Bugün CHP tarihinin en kritik kurultaylarından biri başlıyor.
Delegeler iki gün sürecek kurultay sonunda, ya tarihsel bir sorumluluk üstlenerek CHP’yi kuruluşundaki felsefeye, yani Atatürk, Cumhuriyet, demokrasi, üretim, kalkınma, akıl ve bilim, yurttaşlık, hukuk devleti rotasına yeniden güçlü biçimde döndürmek amacıyla oylarını kullanacaklar, ya da görünürde Atatürk ve altı okun da bulunduğu bazı ince hesaplara dayalı matematiğin devamı yönünde irade sergileyecekler.
Yani... Ya sürekli seçim kaybeden, oyları belirli bir yüzdenin üzerine çıkamayan bu büyük partiyi şahlandırıp tekrar iddialı duruma getirecekler, ya da umutsuz tablonun devamına ve dolayısıyla  başkanlık rejiminin güçlenmesine rıza gösterecekler.
Oysa her şeyin çok kötü gittiği ülkemizde CHP’nin önce umut, sonra da iktidar olabilmesi için tüm koşullar mevcut.
Hele geçmişte yaşanmış bir “Karaoğlan” Bülent Ecevit örneği varken.

* * *

70’li yıllar... Mevsim kış...
İstanbul’un yoksul arka sokaklarından birindeyiz...
Tek tük atıştıran kar tanelerinin yüzümüze ok gibi saplandığı dondurucu gece yarısı soğuğunda kameraman arkadaşımla, bir sabahçı kahvesindeki inşaat merdivenine tırmanarak “bekar odası”na çıkıyoruz! Çünkü çatıdaki barınağa tek çıkış yolu bu inşaat merdiveni!..
Hayatımda ilk kez gördüğüm “bekar odası” uzun, upuzun, ilk bakışta hiç bitmeyecekmiş gibi gelen uzunlukta bir izbelik!..
Yaklaşık 50 ranzanın tümü, altlı üstlü dolu.
Kirden simsiyah olmuş, çarşafsız yataklarda sızıp kalmış insanlar, gök gürültüsünü andıran horultularla uyuyor.
Ciğerleri sökülürcesine öksürenler bile, o derin uykuları bölemiyor.
Çoğu inşaatlarda boğaz tokluğuna çalışan, ya da iş bulabilme umuduyla “taşı toprağı altın” (!) İstanbul’a gelen fena halde çaresizlerin arasından geçerek, dipteki cılız, arada bir göz kırpan ışığa doğru ilerliyoruz.
Üzerindeki toz toprak nedeniyle her an sönecekmiş izlenimi veren ampulün sarktığı yerde ne duruyor biliyor musunuz?
Başında kasketi, omzunda beyaz güverciniyle Bülent Ecevit...
Fotoğraftaki “Karaoğlan”, umut veren bakışlarla bekar odasının umutsuzlarına gülümsüyor...

* * *

Haziran 1977...
Birkaç hafta sonra ülke genel seçime gidecek.
CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, son mitinglerinden birini, 1 Mayıs katliamında 34 yurttaşımızın hayatını kaybettiği Taksim’de yapıyor.
Meydanı hıncahınç dolduran coşkulu kalabalık “Başbakan Karaoğlan”, “Halkçı Ecevit” sloganları atarken o, dönemin Başbakanı merhum Süleyman Demirel’e veryansın ediyor!
Taksim’deki mitingden vazgeçmemesi halinde meydandaki otelden kendisine ateş açılarak suikast yapılacağı istihbaratını aldıklarını söyleyen ve “Oraya gitme, mitingden vazgeç” diyen Demirel’e, tam da otelin karşısında duran CHP otobüsünün üstüne çıkarak meydan okuyor:
“İşte Taksim’de, halkımla birlikteyim. Beni vurmalarını bekliyorum” diyor!..
Otobüsün üstünde mitingi izleyen ve endişeli bakışlarla oteli gözleyen gazetecilerden biri de benim.
Çok şükür ki, korkulan olmuyor,
Coşkunun ve seçimi kazanma umudunun doruğa çıktığı tarihi miting, müthiş alkışlarla sona eriyor.

* * *

Nitekim kimsesizlerin kimsesi, umutsuzların umudu olmayı başaran, korkuya meydan okuyan, dik duruşlu Karaoğlan, CHP’yi yüzde 42 gibi muhteşem bir oy oranına kavuşturup iktidar yapıyor.

* * *

Ülkesinin ve yurttaşlarının geleceğinden kaygı duyan sıradan bir seçmen olarak şimdi sorum şu;
Yönetilemez duruma gelen ülkede, CHP niçin yıllardır seçim kaybedip yüzde 25’lik oy bandına saplanıp kalıyor ve neden iktidar umudu olamıyor?
Ey CHP delegeleri, yani biz seçmenlerin temsilcileri:
Bu köklü ve büyük partiyi, kuruluşundaki felsefenin öngördüğü Atatürk, Cumhuriyet, demokrasi, üretim, kalkınma, akıl- bilim, çağdaşlık, yurttaşlık ve hukuk devleti rotasına yeniden güçlü biçimde döndürüp, halkın iktidar umudu haline getirmek sizin elinizde...