Kimi hadsizlerin zaman zaman ona saldırmalarının ardındaki nedeni, değerli  Rutkay Aziz, çok güzel özetlemiş:
“Kemal Sunal bu toplumu güldürerek, ‘güldürme suçu’ işlemiştir!..”
Suç da cezasız kalmayacağına göre, vurun abalıya!..

* * *

Hiç unutmuyorum, 90”lı yılların başında kurulan SHOW TV, seyircinin beğenisini kazanıp kalıcı olabilmek için arayış içindeydi.
Daha sonra genel müdür olan Faruk Bayhan, TRT’den SHOW TV’ye transfer edilince, “reyting kralını” da beraberinde getirmişti:
Kemal Sunal filmleri...
Haftanın iki gecesi ekrana gelen bu filmler izlenme rekorları kırınca, televizyon bir anda popüler oluvermişti.
Üstelik tümü, kiloyla alınmışçasına ucuza malolmuş, böylece yıllar boyu tekrar tekrar gösterilmesine karşın, hiçbir zaman bıkkınlık yaratmayacak eşsiz bir arşiv zenginliği kazanılmıştı!

* * *

Kemal, kadim dostum, büyük mizah ustası Müjdat Gezen’le okuldan arkadaşımızdı.
Çok sevdiği Vefa Lisesi’nden ve sınıf arkadaşlarından ayrılmamak için 11 yılda bitirmişti!
Marmara Üniversitesi’nin Gazetecilik Bölümü’ne ise Devekuşu Kabare Tiyatrosu’ndaki rolleri ve aralıksız süren film çekimleri nedeniyle devam edememiş ve birinci sınıftan terk etmek zorunda kalmıştı.
Ama daha sonra aftan yararlanıp hızla bitirmiş ve yüksek lisans da yapmış, hatta lisans üstü diplomasını vermek bana kısmet olmuştu.
Ömrü vefa etseydi doktora yapmayı ve akademik hayatına üniversitede devam etmeyi planlıyordu.
Ayrıca ülke sorunlarıyla iç ve dış politik gelişmeleri tartışacağımız Vefa Düşünce Platformu’nu kurmayı, uzun vadede de bunu Vefa Üniversitesi’ne dönüştürmeyi hedefliyorduk.
Demem o ki Kemal sadece dünya çapında bir oyuncu değil, aynı zamanda bir düşün insanıydı.

ugur-dundar

Sözde değil, özde Vefa’lıydı.
Vefa Lisesi’nin kuruluş yıldönümlerini kutladığımız “Boza Günleri”ni hiç kaçırmaz, parasızlık ve ilgisizlik nedeniyle amatör kümeye düşen bir zamanların şanlı “Vefaspor”unun maçlarını izlemek için ta Göztepe Parkı’nın yakınlarındaki evinden kalkar, Karagümrük’teki stadyuma gelirdi.
Buna imkan bulamadığı zamanlarda da maç biter bitmez telefonla arayıp, sonucu öğrenirdi.

* * *

Tanımayanlar için “soğuk adamın teki”, yakın dostları için ise kahkaha tufanları yaratan son derece zeki, esprili, yapmacıklıktan uzak, on numaralık bir “adam”dı.
Öylesine espriliydi ki, kimi zaman Müjdat gibi bir şaka küpünü bile gülmekten masadan düşecek hale getirirdi.
Ben zaten o ağzını açtığında gülmeye başlardım.
İkimizden bir yaş küçüktü diyeyim, aramızdaki yaşla ilgili takılmaları varın siz hayal edin!

* * *

Son derece sade bir yaşamı vardı. İçki, sigara kullanmaz, sağlıklı beslenmeye özen gösterirdi. O nedenle nasıl olup da gencecik yaşta öldüğüne hala inanamıyor, günün birinde hafızamda canlılığını koruyan o sımsıcak görüntüsüyle çıkıp gelecekmiş gibi boş hayaller kurmaktan kendimi alamıyorum!..

* * *

Tevazu simgesiydi.
Hayatının tek lüksü; Jaguar otomobiliydi.
Ama maç günleri stadyuma getirmez, bir yerde park edip taksiyle gelirdi.
Çünkü Jaguar’ını görenlerin servet içinde yüzdüğünü düşünmelerinden çekinirdi.
Nitekim miras olarak geriye iki otomobil, oturdukları apartman dairesi, Tuzla’da bir yazlık ve bankada biraz paradan
başka hiçbir maddi birikim bırakmadı!..
Oysa çevirdiği rekor sayıdaki filme bakıldığında gerçekten de göz kamaştıran bir servete sahip olması gerekirdi.
Bunu sonuna kadar haketmişti...

* * *

Kemal, en zor işi başardı.
Asık suratlı, hiç tanımadıkları halde toplu taşıma araçları ve duraklarında birbirini dövecekmiş gibi bakan gergin, kutuplaştırılmış, hatta düşmanlaştırılmış bireylerden oluşan bu toplumda, siyasi görüşü ne olursa olsun tüm insanların evlerine dostça konuk olup, onları güldürmeyi başardı ve hep başaracak.
İnsanlar yaşadıkça, Kemal Sunal sevgisi de kuşaktan kuşağa aktarılacak.

plusbanner2x