Buca’da yaşayan gazeteci arkadaşım mailinde şöyle diyor:
“Buca’da eşim görmüş; şortlu ablam, Saadet Partisi standında sakallı cüppe­li amcam ile sohbet ediyor hatta imza veriyor! Peki, laik ve dindar çatışması ne oldu? Sağ kendi içinde nereye gel­di? Şortlu bacıma ve içki içen adama Saadet Partili ile Ak Partili farklı mı bakıyor? Sağ kendi içinde tarihindeki en büyük bunalıma mı girdi?”
Kafası karışık olan aslın­da gazeteci arkadaşım! Ama yalnız değil...
Bu köşede gerek Abdülla­tif Şener ve gerekse Temel Karamollaoğlu hakkında olumlu satırlar yazdığımda tepki alıyorum!
Nerede durduğumu/düşünce­mi yazayım:
1980’lerde doğuşu ve 1990’lardaki genişle­me sürecinde neolibera­lizm; (dün olduğu gibi örgütlü mücadeleci “sınıf çatışma­sı” değil) “kültürel çatışma” zemini yaratarak, uyguladığı vahşi kapitalizme karşı duran/ duracak cepheyi bölmek-etki­sizleştirmek istedi. Başardı...
Bir örnekle açıklayayım:
1980’ler başında üniversite öğrencisiydim. Sınıfımızda başörtülü öğrenciler vardı ve hiçbir sorun yoktu. Ne zaman ki...
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Anayasa Mahkeme­si’ne konuyu taşıyıp, YÖK’ten “yasaklama” kararı çıkardı; Türkiye, başörtüsü üzerinden kamplara bölündü! “Gardırop Atatürkçülüğü” doğdu.
O dönem... Merdiven altı tekstil atölyelerinde gü­vencesiz çalışan başörtülü kızlarımızın sosyo ekonomik sorunuyla kimse ilgilenmedi.
Küresel güç odakları kültür çatışması istiyordu; geniş kitlelerin neoliberal ekonomiye karşı çıkmasını değil! Talepleri şuydu:
Ücret az olsun... Mesaisiz ça­lışılsın... Yaşın önemi olmasın... Sendika bulunmasın. Vs.
Yoksa... Emekçinin kafa­sında başörtü olsa ne olur olmasa ne olurdu!

YENİ MUHAFAZAKARLIK


Evet...
Son yıllarda kültürel çatış­malar/kimlik kavgaları/ etnisite neden bu derece yaygınlaştı sanıyorsunuz?
Ekonominin temeli;
- Üretim güçleri unutturuldu...
- Üretim ilişkileri unutturul­du...
- Alt yapı üst yapı ilişkisi unut­turuldu...
- Ezilenlerin sınıf ideolojisi unutturuldu...
Artık tek ideoloji vardı: Kültürel çatışma! Her etnisite grubu güya kendi “kültürel kurtuluşunu” sağlayacaktı:
- Kimi Sünniliğe sarıldı...
- Kimi Aleviliğe sarıldı...
- Kimi Türklüğe sarıldı...
- Kimi Kürtlüğe sarıldı... Vs.
Türkiye, neoliberalizmin ege­men etnisite fikrine yenildi.
Sağcılık-solculuk “tek kimlik­li” kültürel kodlarla tanımla­nır oldu!
Zulüm, haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik sadece kimlik siya­setiyle anlaşılır kılındı! “Kürt sadece Kürt olduğu için acı çektiriliyor” gibi politik absürt değerlendirmeler toplumda hakim hale getirildi!
Neoliberalizm ürünü “yeni muhafazakarlık” iktisa­dı, düşünceden çıkardı! (Böy­lece kimileri “emperyalizm maşalığına” kadar savruldu!)
İktisatsız siyaset partilere egemen oldu.
Öyle ki işçi sınıfı bile kimlik siyasetiyle bölündü; 1 Ma­yıs’ı ayrı alanlarda kutlamaya başladı:
Kürt-Alevi emekçi bir mey­danda; Türk-Sünni emekçi diğer alanda! Sanki sömüren­ler; kâr, rekabet, piyasa olgusu­nu bir kenara bırakıp, emekçiyi kimliğine göre ayırıp üc­ret-maaş veriyordu!
Sahi... Başörtülü emekçi bacının asgari ücreti daha mı yüksek?

SEVİNDİRİCİ GELİŞME


Sen...
1980’lerde-1990’larda başör­tüsünü tartışırken neoliberalizm; (başta medya aracılığıyla) yeni kültürel hegemonya yarattı. İnsani tüm değerler, bireyci­lik-tüketim-bayağılık sar­malıyla erozyona uğratıldı.
Kişisel çıkarlar; namus-ahlak- yurtseverlik gibi idealist kavramların üstüne çıktı.
Asıl hedef “kolektifin ka­lesi” sosyal ulus devle­ti yıkmaktı! Bu amaçla AKP (ve FETÖ) kültürel araçlarla iktidara taşındı.
Erdoğan kültürel kodlar­la “ikna edici” demokrat karizmatik lider oluverdi!
Bunun sonucu Erdoğan da si­yasi rakiplerini kültür silahıy­la vurdu: “Alevi CHP”- “Kürt HDP”...
Öyle ya, “yargı’da da Dede hakimiyeti var­dı!” Dede olacağına FETÖ olsundu!
Sonuçta...
Küresel vahşi kapitalizmin ça­tışmacı kültür hegemonya­sı ülkemizi paramparça etti.
Kuzey Suriye’de emperyaliz­min oyununu bozan Mehmet­çik’e destek verdiğim bir-iki yazı sonunda, “Tayyipçi-Kürt düşmanı-faşist” oluverdim!
Aynı kafa Abdüllatif Şe­ner’e destek verdiğimi kav­rayamıyor!
Şener’in -CHP’li Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın hocalığını yaptığı doktora tezi- “Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Siste­mi” kitabını kim okudu?
İnsanlar önyargılı; kültürel he­gemonyaya/dayatmaya yenildi.
Bakınız:
Siyaset mühendisliği sebe­biyle Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’nu da savunu­yor değilim; “Milli Görüş”ün üretime dayalı- emekten yana iktisadi görüşlerini benimsiyo­rum. Keza Anti-Kapitalist Müslümanları da bu nedenle destekliyorum. Kimlik siyasetine yenilmeyiniz.
“Bizim Mahalle” bize şunu öğretti:
Ekonomik ilişkiler ve bunlar etrafında biçimlenen üretim ilişkileri “alt yapı”/ temeli oluşturur.
Dini manevi, siyasi, düşünsel olaylarının ve kurumlarının oluşturduğu ikinci grup unsurla­ra “üstyapı” adı verilir.
Üstyapı, altyapısının yansı­masıdır. Yani...
Her toplum üretimi ne tarzda gerçekleştiriyor; üretim sürecin­de ne türden ilişkilere giriyor; ve bu ilişkilerde hangi sınıf egemen ise, “üstyapıyı” o oluşturur.
Amacımız; üst yapıyı ezilen­lerin-emekçilerin inşa edeceği iktidar kurmaktır.
Şortlu abla ile sakallı cübbeli amcanın yan yana gelmesi sevindiricidir. Asıl şimdi kafa karışıklığı gideriliyor...

sozcu-banner-1