Çok söyledik, çok  uyardık, yurt sevgisiyle testi kırılmadan önce yapılması gerekenleri anlatmaya çalıştık.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan anayasa ve hukuk sistemini kırıp dökmeyin, daha çok demokrasiden ve parlamenter sistemi güçlendirmekten korkmayın” dedik.

* * *

Güzel ve yalnız ülkemizi bekleyen tehlikelerin bertaraf edilme yolunun birlik ve bütünlükten geçtiğini... Parlamenter demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla tıkır tıkır işlemesi halinde Türkiye’mizin, emperyalizmin hedefindeki bu coğrafyada göz kamaştıran bir ışık gibi parıldayacağını... Hukukun üstünlüğü ilkesine dört elle sarılmanın devletimize ve bütünlüğümüze kastedenleri caydıracak en etkili uygulama olacağını... Bunlar yapıldığında dünyada kalıcı adres arayan sermayenin kısa vadeli sıcak para kazançları aramaktan vazgeçip, üretim ve istihdama yönelik uzun vadeli yatırımlar için geleceğini... Arazi ve yapı rantı peşinde koşmanın, ülkemizi borçlandırarak yol, köprü, kanal vs. gibi üretim, istihdam ve ihracata doğrudan katkısı bulunmayan projelerde ısrar etmek yerine, ekonomide acilen yapısal reformlara yönelmenin, ileri teknoloji hamlesinin...” zorunlu olduğunu duyurmaya uğraştık.

* * *

Uyarılarımıza kulak asılmaması, hatta bazı yandaşların teşekkür etmek dururken, bizi AKP ve Tayyip Erdoğan düşmanlığıyla yaftalama çabalarından korkup yılmadık, ülkemizin çıkarları ve güzel yarınları için doğru bildiklerimizi paylaşmayı sürdürdük.
Bu amaçla tarihe notlar düştük.
Örneğin; yurtsever duygularla kaleme aldığı “Testi Kırılmadan Önce-Ben Ne  Demiştim” adlı kitabındaki tarihi uyarılar CHP yönetiminde beklediği ilgiyi görmeyince partisinden istifa ederek İYİ Parti kurucuları arasında yer alan İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray’ın şu çok kritik tespitini kamuoyuna yansıttık:
“Herkes baktığı yeri görsün artık! Bakın, AKP yargıyı Saray’ın emrine sokacak bir yasayı Meclis’e getiriyor. Bu yasa çıktığı takdirde medeni demokratların bu ülkede yaşam hakları olacak mı? Gidişatın farkına varanların evlatlarını yurtdışına göndermek için nasıl seferber olduklarını görmüyor muyuz? Tarihimizin belki de en kitlesel beyin göçüyle karşı karşıyayız ve buna sermaye göçü de eklenmek üzere. Buna çare bulunamazsa Yahudilerin Hitler’den kaçışlarına benzer kitlesel kaçışlar olacak. Yani kaçmak için illa bot gerekmiyor. Acı gerçek, acı manzara bu!..”

* * *

Ve ne yazıktır ki onca iyi niyetli uyarımız dikkate alınmadı ve bugünlere geldik.
Peki şimdi ne yapmak gerekiyor?
Bu saatten sonra ne kadarı mümkündür bilemiyorum ama, lafı uzatmadan, eveleyip gevelemeden dürüstçe söyleyeyim:
Çağdaş demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, bağımsız yargıyı ve parlamenter sistemi yeniden tesis etmek gerekiyor.
Ekonomimizi düze çıkarmanın, emperyalist saldırıları bertaraf etmenin yegane yolunun, bunu birlik ve bütünlük içinde biran önce gerçekleştirmekten geçtiği görülüyor.
Başka çıkış yolu da başka Türkiye de yok!..

plusbanner2x