Yağcıların alayı onu alkışlıyor, gazetelerde çarşaf çarşaf methiye düzmece yarışları yapılıyor, ekranlarda “Ben daha çok övüyorum, yok hayır ben yalakalıkta en önde gidiyorum” programlarının biri bitip diğeri başlıyor, dünyadan yağmur gibi sıcak para yağıyor, kısacası her şey tıkırında gidiyordu.
Aynı menzile doğru yürüdüğü yol arkadaşı FETÖ’nün devleti ele geçirmek için başlattığı cadı avı tüm hızıyla sürüyordu.
Henüz ufukta bir ihtilaf ve çatışma belirtisi de görünmüyordu.
Kibir sarhoşluğu, ayakları yerden öylesine kesmişti ki, bilgenin şu meşhur nasihatına bile gülünüp geçiliyordu:
* * *
“Beysin!
Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana... Suçlamak bize; katlanmak sana... Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana... Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana... Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana... Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
* * *
Güçlü, kuvvetli ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder...
* * *
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir.
Şu üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene!..
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir!
* * *
En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir! İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
* * *
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı!.. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
* * *
Yalnızlık korkanadır. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!..
* * *
Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın!..
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!..”
Okuduğunuz nasihatı, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e yazdığı mektuptan özetle alıntılayıp, bu köşede sanki dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’a yapılmış gibi yayımladım. (7 Haziran 2013)
Zira büyük İslam ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi Şeyhi, İnsan-ı Kamil ve bir anlamda Osmanlı Devleti’nin fikir babası olan Şeyh Edebali’nin, damadı Osman Bey’e yönelik sözlerinin, bir ibret dersi niteliği taşıdığını ve o günün muktedirince de dikkate alınacağını umdum.
* * *
Heyhat!..
Umduğumun tam tersi oldu!
Seçim sonucu ne olur bilemem ama CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce “Size bir sır vereyim mi? Bu iş bitti” diyor!..
Size bir sır vereyim mi?
Uğur Dündar
Yayınlanma: