Ekonomik sıkıntıların krize dönüştüğü süreçler, geniş kitlelerin yaşamlarını çekilmez hale getirirken, gözünü para hırsı bürümüş bazı vicdansızlar için de yeni vurgun kapılarının sonuna kadar açıldığı dönemlerdir.
Örneğin gıda terörü böyle dönemlerde patlar, dolandırıcılar piyasada cirit atar, üç kağıtçılar kurban kovalarlar!..

★★★

Yıllar önceydi.
Nedense Bartın ve yöresini seçmişlerdi.
Arazi alıcısı görünümünde geliyorlar, gözlerine kestirdikleri varlıklı bir kişiyle samimiyeti ilerletince, asıl amaçlarının altın heykellerle dolu görkemli bir defineye ulaşmak olduğunu söylüyorlardı.
Senaryoyu öylesine ustalıkla sunuyorlardı ki, gözü paraya doymamış kurbanlar hemen zokayı yutup, defineye konmak için her istenileni yapmaya başlıyorlardı!

★★★

Ekibimizin ortaya çıkardığı olayda, dolandırıcı, ağabeyinin yabancı bir ülkede çok zengin bir işadamının yanında çalıştığını, o kişinin atalarının Türkiye’den kaçarken buraya define gömdüklerini anlatıyordu.
Söylediklerine bakılırsa, ata yadigarı paha biçilmez defineyi bulan talihliye o işadamı, 12 milyon Euro gibi muazzam bir ödül (!) verecekti.

★★★

İlk ve en zor aşama olan ikna süreci başarıyla geçilince sıra, eldeki haritaya bakılarak kazının yapılmasına geliyordu
Gece başlayan kazıda kısa sürede hedefe varılıyor -dolandırıcıların birkaç gün önce oraya gizlice gömdüğü- küpler içine gizlenmiş göz kamaştırıcı altın (!) heykelcikler, kurban tarafından sanki eliyle konulmuş gibi kolayca bulunuyordu!..

★★★

Artık sıra, senaryonun 3’üncü ve en heyecan verici aşamasına geliyordu.
Buna göre heykelcikler kurbana emanet edilecek ve defineciler, yabancı işadamını alıp getireceklerdi. 12 milyon Euroluk ödül de elden teslim edilecekti!..

★★★

Böylece kurbanla dolandırıcılar arasında yoğun telefon trafiği başlıyordu.
Zengin işadamının yaşadığı ülkeye gidebilmek için Ankara’daki büyükelçilikten vize alacaklarını, bunun 13 bin Euro gerektiğini söyleyince, “Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” diye düşünen kurban, hemen parayı havale ediyordu. Aradan birkaç gün geçince bu kez “Biz Almanya’dan yola çıkıyoruz” diyerek telefon açılıyor ve zengin işadamının 750 bin TL’lik bir Mercedes’i de kendisine hediye etmeye karar verdiği bildiriliyordu. Kurban paraların akıbetini sorunca “Merak etme, getiriyoruz. 10 milyon Euro’yu, onun arabasındaki gizli bölmelere, 2 milyon Euro’yu da sana hediye edeceği Mercedes’deki zulalara koyduk” diyorlardı...

★★★

Edirne gümrük kapısında hediye arabanın resmi işlemleri için kimlik ve vergi bilgilerini de alan dolandırıcılar, bu kez de lüks Mercedes’in vergi karşılığı olarak 25 bin Euro daha talep ediyorlardı. Milyonlarca Euro’nun hayaliyle yanıp tutuşan mağdur biraz direniyor ama sonuçta, onu da göndermek zorunda kalıyordu. Böylece defineciler, gümrük kapısından Türkiye’ye giriyor (!) fakat arabadaki paralarla yakalanmaktan kurtulamıyorlardı!..

★★★

Film gibi senaryonun içine yavaş yavaş çekilen mağdur, bu kez kendi adına tescil edilen arabadaki kayıt dışı paranın da bulunmasından korkmaya başlıyor. Hatta dolandırıcıların “Bu işi temizlemezsek hepimiz yanarız” diye tehdit etmeleri üzerine, el konulan (!) paraların 17 bin Euroluk vergisini (!) bile veriyordu!..

★★★

Ardı arkası kesilmeyen para talepleri, adamın içinde derin bir kuşku uyandırınca, Bartın’dan yola çıkıp soluğu Edirne-Kapıkule’de alıyordu.
Ama ortada ne defineciler, ne Mercedes, ne de milyonlarca Euro vardı!..
Dolandırıcılar telefonlarını kapattıkları gibi sırra kadem basmışlar, Dimyat’a pirince giden kurban da cebindeki 155 bin lirayı kaptırdığıyla kalakalmıştı!..

★★★

Bu olayı neden anlattığıma gelince...
Önceki gün, halkın yüzlerce milyon dolarını dolandırdığı iddiasıyla yargılanan
“Jet Fadıl” lakaplı Fadıl Akgündüz’ün servet içinde yüzdüğünü düşündüren bir uçak yolculuğu izlenimimi sizlerle paylaştım.
Yazımın ardından “Jet” in Almanya’da mağdur ettiği yurttaşlarımızın avukatı Nuray Cingil’den şu mesajı aldım:
Jet Fadıl’ın aleyhinde açtığımız alacak davalarının birçoğunu kazanmış durumdayız. Buna karşılık yıllardır kendisinden 5 kuruş tahsilat yapamadık. Neden mi? Çünkü Fadıl Akgündüz’ün üzerine kayıtlı kayda değer hiçbir mal varlığı bulunmuyor!..
Ne gayrimenkul, ne araç, ne banka hesabı. Hatta resmi kurumlara oturduğunu belirttiği yerde ev bile yok!..
Türkiye Cumhuriyeti resmi kurumlarınca tespit edilebilen 5 kuruşu olmayan bu adam ülkemizde söylediğiniz şekilde yaşamasına karşın hiçbir şey yapılamıyor ama vatana bedenlerini siper eden gazilerimizin protez bacağına bile haciz gelebiliyor!..”