Sevgili okurlarım,

İYİ Parti’nin kuruluşundan bugüne yaklaşık dört ay geçti. Partinin bu süre içinde seçimlere girebilmek için tüm yasal koşulları yerine getirip getiremediği, kamuoyunda en çok tartışılan ve cevabı merakla beklenen sorular arasında.

Partinin Genel Sekreteri ve Sözcüsü, İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray’la yaptığım söyleşiye, bu soruyu yönelterek başladım.

AYTUN ÇIRAY (A.Ç): Sayın Dündar yasalarımıza göre; 41 il ve o illerin üçte bir ilçesinde örgütlenen partilerin seçimlere girme hakkı doğuyor. Biz bugün itibarıyla 78 ilde örgütlenerek bunu başardık. Şimdi de arkadaşlarımız kongrelerimizi yapıyorlar. Yani tüm yasal şartları kesinlikle tamamladık ve seçime girme hakkımızı kazandık.

UĞUR DÜNDAR (U.D): Böylece vatandaşlarımızın zihnine yerleşen “İktidar ne yapar eder, İYİ Parti’yi seçimlere sokturmaz” şüphesi ortadan kalkacak mı?..

İYİ PARTİ, DP’DEN ÇOK DAHA ZOR ŞARTLARDA KURULDU

(A.Ç): Bu tür “Saray Koalisyonu” kaynaklı boş dedikoduların çıkarılması bile bizim gücümüzü gösteriyor. İYİ Parti’nin seçimlere sokulmaması diye bir ihtimal yok. Ancak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; bize yapılan baskıları ve zorlukları Demokrat Parti dahi yaşamadı. Çünkü o zamanki siyasi irade eninde sonunda tek partiden çok partiye geçme kararındaydı. Şimdi ise “Anayasal Devlet”in yerini almaya çalışan siyasi irade, çok partiden tek parti devletine geçmeye karar vermiş durumda. Ancak İYİ Parti seçimlere girer. Girmekle kalmaz, Türk Milleti’nin muazzam tarihindeki iyilerin iktidar mührü olur.

(U.D): “İyilerin iktidar mührü olur” tanımını biraz daha açar mısınız?..

(A.Ç): Uğur Bey, Türkiye 16 yıldır, Sayın Erdoğan liderliğindeki AKP iktidarı tarafından yönetiliyor. Bu 16 yılın ilk 8 yılında, küresel aktörlerin parasal genişleme politikalarıyla paraya boğulduk. Ev, otomobil ve tüketici kredilerinde patlama yaşadık. İyi yaşama arzularımızı ve özlemlerimizi böylece en kısa yoldan karşılamış olduk. Bu da bizim büyük resme odaklanmamızı engelledi. Maskelenmiş sinsi bir proje aynı odaklar tarafından harekete geçirildi. Bizi 15 Temmuz hain FETÖ işgal kalkışmasına getiren koalisyon kuruldu. Bir tarafta FETÖ ve onların kanatları altındaki sözde demokrat-liberaller, diğer tarafta AKP vardı. Hep birlikte iyilik timsali Atatürk’ün Türk Milleti’nin bekasının ve yeniden yükselişinin garantisi olan değerlerine ve kurumlarına saldırdılar. Sonuçları da yıkıcı oldu, oluyor.

(U.D): “Yıkıcı sonuçlar oldu, oluyor” derken tam olarak neyi kast ediyorsunuz?

(A.Ç):16 Nisan’daki referandumla birlikte süreç devam ediyor. “Saray Koalisyonu”nun küçük ortağı sayesinde tüm kuvvetlerin tek adamın elinde toplandığı otokratik bir rejime geldik. Hukukun üstünlüğü ve kuvvetler ayrılığı bir varmış bir yokmuş oldu. Türk Milleti kendine anlatılan peri masalının aslında bir korku filmi olduğunun farkına varmaya başladı. Korku filmlerinde seyirciler ne hale gelir bilirsiniz. Salona sessizlik hakimdir. Demirel derdi ki; “Millet susuyorsa homurdanıyor demektir.” Bu büyük sessizlik bu korku filmini mutlu bir sonla bitirecek. Bunu şahsen ben sokaklarda görüyorum... Hastane asansöründe görüyorum... Adliyede, karakolda görüyorum... Çarşı pazarda görüyorum. Işıl ışıl gözlerle selâmlıyorlar beni. İyiliğin en büyük sessizlik ihtilâli geliyor.


04dundarugur-13 İzmir Milletvekili Aytun Çıray, siyasette yaşanan son gelişmeleri Uğur Dündar’a anlattı.


İYİLİĞİN SANDIK İHTİLÂLİ İYİ PARTİ’Yİ İKTİDAR YAPACAK

(U.D): “Sessizlik ihtilâli” ile neyi kastediyorsunuz?

(A.Ç): Kastettiğimiz şey esasen şu: Türk Milleti, Meral Akşener’i, hukuk ve adalet cinayetleri olan uzun ve bunaltıcı bir devri sonlandırabilecek tek lider olarak görüyor. Sayın Erdoğan’ın çevresi nedeni ile tamamlayamadığı FETÖ ile hakiki mücadeleyi Sayın Akşener ve kadrolarının yapacağını biliyor. 15 Temmuz’da ölümden dönen gazi Emniyet Müdürümüz Fatih Eryılmaz’ı, Ali Türkşen komutanımı tanıyorlar. Büyük ve iyi milletimiz seçim sandığında bir ihtilâl yaparak emaneti İYİ Parti’ye verecektir.

(U.D): Adalet ve Kalkınma Partisi Adnan Menderes’i hep sahiplendi, şimdi siz de aynı çizgide bir siyasi oluşum olarak İYİ Parti’yi kurdunuz. Bu durumda ortaya nasıl bir tablo çıkacak?

(A.Ç): Bakın AKP’liler başta Bayar ve Menderes olmak üzere, Demirel ve Özal’la hiçbir fikri bağları olmamasına rağmen, sanki varmış gibi yaptılar. Kısmen bunda başarılı da oldular. Ancak dikkatinizi çekerim; merkezin asıl doğum yeri olan Ege’de propagandaları tutmadı. Egeliler Demokrat Parti’yle AKP arasındaki büyük karşıtlığı hep idrak ettiler. Bunu da sandıklara yansıttılar.

YETER SÖZ ARTIK İYİLERİN DİYE HAYKIRIYORUZ

(U.D): Neydi Egelilerin hep idrak ettikleri karşıtlık?

(A.Ç): Çok açık: Artık medeni dünyanın değerlerini savunan hiçbir kurum ve kuruluş Türkiye’yi bir demokrasi, hukuk ve özgürlük ülkesi saymıyor. Buraya gelineceğini Egeliler daha 2010 referandumunda gördüler. Ege’de kurulan DP ‘Yeter Söz Milletin’ demişti, Sayın Akşener ve İYİ Partililer olarak biz de aynı inançla ‘Yeter Söz Artık İyilerin’ diye haykırıyoruz. Böylece iyilerin ve iyiliğin demokrasi bayrağını göndere çekmenin mücadelesini DP’den çok daha zor şartlarda veriyoruz.

PROJEMİZ GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLÂMENTER DEMOKRASİDİR

(U.D): O halde İYİ Parti’nin misyonunu birkaç cümleyle nasıl özetlersiniz?

(A.Ç): Sayın Akşener’in tanımıyla bizim ‘mucizevi’ projemiz mutlak kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı güçlendirilmiş anayasal parlamenter demokrasiyi bir daha dönüşü mümkün olmayan şekilde yeniden inşa ve ihya etmektir! Böylece henüz kurumsal yapısını tamamlayamamış tek adam rejimi tehlikesini de önleyeceğiz. Sayın Akşener ‘Biz cesurlar hareketiyiz’ derken, haysiyetini her şeyin üstünde tutan bir milletin evlatları olduğumuzu hatırlatıyor. Hepimizi tarihimize uygun bir şekilde Allah’tan başka hiçbir varlığa kulluk etmeyen vicdanı ve irfanı hür insanlar olmaya davet ediyor. Yerliliği de milliliği de işte bu tarih bilincinden doğup yükseliyor.

(U.D): Bunları duymak, insanı karamsarlıktan çıkarıp iyimserliğe davet ediyor. Ancak biz şu anda Afrin’de YPK/PKK’ya karşı çetin bir operasyon yürütüyoruz. TSK bir kere daha kendisine verilen Türk Milleti’ni ve Türkiye Cumhuriyeti’ni dış tehditlere karşı koruma görevini gayet başarılı bir şekilde yerine getiriyor. Mehmetçiğimizin yanındayız ve sonuna kadar da yanında olacağız. Bununla birlikte Afrin şehir merkezine  henüz girmediğimiz gibi, önümüzde bizi en büyük müttefikimizle karşı karşıya getirebilecek Menbiç diye bir mesele var. Şu anda bekamızı ve yüksek çıkarlarmızı koruyacak bakışları da konuşmak durumundayız.

SURİYE’NİN REJİMİ TÜRKİYE’NİN MİLLÎ DAVASI DEĞİLDİ

(A.Ç): Sayın Dündar, iktidarın Türk Milleti’ni Ortadoğu bataklığına asla sokmaması gerektiğini defalarca dile getirdik. Uyardık, “Yapmayın etmeyin, yazık olur Türk Milleti”nin gencecik fidanlarına” dedik. 2012 Ekim ayında Meclis’te çıkıp, ‘Suriye meselesi Türkiye’nin millî davası değildir; daha önemlisi, millî felaketimiz olabilir... Bütün bunlara rağmen Suriye millî davamız olsaydı eğer savaşa en önde gitmeyen namerttir namert, arkadaşlar!’ diye konuştuk. Ama maalesef dinletemedik. Uyarılara kulak tıkayıp örtülü bir dinci hamaset ağzıyla ve mezhepçi bir dış politika ile bu bataklığa daldılar! Bu çok ağır vebaldir ve şu anda Afrin’de verdiğimiz şehitlerimiz bu vebalin korkarız ki son kurbanları olmayacaktır.

TSK AFRİN’DE DEVLETİMİZİN ONURUNU KURTARIYOR

(U.D): İktidarın dış politikasını ağır bir dille eleştiriyorsunuz. “Şimdi bunların zamanı mı” diyenler var?

(A.Ç): Ben de diyorum ki, bunu şimdi söylemeyeceğiz de ne zaman söyleyeceğiz. Bize bu eleştiriyi yapanlar neden çıkıp AKP’nin dış politikayı seçim aracı olarak kullanmasını ayıplamıyorlar. Millî birlik ve bütünlük gerektiren bir askeri operasyonun parti kongresinde açıklandığı nerede görülmüş? Bizim AKP’nin dış politikasını eleştirmemizin sebebi, millî bir dış politika olmamasıdır. Ancak onu eleştirmemiz dış dünyanın yanında yer aldığımız anlamına da gelmez. Biz kahraman Mehmetçik’in, ordumuzun ve komuta katının sonuna kadar yanındayız, çünkü Afrin’de AKP’nin devletimizi düşürdüğü yerden çıkarmaya çalışıyorlar. Şu Rus uçağını düşürdüğümüz günün üzerinden ne kadar zaman geçti? Elli yılda yaşanacak gelişmeler bu iki yıla sığmış! Ruslarla ağır krizden Rusya’nın lütfuyla Afrin’de harekât yapacak hale getirilmişiz. Esed örtülü olarak Esat’a dönüşmüş durumda.

Türk Milleti’ni Papa’nın duasına muhtaç etmeyiz


(U.D): Peki bu konuda İYİ Parti nasıl bir çözüm perspektifi ortaya koyuyor veya koyacak?

(A.Ç): Bu sorunuz için teşekkür ederim. Önerilerimizi İYİ Parti Sözcüsü olarak açıklamıştım. Sadece SÖZCÜ, YENİÇAĞ ve bir de BBC’nin verdiklerini biliyorum. Şimdi aracılığınızla tekrar edeyim: Derhal dış politikayı ve Afrin operasyonunu seçim aracı olmaktan çıkarsınlar. Şam rejimi ile doğrudan temasa geçip, tam bir işbirliği ile karşılıklı olarak sınırlarımızı koruyalım. Menbiç ve Fırat’ın doğusuna dikkat! İktidarların görevlerinin şehit sayıları ile değil, yaşattıkları insan sayısı ile övünmek olduğunu hatırlasınlar!..

(U.D): İktidarın üst düzey yöneticileri ‘Haçlıların Sayın Erdoğan’ı yıkmak için komplo kurduklarını’ iddia ediyorlar...

(A.Ç): Onun için mi Papa’nın ayağına gidip dua etmesini istediler? Kendileri de Irak’a giren ABD kuvvetleri için dua etmişti! İYİ Parti’nin yönettiği Türkiye’de Türk Milleti’ni Papa’nın duasına muhtaç etmeyeceğiz. Kesinlikle! İlgili devletler AK Parti’den daha iyi bir partner bulamayacaklarını düşünüyorlar. Rusya  da, bizi müttefikliğe aykırı tutumlarıyla Ortadoğu bataklığının derinliklerine çağıran ABD  de buna oynuyor. Allah evlâtlarımız bağışlasın.

ZENGİNLİĞİN YOLU ‘MUCİZEVİ PROJE’DEN GEÇİYOR

(U.D): Evet Allah evlatlarımızı korusun. Ancak bunun konuşamadığımız ekonomiden yerel yönetimlere ve sağlığa kadar birçok cephesi var. Daha somut, projelendirilmiş politikaları ve merkezi gerçekten kucaklayacak donanımlı kadroları da konuşmamız gerekiyor.

(A.Ç): Bakın, İYİ Parti Komisyonları “Asgari Ücret Alım Gücü” araştırması yaptılar ve  yayınladık. 1997 yılında asgari ücret ile 11.5 çeyrek altın alınırken, 2018’de asgari ücret ile 6.63 çeyrek altın alınabilmektedir. Daha bir çok detay var ama milletin ekonomisi ile kimse meşgul değil ki... Tok açın halinden anlamıyor. Hiç kimse şunu unutmasın; mutlak kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı güçlendirilmiş bir anayasal parlamenter demokrasi yoksa aş da yok iş de!.. Zenginliğin yolu ‘çılgın projeden’ değil ‘mucizevi” projeden geçiyor. Sayın Akşener günü geldiğinde tarımdan sanayiye gerçek üretim ekonomisini esas alan muhteşem ve mucizevi bir dev programla çıkacak!  Herkesi kucaklayan, şefkat ve merhametin hiç kimseden esirgenmediği, bir sosyal barış, refah ve huzur programı. Sayın Akşener’in “1 Nisan 2018.Türkiye’de İyiliğin Baharı Manifestosu”nu bekleyin!