Hüsnü Mübarek ile Suzan Saleh Sabet 1958’de evlendi.
Hüsnü, orta sınıftan geliyordu; babası zabıt katibiydi.
Suzan, daha burjuva ailedendi; babası Kahireli doktor, annesi İngiliz hemşire idi.
İki oğulları oldu: Alaa ve Cemal. (Evde çocuklara “Alan” ve “Jimmy” diye seslenildiği dedikodusu Mısır’da yaygındı.)
Çocuklar, Kahire’deki St. George’s Koleje gitti; Amerikan Üniversitesi’nden mezun oldu. Alaa, Kahire’de kaldı ticarete atıldı; Cemal, Bank Of America’da çalışmak için Londra’ya gitti.
Enver Sedat’ın 1981’de öldürülmesinden sonra iktidar koltuğuna oturan Hüsnü Mübarek ilk on yılında ölçülü, aşırıya kaçmayan, ağırbaşlı, “mükemmeliyetçi” yöneticiydi. Para henüz ailenin takıntısı değildi...
1990’lar... Neo-liberalizm/vahşi kapitalizm; sadece iktisadi hayatı değil, siyaseti ve kültürü de Mısır’da kökten değiştirdi...
Kahire’de çok işyerinin kasası önünde rüşvetçi Alaa Mübarek’in sembolik fotoğrafı kondu; “Kasamızın ortağı var!” Fıkralarda Alaa’nın yolsuzlukları anlatıldı.
Londra’dan dönen Cemal de ticarete atıldı. Önce yatırım şirketi ve ardından vakıf kurdu.
Cemal, babasından çok annesinin gözdesiydi. İktidarın tek varisiydi...
Hüsnü Mübarek, Londra’da “bilgi tecrübe” edinmiş oğlu Cemal’i, özelleştirmelerin yapıldığı “iktisadi reformların” -gayrı resmi olarak- başına getirdi.
Cemal, büyük şehirleşme projesi başlattı. Hedef, “2050 Büyük Mısır” idi...
- Dış politikadan Cemal sorumluydu...
- Bakan değişiklerinden Cemal sorumluydu...
- Parti kadrolarının dönüşümünden Cemal sorumluydu...
- Medyadan Cemal sorumluydu...
Mısır’da “Hüsnü mü, Cemal mi daha zengin” sözleri konuşulmaya başlandı. Forbes’e göre, Cemal’in 17, Hüsnü’nün 15 milyar doları vardı!
Parayla iktidarlarını koruyacaklarını düşünüyorlardı!
Cemal, -hasta babası yerine- Eylül 2011 seçiminde aday olmayı planladı. Ama...
Halk ayaklanmasıyla yıkıldı iktidarları; Kahire Tora Cezaevine kapatıldılar...

Şaşırtıcı değişim


Size...
Bir aileyi daha tanıştırayım: Esatlar!
Hafız Esat ile Enise Mahluf da 1958’de evlendi.
Hafız Esat, köy kökenliydi.
Enise Mahluf, önde gelen Lazkiyeli Nusayri ailesine mensuptu. İlkokul öğretmeniydi; politikti; Baas’ın rakibi Suriye Milliyetçi Sosyal Parti’de etkindi.
Esat ailesinin siyasal varisi en büyük oğulları Basil idi. Kendinden emin, dışa dönük, ışıltılı bir isimdi Basil. İyi bir askerdi, pilottu. Ancak...
Spor arabalara meraklı, hız düşkünü 32 yaşındaki Basil, 1994’de trafik kazasında öldü. Ve tahtın varisi Beşşar Esat oldu! Oysa...
En küçük kardeş Mahir güçlü, atılgan, karizmatikti. Ama Basil yerine Mahir değil, İngiltere’de göz doktorluğu yapan sessiz Beşşar varis seçildi.
Suriyeliler şaşkındı. Çünkü onlara göre Beşşar, çocukluğundan beri güçsüz, utangaç, silik, kekeme biriydi. Öyle ki...
Suriyeliler, Deutsche Bank’ta çalışmaya başlayan JP Morgan’da kariyer yapmaya başlayan; annesi diplomat, babası Londra’da doktor olan çifte vatandaş Esma Esat’ın, yumuşak karakterli Beşşar Esat ile evliliğine de zaten anlam verememişti!
Fakat...
Babasının ölümü ardından Beşşar Esat’ın iktidar koltuğuna oturup, kendinden emin ülkeyi yönetme becerisine herkes şapka çıkardı. Hele 2011’de başlayan Batı destekli iç çatışmalardaki cesareti, stratejisi ülkede kahraman olmasına neden oldu...
Suriyeliler yanılmışlardı... Kardeşlerinin aksine özel şoför kullanmayan, polisten tokat yemesine rağmen babasının kim olduğunu söylemeyen ve daha sekiz yaşında İsrail’le yapılan Kippur Savaşı sırasında El Nusayri Dağları’ndaki cesur hali hatırlanmaya başlandı.
Beşşar Esat, ülkesinin tartışılmaz tek lideri oldu.

Tarihin yargıcı


Önce Mübarek ailesinin çocuklarını...
Sonra Esat ailesinin çocuklarını hatırlatmamın sebebi var:
Dünden bugüne liderler; çocuklarını, damatlarını, yeğenlerini siyasi varis olarak seçti/seçiyor.
Ya da çocuklar kendilerini siyasal varis sanıyor!
Bazen, büyük beklentiler düş kırıklığı yaratıyor.
Bazen, elinden bir iş gelmez sanılan kişi, kendisinden beklenilmeyen önemli işler yapabiliyor.
Fatih Erbakan siyasete soyundu, yeni parti kurdu: Yeniden Refah Partisi.
Başarılı olacak mı?
İnönü, Menderes, Türkeş, Özal ailesinin çocukları başarılı olamadı. Fatih Erbakan hakkında iki söz söylemeliyim:
Bir) Türkiye’de liderler yaşlı, Fatih Erbakan’ın 39 yaşında genel başkan olması iyidir...
İki) Askeri darbeler döneminde partiler kapatılıp mallarına el konulduğu için (ki Erbakan’ın ilk partisi Milli Nizam bunu yaşadı), Milli Görüş hareketi, MSP’den itibaren örgüt mallarını kişiler üstüne yapmaya başladı. Yani...
Rahmetli Erbakan’ın üzerinde görünen genel merkez binası Milli Görüş’e aitti. Fatih Erbakan’ın bunu bilmesine rağmen Saadet Partisi’ne haciz göndermesi etik olmadı.
Bu durum Fatih Erbakan’ın liderliğine ölçü olur mu?
Değerlendirmeyi, tarihin büyük yargıcı zamana bırakmak en iyisi...