Seferberlikte asker oldu Hüseyin.
1914’ü gösteriyordu tarihler...
Gittiğinde arkasında gözü yaşlı Zeynep’ini ve iki çocuğunu bırakmıştı.
Zor günlerdi onlar, çok zor günler...

★★★

Tekirdağ’daki 19. Tümen Komutanlığı’nda “Yedi Düvel”e karşı kahramanca savaşıyordu.
Yedikleri; tayın ve kuru üzüm hoşafıydı.
Ama onca yokluğa karşın Hüseyinler, Mehmetler, Çanakkale’de eşsiz bir destan yazıyordu.
Derken bir şarapnel parçası yere düşürdü Hüseyin’i!
Gözleri karardı ve o anda Zeynep ve iki çocuğunu hatırladı...

★★★

Şarköy Askeri Hastanesi’nde açtı gözlerini yeniden.
Bir an önce iyileşip yeniden cepheye dönmek istiyordu.
Nitekim taburcu olur olmaz katıldı Doğu Cephesi’ne.
Cepheden cepheye koşturdu Hüseyin, Harb-i Umumi’de...

★★★

Mütarekede Rusya’da esirdi!
Kurtulup Anadolu’ya döndüğünde köyüne gitmeyi hiç düşünmedi.
Mustafa Kemâl Paşa’nın başlattığı Kurtuluş Mücadelesi’ne katılmak için İstanbul üzerinden İnegöl yoluyla gizlice Anadolu’ya geçti...

★★★

Köyünde Hüseyin’in “Çanakkale’de şehit düştüğü” anlatılıyordu.
“Bir şarapnel onu şehit etti” deniliyordu.
Zeynep iki çocuğuyla çile çekiyordu.
Oysa Hüseyin, İnönü’de, Eskişehir’de, Sakarya’da vatan uğruna durmaksızın savaşıyordu!..

★★★

1922’nin Ağustos’unda yaklaşık 8 yıl olmuştu köyünden ayrılalı.
Akşehir’de Mustafa Kemâl Paşa’sının yanı başındaydı.
Çok yorgundu, ama başı dikti, gururluydu!

★★★

Derken “Sarı Paşa”, son hedefi gösterdi.
Hüseyin ve arkadaşları öyle bir saldırdılar ki, 15 günde emperyalizmi dize getirdiler.
Düşmanı 9 Eylül’de İzmir’de denize döktüler!
Dumlupınar’da “İlk hedefiniz Akdeniz!” diyen Mustafa Kemâl Paşa’nın emrini yerine getirirken, emperyalizme unutulmaz bir ders verdiler...

★★★

Hüseyin mutluydu...
Kordon’da mavi körfeze bakarken “Artık gönül rahatlığıyla köyüme dönebilirim” diye düşündü.
Kutsal görev tamamlanmış, sıra, yuva hasretinin sona ermesine gelmişti.

★★★

Yalın ayak yürüyerek geri dönerken köyüne yakın bir kahvede soluklanmak için oturdu.
Kahveciye ailesini sordu.
Şehit Hüseyin’in eşi Zeynep’in iki çocuğuyla ortada kalmaması için evlendirildiğini öğrendi.
Boğazı düğümlenmişti.
Çaydan bir yudum aldı, yutkundu, içemedi!
Geldiği gibi geri döndü Hüseyin!..
Bir daha köyüne hiç uğramadı!
Onu gören de olmadı!..
Akıbeti sorgulanmadı.
Hep Şehit Hüseyin olarak anıldı...

★★★

Büyük Şair Nâzım’ın dediği gibi “Onlar toprakta karınca, havada kuş kadar çoktular...”
Hepsi meçhul birer askerdiler.
Bu vatanın çocukları bağımsızlık içinde özgürce yaşasınlar diye Mustafa Kemal’in çevresinde ölümüne kenetlendiler...

★★★

Sevgili okurlarım,
Gözyaşları arasında okuduğum bu gerçek öyküyü değerli bilim insanı Doç. Dr. Oktay Gökdemir köyünde teyzesinden dinliyor.

★★★

26 Ağustos’ta başlayıp 9 Eylül’de sona eren o kutlu yürüyüşü bir kez daha selamlıyor ve her şeyimizi, özgürce nefes alışımızı bile borçlu olduğumuz Dumlupınar’daki “Büyük Zafer”in 96’ncı yıldönümü şimdiden hepimize kutlu olsun diyorum.

plusbanner2x