İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal bir deneme yaptı.
Partisinin Arnavutköy Olağan Kongresi’nde konuşurken “Bizim şu anda birinci önceliğimiz metro. Metroda da birinci önceliğimiz, en fazla oy aldığımız yerler olacak inşallah” dedi.
Yani “AKP’ye oy vermeyen ilçeler metronun gelmesini daha çok bekler” demeye getirdi.
Başkanın ayrımcı konuşması doğal olarak büyük tepki çekti.
Hukukçular, bu anlayışın anayasaya aykırı olduğunu, İstanbulluların suç duyurusunda bulunma haklarının doğduğunu belirttiler.
Vergi uzmanları da şu soru-yorumu yaptılar:
“Metro yatırımları neyle gerçekleşiyor? Vatandaşın vergisiyle!.. Peki, İstanbul’da en büyük vergiyi kimler ödüyor? Başkanın kendilerine oy gelmediğini söylediği ilçelerde yaşayan yurttaşlar!.. AKP’ye çok oy çıkan semtlerde ise tam tersi oluyor! Bu durumda hizmet götürürken siyasi parti ayrımı yapmaksızın, tüm İstanbullulara eşit davranması gereken başkan, çok vergi ödeyen mükellefleri cezalandırmış olmuyor mu?..”

* * *

Çığ gibi büyüyen tepkiler karşısında Başkan Uysal da gerçeği görmüş olmalı ki, aradan 24 saat geçmeden sosyal medyada paylaştığı bir mesajla sözlerini düzeltmeye çalıştı:
“İstanbulluların tamamına hizmet etmek için görevdeyiz. Bugüne kadar ayrımcı olmadığımız gibi, bundan sonra da olmayacağız. Hizmetlerimizi bütün ilçelerimize eşit bir şekilde dağıtacağız. Mağdur edilmiş, ihmal edilmiş yerler varsa oraya kadar gideceğiz...”

* * *

İki açıklama arasındaki farka bakar mısınız?
Dağlar kadar!..
Tepkisiz topluma alışmanın ve “ötekileştirmenin” rahatlığı içinde partisine oy vermeyenlere metroda öncelik tanımayacağını söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal gitmiş, yerine sanki bambaşka zihniyete sahip biri gelmiş gibi değil mi?..

* * *

Aslında Başkan’daki bu hızlı değişim, demokrasilerde anayasal haklarının bilincindeki bireylerle, ödediği verginin sonuna kadar takipçisi olan cesur yurttaşların demokratik gücünü yansıtması bakımından çok önemli.

* * *

Unutmayalım,
Demokrasi, çoğunluğun azınlığa dilediği gibi hükmedebildiği bir rejim değil, iktidara oy vermemiş tek bir muhalifin bile haklarının üstün tutulduğu ve korunduğu bir yönetim biçimidir.
Çağdaş toplumlar susarak değil, yanlışlıklara ve haksızlıklara itiraz edenlerin çoğalmasıyla yükselirler!..