Bir akşam vakti...
Güneş batıyor...
Hüzünlüdür akşamları hastanelerin.
Hekimliğe ilk adım attığım yuvam burası benim.
İlk hastam, ilk sondam, ilk dikişim...
190 yıl önce kurulan ülkenin ilk Tıp Fakültesi...
Babamın okulu.
Hocalarımızın hocalarını yetiştiren akademi.
Her nesille giderek gelişen, modernleşen, ülkemizin ışıldayan bilim ocağı...
Burası yurdun her köşesinde, hatta komşu ülkelerde derdine çare bulunamayan insanların şifa kapısı...
Burası Çapa...

★★★

Bugünlere gelmesinde o kadar çok kişinin emeği var ki.
Ama son yıllarda bu yuva gözlerimizin önünde eriyor!
Avuçlarımızın arasından kayıp gidiyor sanki!
Çapa zor durumda, hem de çok zor durumda!
Borç batağında!..
Borçlarını 36 ay geriden gelerek zar zor ödeyebiliyor..
İşin en acısı ne biliyor musunuz?
Çalışmadığımız için değil, çalıştığımız için batıyor olmamız!.
Bir safra kesesi ameliyatı yaptığımızda devletin hastaneye ödediği para 1100 TL... Ama o ameliyat bize en iyimser şartlarda 1800 TL’ye mal oluyor... Yani derdinden kurtardığımız her hastada 700 TL zarar ediyoruz.
Devletin her hizmet için hastaneye ödediği bir fiyat var ve bu fiyatlar yıllardır değişmiyor. Oysa kullandığımız malzemelerin fiyatı katlandıkça katlanıyor!

★★★

Yani devlet bize diyor ki;
Pahalı tedavileri sakın uygulama.
Sakın ameliyat yapma!.. Yapmak zorunda kalırsan ilçe devlet hastanelerinde bile yapılabilen basit ameliyatlardan olsun!
Sadece muayene yap! O da hızlı hızlı sürsün!.. Fazla tetkik isteme!.. Fakültenin ayakta kalabilmesini bu yolla sağlamaya bak!.
Hastaya bir faydası yok ama hiç olmazsa zarar ettirmiyor.
Kısacası; “Ne kadar çok muayene yaparsan, ne kadar az tetkik istersen o kadar kazanırsın” diyor devlet.

★★★

Ama burası Çapa... Biz burada her türlü baskıya rağmen, halkımızın en modern tedavi yöntemlerinden faydalanmaya devam etmesi için elimizden geleni yapıyoruz
Bu nedenle her yıl giderek daha zor duruma düşüyoruz.
Nehirde şelaleye doğru sürüklenen bir sandalda gidiyor gibiyiz.
Hepimiz kaçınılmaz sonu görüyoruz!...

★★★

Bakın, şimdiye kadar hep eleştiregeldiğimiz; çatısı akan servislerden, su basan ameliyathanelerden, çökmek üzere olduğu için son anda terk ettiğimiz binalardan, sırf kamuoyu mutlu olsun diye kapasitesinin 4-5 katına çıkarılan öğrenci sayısından filan söz etmiyorum.
Türk ve dünya tıbbına sayısız katkıları olmuş, kaç nesil hocalarımızın emeğiyle bugüne gelmiş bir bilim mabedinin çöküşünden bahsediyorum...
Çapa (İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi) çöküyor diyorum...
Artık başka yerde bulamadığınız çareyi size sunan, Çapa olmayacak!
Cerrahpaşa, Ege, Dokuz Eylül, Akdeniz, Çukurova, Ondokuz Mayıs da olmayacak.
O berbat hastane şartlarında bulunmaya yarım saat dayanamayan insanlar, sağlık çalışanlarının orada bir ömür tükettiğini ne yazık ki göremiyorlar!
Halkın sağlığını geri dönülmez bir şekilde tehlikeye atan bu çarpık sağlık sisteminin tek sorumlusunun sağlık çalışanları olduğunu düşünüyorlar.
Her gün, her kanalı kullanarak sağlık çalışanlarını şikayet ediyorlar...
Bunları size niye anlatıyorum biliyor musunuz?
Bu insanlara söyleyin lütfen.
Bizi yine şikayet etmeye devam etsinler!
Ama fakültelere geldiklerinde işlerin aslında neden yürüyemediğini de görmeye çalışsınlar.
Mesela “Bilgi Edinme Hattı”na;
- “Benim 2000 liraya mal olan ameliyatım için fakülteye neden 1000 lira ödüyorsunuz” diye sorsunlar...
- “Modern tıbbın keşfettiği çok daha etkili tedavi yöntemleri ve Tıp Fakültelerimizde yılların emeğiyle bunları kullanmayı öğrenmiş doktorlar varken, sırf sizin politikalarınız yüzünden beni neden çağdışı yöntemlerle tedavi olmak zorunda bırakıyorsunuz” diye sormayı denesinler!
- “Başka yerlerde gösteriş için trilyonlar harcanırken neden Tıp Fakültelerini parasızlık içinde yok olmaya itiyorsunuz” diyerek sorgulasınlar.
- “Çapa çökerse, devasa Şehir Hastaneleriniz onun yerini tutar mı sanıyorsunuz” deme cesaretini göstersinler.
En çok da...
- “Başınıza bir şey geldiğinde kendinizin de bu ölüme terk ettiğiniz kuruma koştuğunuzu unuttunuz mu” diyerek hatırlatmada bulunsunlar!..

★★★

Hüzünlüdür hastane akşamları.
Ama artık daha hüzün dolu...
Çapa çok badireler atlattı:
İki Meşrutiyet,
İki Dünya Savaşı,
Darbeler gördü.
Hepsinden etkilendi.
Ama bu sefer farklı.
Eğer halkımız kendi fakültesine sahip çıkmazsa...
İnanın... Çapa’nın üzerine güneş batacak akşamların sayısı, zannettiğinizden çok daha az kaldı!..

UĞUR DÜNDAR’IN NOTU: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. Erbuğ Keskin’in çığlığını, bazı ufak değişikliklerle yansıtmayı tarihe not düşmek olarak gördüğüm için sizlerle paylaştım.