sorusu akla gelebilir! Burada devreye kırmızı kire­mit boyası denilen toz boya girer. Tamamen kimyasal bu toz boya ile bu biber çöp­leri karıştırılır ve değirmen­lerde çekilerek kırmızı toz biber elde edilir. Maalesef kanserojen olan bu ürünler ülke halkına yedirilir...”
Son söze gerek yok...
Bu mücadeleyi hep birlikte yapacağız...