Çoğunuz anımsar:
Tarih: 10 Şubat 1987.
Başbakan Turgut Özal ABD/Houston’da kalp ameliyatı oldu.
Özal, 30 Mart’ta Türkiye’ye döndü.
- Döner dönmez TBMM gündemine Anayasa değişikli­ğini getirdi.
- Yasaklarının devamını istediği Demirel, Ecevit, Erbakan, Türkeş’in TRT’ye çıkmasına da yasak koydu. Danışmanını TRT genel mü­dürü yaptı. İşadamı Asil Nadir’i medyaya soktu.
- Siyasi yasaklar kalktığı gece erken seçim kara­rı aldı.
- Türk Ordusu’nun komuta kademesinin değişimine “el atarak” istifalara sebep oldu.
- Futbola karıştı; Bursaspor, Antalyaspor, Kocaelispor ve Diyarbakırspor’un Birinci/Sü­per Lige alınmasını emretti.
- Seçimi kazanır kazanmaz ardı ardına zamlar yapmaya başladı. “Seçimden önce zam yapacak kadar enayi değiliz” dedi. Cumhuriyet ta­rihinde döviz ilk kez bin TL’yi aştı. Sansür-sürgün gibi otoriter yasakçı kararnameler çıkardı.
Uzatmayayım...
Türkiye’de işler pek yolunda gitmiyordu. Özellikle ekonomi­de alarm zilleri çalıyordu.
Başbakan Özal’ı destekleyen­ler arasında şu konuşulmaya başlandı:
- Özal çok değişti...
- Nerede o liberal-hoşgö­rülü Turgut Özal?
- Özal diktatör olmaya mı çalışıyor? Vs.
Kimilerinin iddiası şu oldu:
- Kalp ameliyatı insanın hu­yunu değiştiriyor; Özal’ın bu sertlik yanlısı yeni hali ame­liyat sırasında 35 dakika ma­kineye bağlı kalmasından!
Aslında mesele başkaydı...

10 YIL SINIRI


Ian Robertson (d. 1951)...
İskoç/İngiliz psikoloji profe­sörü.
Uzmanlık alanı, beyin fonksiyonlarıyla davranışsal değişim ilişkisi.
250’den fazla bilimsel makale, üniversitelerde ders olarak okutulan 10 bilimsel kitabın sahibi.
Sanırım bir kitabı dilimize çevrildi:
“Zafer Sarhoşluğu/ Güç Beynimizi Nasıl Etkiler?”
İktidar gücünün politik liderlerde nasıl davranışsal değişimlere yol açtığını ele aldı.
- “İktidar/politik güç, li­derlerin beyinlerinde tes­tosteronu artırır; testosteron beyindeki kimyasal haber­ci dopamini artırarak stratejik düşünmeye ve önseziye yol açar.
- “Ancak iktidar denetlen­memişse veya iktidar sü­resi çok uzunsa, neredeyse kaçınılmaz olarak beyin işlev­lerini çarpıtarak yargı bo­zukluğuna, vazgeçilmezlik yanılgısına, risklere karşı kör olmaya ve duygusal duyarsızlığa yol açar.- “İnsanlığın zekâsı, gücün liderler üzerindeki bu olumsuz etkilerine gem vurabilmek için yöntemler yaratmıştır: Serbest seçimler, liderler için sınırlı görev süresi, özgür bir basın ve bağımsız yargı gibi demokrasi araçları.
- “Güç üzerindeki bu kısıtla­malar aşırı bireysel gücün zehrine karşı bir panzehir gibi iş görür...”
Profesör Ian Robert­son, iktidar sahiplerinin ellerinde tuttukları gücü za­manla anlamsız yönde kullan­dıklarından yola çıkarak, gü­cün sarhoş edici özelliğini bilimsel açıdan ele aldı.
“Zafer Sarhoşluğu” kita­bı, iktidar sahibinin niçin diktatörleştiğini biyolojik ve psikolojik bulgularla açıklayan bir çalışma oldu.
Bu nedenledir ki:
Kimi ülkeler bir liderin ikti­darda kalma süresini 10 yılla sınırlıyor!

MASKELİ BALO


Şunu sormalıyız:
Seçmen “güç sarhoşu” liderlerde neden ısrar ediyor; yanılgılarını göremiyor mu?
Kuşkusuz çok yanıtı var bu sorunun! Ama madem psiko­lojiden girdik oradan devam edelim... Seçmenin çocukluğu­na dönelim!
Çocuk kendini değerli-özel hissedip, benlik saygısını artır­mak için ebeveynini idealize eder/mükemmelleştirir:
“Benim babam senin babanı döver!”
Peki...
- Ya çocuk ebeveynini idea­lize edememiş ise,
- Ya çocuk ebeveyni ile yeterince duygusal yakınlık kuramamış ise,
- Ya çocuk ebeveyninin gücü ve saygınlığından besle­nememiş ise,
Neler olur?
Şu olur:
Yaşamının sonraki dönem­lerinde bunu telafi etmeye çalışır!
Bu kişi sıklıkla birilerini ide­alize eder; onu çok özel ve üstün biri olarak algılar!
Dava arkadaşı, yanda­şı, hayranı, seçmeni olarak, çocukluğunda elde edemediği öz/benlik saygısını onarmaya çalışır.
Gerçekler ne olursa olsun; ebeveyn yerine koyduğunu daima yüceltir ve mükemmel­leştirdiği liderinin muha­liflerini sürekli küçümser/küçültme davranışı sergiler.
Diğerini küçümserken ken­dini değil, idealize ettiğinin/li­derinin üstün olduğunu söyler/yazar. Bu aslında...
“Benim babam senin babanı döver” sözünün erişkinlikte­ki yansımasıdır!
Kendi adına kibirli davrana­maz ama liderinin kibrin­den beslenir!
Evet... Kibirli insanın/lide­rin etrafında toplanıp, onun tavırlarını destekleyenle­rin tek gayesi var; eksik olan benlik saygısını telafi etmek.
Yani, korkak adamın “mas­keli balosu”dur bu!
Ruhu yaralı bu kişi; lide­rinden ve kendisi gibi olan­lardan beslenerek toplumun geri kalanına karşı dayatmacı, burnu havada, büyüklenmeci, küstah tutum takınır! (Özellik­le yandaş medyada ne çok örnekleri var!)
Şunu da eklemek şart:
İleri yaşlardaki öz saygı ara­yışı doyumsuzdur; kişinin aç- yaralı ruhu doymak bilmez.
Bu sebeple, “kibir ittifakı” gün gelir yıkılınca kendi­ne yeni Özallar, yeni Erdo­ğanlar aramaya başlar!
Bu politik devranın sürgit devam etmemesi için ruhsal doygunluklara ulaşmış seç­menlere-liderlere ihtiyaç var!

sozcu-banner-1