Dün, Londra’da yaşayan eski ünlü bir gazete patronunun, Hürriyet’in satıldığını duyduğu an:
“Oh be! Aydın Bey nihayet kurtuldu!” dediğini yazmıştım.
Aynen öyle! Dertlerden, sıkıntılardan, baskı ve tehditlerden kurtuldu... Nitekim satıştan sonraki bir demecinde Aydın Doğan da “Medya sektöründen çok çektim” diye bunu itiraf etti.
Daha kısa bir süre önce iktidar 28 Şubat Postmodern Darbe yargılamaları için:
“Durun bakalım. Daha bu davanın medya ayağı var. Onlar da hesap verecek” demişti.
Bu gözdağı kimin içindi?
“28 Şubat’ın medya ayağı” demek doğrudan doğruya Hürriyet’i hedef almaktı. Hürriyet ise Aydın Doğan demekti.
Hukuk güvencesi yeterli olmayan bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım.
80 yaşını aşmış bir insan bu yaşında ömrünü mahkemelerde mi geçirecekti? Huzur onun hakkı değil miydi?
Tuhaf bir toplum haline geldik. İnsanlarımız tüm kahramanlıkları belirli kişilerden bekleyip kendileri tribündeki izleyiciler gibi olayları sadece seyretmeyi tercih ediyor. Oysa düşünce, fikir ve basın özgürlüğü için herkes elini taşın altına sokmalı. Başka türlü olmaz!