Şeker fabrikalarının satılmasını, toprağa bağlı yaşayan insanlarımızın ayakta kalma mücadelesine vurulan son darbe olarak görüyorum.
Hele bir Elbistan Şeker Fabrikası var ki, öyküsü bana John Steinbeck’in Pulitzer Ödüllü “Gazap Üzümleri”ni hatırlatıyor, gözlerimi yaşartıyor.

* * *

Bu fabrikanın temeli “Türkiye’nin güçlenip sorunlarını çözebilmesi, sanayi hamlesine bağlıdır” diyen merhum Başbakan Necmettin Erbakan tarafından atıldı. Turgut Özallı ANAP iktidarı döneminde de açılışı yapıldı. 1985 yılında üretime başlayan tesis, 2 bin 400 dönüm arazi üzerinde kuruldu.
Aradan geçen zaman içinde bu alan çok değerlendi. Çünkü  giderek büyüyen şehrin merkezi fabrikaya çok yaklaştı. Öyle ki, imar izni verilen yakın yerlerde metrekare fiyatı 500 lirayı buldu.

* * *

Satıldığında en az 1000 dönümlük arsası imara açılacak olan fabrika geçen yıl 30 milyon lira kar elde etti. Bölgedeki ilk sanayi kuruluşu olan tesis, sadece Elbistanlılara kazanç yaratmakla kalmadı. Afşin, Göksun ve Tufanbeyli’nin de yer aldığı tarım havzasına 300 milyon liralık dolaylı, dolaysız katma değer sağladı.

* * *

CHP’nin çalışkan Parti Meclisi Üyesi Ali Öztunç’un tespitlerine göre; 2017-18 yılı pancar bedeli olarak Elbistanlı üreticilere 42 milyon, Afşinlilere 30 milyon, Göksunlulara 7 milyon ve Tufanbeylilere de 3 milyon olmak üzere toplam 82 milyon liralık ödeme yapıldı.

* * *

500 civarında işçinin çalıştığı fabrikada aynı yıl 51 bin ton şeker üretildiği gibi, 100 bin ton küspe de hayvan yetiştiricilerine ücretsiz dağıtıldı. 

* * *

Tarafsız uzmanlar için burası sadece bir fabrika değil, bölgede toprağa bağlı yaşayan insanlarımıza adeta hayat veren bir can damarı. Ama ne yazık ki bu damar, şimdi merhum Erbakan’ın öğrencileri tarafından kesilmeye çalışılıyor!

* * *

Peki bu damar kesildikten sonra ne yapılacak?
Korkunç şeyler olacak!..
Fabrikanın tam karşısına düşen 25 bin dönümlük tarım arazisi üzerine, diğer ikisi yetmiyormuş gibi, üçüncü bir termik santral inşa edilecek.
Böylece tarımla geçinen bölge insanının bereketli toprakları, zehir saçan santralin külleriyle kirlenecek.
Daha da vahimi, Elbistan’da termik santrallerin sebep olduğu çevre felaketi nedeniyle kanserden ölenlerin sayısı artacak.
Termik işgali altındaki topraklarda pancar üretimi yapılamayacağı için, özelleşen fabrikada şeker üretimi en geç 5 yıl sonra bitecek ve fabrika şalter indirecek.

* * *

Sevgili okurlarım,
Yatağan’ı yaşanmaz hale getiren termik santrali yapan mühendislerle konuşmak için yıllar önce kalkıp Polonya’ya gittim. Onlara “Siz kendi ülkenizde böyle bir santral yapar mıydınız?” diye sordum. “Hayır yapmazdık. Ama bizden onu yapmamız istendi” dediler!..
Sonra da vicdanlarının sesini dinleyerek şu uyarıda bulundular:
“Türkiye bir güneş ülkesi. Bıraksınlar o bereketli toprakları ve tertemiz çevreyi termik santralerle kirletmeyi ve su kaynaklarını kurutmayı da, Anadolu’yu güneş panelleriyle donatmaya başlasınlar. Güneş ülkesi Türkiye’de enerji açığını kapatmanın tek ve en sağlıklı yolu güneşten yararlanmaktır...”

* * *

Türk köylüsü için pancar üretmek bir zamanlar mutluluktu!..
Ama artık gazap oldu!..