Nereden nereye?
Merhum Süleyman Demirel’in “Yollar yürümekle aşınmaz” diyerek tarihe not düştüğü demokrasi anlayışından, bırakın yürümeyi, biletleri satılmış tiyatro gösterilerinin, yazar-çizer etkinliklerinin, çok önceden izni alınmış sanat-edebiyat içerikli konuşmaların bile baskı altında zar zor yapılabildiği, hatta hiç yapılamadığı günlere!..

★★★

Demirel deyince mutlaka anlatmam gerekir.
Basın şehidi Çetin Emeç’in Hürriyet’te Genel Yayın Yönetmeni olduğu yıllarda ve ARENA’nın reyting rekorları kırdığı dönemde, çifte standartsız gazetecilik anlayışımız gereği, merhumun tüm yakınlarıyla ilgili çarpıcı haberler yaptık.
Örneğin ülkemizin ilk hayali ihracatçısı Yahya Demirel, kaçtığı İsviçre’de, sürekli haber konumuz olurdu.
Kardeşleri Şevket ve Hacı Ali Demirel ile kayınbiraderi Ali Şener hakkında da birçok manşet haber yayınladık.
Demirel Ailesi bireyleriyle ilgili haber-araştırma zincirimizin son halkasında ise Yahya Murat Demirel vardı...

★★★

Onun batık Egebank’ı nasıl hortumladığını, paraları yurtdışındaki gizli hesaplarla, off shore şirketlere nasıl aktardığını, en ince detaylarına kadar belgeleyip ekrana yansıttık.
Hatta eşiyle birlikte Bulgaristan’a kaçarken bir adamına verdiği kara para cenneti Cayman Adaları’ndaki gizli hesabın balmumu mühürlü cüzdanını -AKP döneminde- bulup, kameraların önünde TMSF’ye teslim ettik. Uluslararası mahkemelerde görülen davaların ardından tüyü bitmemiş yetim hakkının olduğu 22 milyon dolar, Türkiye’ye getirilip Hazine’ye gelir kaydedildi. Ancak TMSF yetkilileri, kameralar önünde söz vermelerine rağmen, cüzdanın bize ulaşmasını sağlayan Edirneli avukatın hakkını ödemedi. Eğer bu avukat ülke yararına o girişimi yapmamış, gizli hesap cüzdanı, Murat Demirel’in adamı tarafından mangal yürekli ARENA muhabiri Hatice Demircan’a teslim edilmemiş olsaydı, devletin bu paradan asla haberi bulunmayacaktı!..

★★★

Haberlerimizin yayımlandığı günlerde hep “Herhalde Süleyman Demirel bana çok kızıyor olmalı” diye düşünür, yine de sorunun cevabını çok merak ederdim.
Ama kamuoyu önünde aleyhimde tek bir söz söylemediği gibi, nedense devletin gücünü kullanarak üzerime gelmeyi ve bu yolla beni bezdirmeyi hiçbir zaman denemeyeceğine inanırdım.
Çünkü merhum, gazetecilerde böyle bir duygu yaratmıştı. Onun iktidar süreçlerinde son derece özgür çalışır, endişelenmeye neden olabilecek bir davranış veya imayla dahi karşılaşmazdık.

★★★

Günün birinde, bir röportaj sonrasında baş başa kaldık.
Kameraların işi bitip dışarı çıktıklarında dayanamayıp sordum:
“Efendim içinizden bana çok kızıyor musunuz?..”
Hiç düşünmeden şu cevabı verdi:
“Neden kızayım kardeşim. Siz görevinizi yapıyorsunuz. İftira ve hakaret olmadıkça gazeteciye müdahale etmek, hukuk devleti ve demokrasiyle bağdaşmaz!.. Devletin gücü, gazeteciyi susturmak için kullanılmaz!..”
Saygıyla baktığımı görünce devam etti.
“Siz topluma duyurduğunuz bu haberlerde adı geçen yakınlarımı kamuoyu önünde savunduğuma hiç tanık oldunuz mu? Herkes bağımsız yargı önünde yaptığının hesabını verir!..”
Teşekkür ettim ve o günden sonra merhum Demirel’e daha büyük saygı duymaya başladım.

★★★

Nereden, nereye değil mi?..