Almanya’ya ilk giden işçi ailelerinden birinin çocuğu olarak 1966’da, Köln’de dünyaya geldi. Daha sonra da kız kardeşi doğdu.
Anne tarafı Batı Trakya’dan, Gümülcine’den göç etmişti. Babası ise Sinop Boyabatlıydı.
Ailenin niyeti, belirli bir birikime sahip olduktan sonra Türkiye’ye dönmekti.
Ancak hayal ettikleri dönüşü kısa sürede yapamayacaklarını anlayan anne ve babası, biricik oğullarını İstanbul Sarıyer’de yaşayan dedesi ve ninesinin yanına gönderdi.
Amaçları henüz 4 yaşındaki küçüğün kültürümüzden kopmadan eğitim almasını sağlamaktı.

* * *

İlkokula Sarıyer’de başladı. Derslerinde çok başarılıydı. Büyükleri onu Kur’an kursuna da göndererek, hatim indirecek kadar dini eğitim almasını sağladılar.
Bu yanını pek öne çıkarmaz ama halka her gün ders vermeye kalkışan din tacirlerine Kur’an’ı öğretecek kadar bilgilidir!
Sonra sınavları kazanıp Galatasaray Lisesi’ne girdi.
Parasız yatılı okuduğu Galatasaray’ın ardınan, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden de başarıyla mezun oldu.

* * *

Devletler Özel Hukuku Profesörü olan değerli eşi Hatice ile bu yıllarda tanıştı.
Büyük bir aşkla başlayan evlilikleri iki güzel meyve verdi:
Zeki Müren’in unutulmaz şarkısı “Bir Demet Yasemen”den esinlenerek Yasemin adını koyduğu kızı 15 yaşında, oğlu Kerem ise henüz 11’inde...
Arkadaşları onlar için “Katıksız sevgiyle birbirine kenetlenmiş örnek bir aile” diyor.
Bulabildikleri boş zamanları, tatilleri hep birlikte geçiriyorlar.
Çocuklar çok şanslı... Çünkü saatlerce yapbozun başından kalkmayan, Tom Miks, Teksas okuyan, çocukla çocuk olabilen, bunu da içtenlikle, naz etmeden yapan, esprileriyle herkesi kahkahadan kırıp geçiren, ailenin bir numaralı neşe kaynağı bir babaya sahipler...

* * *

O, evde ailesinin, sosyal hayatında dostlarının son derece sevecen bulmalarına karşın, işinde de disiplini elden bırakmayan çok çalışkan bir lider.
En zor zamanlarda bile ekibinin arkasında dimdik duran, onları asla satmayan, güvenilir bir arkadaş.
Örneğin Baro Başkanlığı’na ilk kez seçildiği 2011 yılında ekipçe, Gümülcine ve İskeçe Baroları ile Batı Trakya’daki Türk derneklerini ziyarete gidiyorlar. Gümülcine Gümrüğü’ndeki Yunan görevli, heyette bulunan Dr. Mustafa Rumelili’nin pasaportundaki küçük bir yazım hatasını bahane ederek, sadece onun gümrükten geçemeyeceğini söylüyor.
Bunun üzerine başkan “Madem arkadaşımızı almıyorsunuz, biz de geri dönüyoruz” cevabını veriyor.
Neyse ki Gümülcine Başkonsolosluğumuzun yetkilileri duruma müdahale ediyor ve bir diplomatik skandalı önleyerek, heyetin Yunanistan’a girmesini sağlıyor.
2011 yılında yapılan Milletvekili Genel Seçimleri öncesinde CHP’den teklif alıyor. “Sizi İstanbul 1. Bölge’de 1. sıradan aday gösterelim” diyorlar ama o “Hayır ben yeni seçildim. Bana güvenenleri yarı yolda bırakamam” cevabını veriyor.
Üç kez girdiği başkanlık yarışında oy oranını sürekli artırıp son seçimde yüzde 67’ye çıkarıyor. En yakın rakibine 11 binden fazla fark atıyor.
Böylece temsil ettiği meslek grubunu Türkiye’nin en güçlü sivil toplum örgütü haline getiriyor.

* * *

Tarih hukuksuzluk üzerine inşa edilen baskı ve cadı avı dönemlerini yerin dibine batırırken, hukukun üstünlüğü ile demokrasiyi sağlamak için direnen kahramanları yüceltir.

* * *

Yazımızın konusu olan İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal, işte o büyük kahramanlardan biridir...
FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk-Fuhuş, Oda TV ve Şike kumpaslarıyla başlayıp günümüze kadar gelen baskı ve hukuksuzluk döneminde kimi aydın geçinenler korkudan sus pus olurken, kimi liboşlar yalakalık yarışı yaparken, kimileri ballı mevkiler ya da ihaleler kapmak için Atatürk’ü yerin dibine batırıp iktidara methiyeler düzerken, o kahraman ki, hep “hukukun üstünlüğünü ve herkes için adaleti” savundu.
Hedef gösterildi yılmadı, hapse atılmakla tehdit edildi takmadı, korkunç iftiralara uğradı ama adaletin hassas terazisini ve Atatürkçülük bayrağını elinden hiç bırakmadı.
Konuşabildiği her yerde “Başımızı da kesseler, zindanlara da atsalar susmayacağız” diye haykırdı.
Yürekli hukuk adamı ve Mustafa Kemal’in ateşten gömlek giymiş askeri olduğunu tüm dünyaya gösterdi.

* * *

Önceki gün CHP’nin Genel Başkanı olmak için aday adaylığını açıkladı.
Diyorlar ki, “Seçilmek için delegelerden yeterli oyu alamaz, hatta adaylığını kesinleştirecek 120 oyu bile toplayamaz!..”
Olsun!..
Elindeki Atatürkçülük meşalesiyle, kurtuluşun tek yolunun “Kuruluş” olduğunu  gösterdi, adaylığını koymayı düşünen başkalarını da cesaretlendirdi ya, siz ona bakın.
Çünkü o kuruluş ki, Kuva-yı Milliye’dir, vatan uğruna seve seve ölmektir, Dumlupınar’dır, 30 Ağustos’tur, 9 Eylül’dür, milli eğitimdir, bilimdir, akılcılıktır, devrimciliktir, laikliktir, halkçılıktır, birlik ve bütünlüktür, Cumhuriyet’tir.
Tam bağımsız Türkiye için “Mustafa Kemal’in Askerleri”nin emperyalizme meydan okumasıdır!..

* * *

CHP Genel Başkanı seçilsin veya seçilmesin.
Prof. Ümit Kocasakal asla kaybetmeyecek, “Kurtuluş kuruluştadır” söylemi tarih önünde mutlaka kazanacaktır!..