Sevgili okurlarım,

Geçen hafta Ankara’da son derece önemli diplomatik gelişmeler olurken, “Zeytin Dalı Harekatı” bölgesinde de tansiyonu olağanüstü yükselten  olaylar yaşandı.

Bilindiği gibi Türkiye ile ABD arasında ilişkiler kopma noktasına gelmişti. İşte bu kritik süreçte ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu arasında kapalı kapılar ardında yaklaşık üç buçuk saat süren bir toplantı yapıldı. Ardından dışişleri bakanları tekrar buluştular ve iki saatlik bir görüşmeden sonra ortak bir açıklama yayınladılar. Bundan hemen sonra Reuters Haber Ajansı, Suriye Ordusu’na bağlı “Halk Güçleri”nin Türk Ordusu ve ÖSO ile savaşmak üzere Halep’ten Afrin’e geçtiklerini duyurdu. Türk kamuoyunun “Şimdi bir de Suriye’yle mi savaşacağız?” diye telaşlandığı bir ortamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile yaptığı telefon görüşmelerinden sonra Afrin’e doğru yol alan  Suriye bayraklı askeri konvoyların durdurulacağı açıklandı. Bu konvoylardan biri de Türk topçusunun ateşi üzerine geri çekildi. Tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yapacağım iki günlük söyleşinin ilk bölümünde Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı perspektifinden hareketle bu karmaşık durumu analiz edeceğiz. İkinci bölümde ise, Türk-ABD ilişkilerinin son durumunun yanı sıra Ortadoğu’da her an patlayabilecek savaş ihtimalini ele alacağız. Hemen belirteyim; bu tehlikeli durum, Tahran-Şam-Hizbullah hattı ile, İsrail-ABD Siyonist ittifakı arasında giderek artan yüksek gerilimden kaynaklanıyor.

* * *

UĞUR DÜNDAR (U.D): Sayın Elekdağ, söyleşimize Suriye Ordusu’na bağlı milis güçlerinin Afrin’e girme hamlesiyle başlayalım. Rusya’nın onayı olmadan Suriye rejimi böyle bir harekette bulunamayacağına göre, bu kararın Moskova’da alındığı muhakkak. Peki Rusya bu hamle ile Türkiye’ye nasıl bir mesaj vermek istiyor?

ESAD’IN AFRİN’E GİTMESİ UYARIDIR

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (Ş.E): Şam’a bağlı milis güçlerinin Afrin’e gitmek üzere harekete geçmesi, Türkiye’nin  yeniden Amerika’ya yanaştığını gören Rusya’nın, Ankara’ya bazı uyarılarda bulunmak amacıyla başvurduğu bir hamledir. Rusya’nın Türkiye’ye vermek istediği mesaj şudur: “Eğer Afrin harekâtının aksamamasını ve başarılı olmasını istiyorsan, gecikmeden Suriye rejimi ile resmen temasa geç ve bir işbirliği zemini yarat!..” Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da Türkiye’nin güvenlik çıkarlarının Şam yönetimiyle doğrudan diyalog  yoluyla korunabileceğini açıkladı. Ankara’nın bu uyarıyı asla hafife almaması lazım!.. Çünkü bir süredir PYD, Suriye rejiminin yardımına gelmesi için Şam’a çağrıda bulunuyordu. Taraflar arasında ciddi müzakereler de yaşandı. Sonunda Beşar Esad, PYD’nin askeri kolu olan YPG’ye şöyle bir öneride bulundu: “Silahlarınızı olduğunuz yere bırakın ve Afrin’den çıkın. Suriye Ordusu gelir, buraları kontrol altına alır.” PYD bu öneriyi kabul etmeyince müzakereler kesildi. Ancak bu süreç her an yeniden başlayabilir ve Suriye’yi tatmin edici bir formül bulunabilir. Böyle bir durumda Rusya, en yakın müttefikinin topraklarını geri alma talebine karşı çıkamaz ve onun yanında yer alır.

(U.D): Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı konusunda özgüvenli konuşmalarını sürdürüyor. Örneğin AKP’nin TBMM grup toplantısında “Önümüzdeki günlerde çok daha hızlı bir şekilde Afrin şehir merkezinin kuşatmasına geçileceğini, böylece şehre gelen yardımların önünün kesileceğini ve kimsenin YPG ile pazarlık yapabilme imkânının kalmayacağını” söyledi.

RUSYA, DİPLOMATİK SATRANÇTA BAŞARILI

(Ş.E): Rusya diplomatik satrancı büyük yetenekle oynuyor. Önce Afrin’de Türk askerinin işini zorlaştıracak bir hamle yaparak “Sakın ha, benim arkamdan ABD ile oyun çevirme” uyarısında bulundu. Hemen sonrasında Ankara’ya “Suriye’de başarılı olmak istiyorsan, Esad ile anlaşmalısın” mesajını iletti, ardından da Afrin’de operasyona devam edebilmesi için Ankara’ya “icazet” verdi. Ankara da buna güvenerek şimdi yüksek perdeden konuşmaya başladı. Ancak Batılı ciddi haber kaynakları, durumun tam yatışmış olmadığını, İran’a bağlı Hizbullah tarafından eğitilmiş Şii “Halk Güçleri”nin Afrin’e girme çabalarının devam ettiği -hatta girdikleri- yolunda haberler yayınladı.

(U.D): Arap Birliği Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Suriye’nin iddiasını dikkate alarak Türkiye’ye Afrin’e yönelik Zeytin Dalı Harekatı’nı durdurması için çağrıda bulundu... Yani tehlike şimdiden ufukta beliriyor. Peki, Ankara neden Suriye’yi muhatap olarak almıyor, niçin resmi ilişki kurmuyor?

“ÖSO”NUN MEŞRUİYET SAĞLADIĞI İNANCINDA

(Ş.E): Bunun başta gelen nedeni, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Esad’a karşı tutumu... Ayrıca Ankara, Astana sürecinde yer alabilmesinin nedeninin, Suriye’deki belirli muhalif guruplar üzerindeki etkinliğinden kaynaklandığı görüşünde. Aralarında ÖSO’nun da bulunduğu bu muhalifler Suriye rejiminin gözünde hain ve terörist... Bu nedenle Ankara, Türkiye’nin Suriye rejimiyle işbirliği sağlaması halinde bu grupların  kendisinden kopacaklarını, bunun sonucu olarak da Astana sürecindeki yerini kaybedeceğinden endişe ediyor. Ankara aynı zamanda Afrin harekâtında ÖSO’nun yanında olmasının, kendisine meşruiyet sağladığı  görüşünde...

(U.D): Sizce Ankara ne yapmalı?

TÜRKİYE’NİN ELİNİ ÇABUK TUTMASI GEREK

(Ş.E): Bence  yapılması gereken derhal Şam’la ilişki kurulması ve Ankara’nın ABD’nin Suriye’deki askeri varlığı ile PYD tehdidine son verme amacıyla etkin ve çok yönlü bir işbirliğine girişilmesidir. Başka  bir yol ve yöntemle, Fırat’ın doğusundan Türkiye’ye yönelen tehdidi önlemek mümkün değildir!.. Ayrıca bu resmi ilişki, Türk askerinin  Suriye topraklarında bulunmasına tartışılmaz bir meşruiyet kazandıracak, Afrin harekâtı nedeniyle Türkiye’ye sivil zayiat ve insani sorunlar nedeniyle yöneltilecek eleştiriler asgariye inecektir. Aksi takdirde, Afrin operasyonunun tehlikeye düşmesi riski de artacaktır. Türkiye’nin karşılaştığı tehdidin “beka” boyutunda olduğunu ağzından düşürmeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, belirttiğimiz gerçekler ışığında ve sorumluluğunun tam idrakiyle,  Suriye rejimiyle acilen resmi temas ve işbirliği kararını alması gereklidir.

(U.D): Suriye PYD’ye  ve  Türkiye’nin Afrin operasyonuna nasıl bakıyor?

(Ş.E): Bu konuda Beşar Esad’a yakın bir kişi olan Baas Partisi üyesi ve aynı zamanda siyasi analist olan Afif Della’nın BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamaları gerçekçi bir değerlendirme olarak görüyorum. Della’ya göre; PYD,  Şam’da ABD tarafından yönlendirilen yasadışı bir grup olarak görülüyor. Beşar Esad da, PYD’yi vatan haini olarak değerlendirmiş, “Başta ABD olmak üzere yabancı bir ülkenin çıkarına hizmet edenler vatan hainidir” demişti. Ancak, koşulların şimdi PYD’ye bakışı değiştirdiği anlaşılıyor. Della, Türkiye’nin kara harekâtının ise Şam tarafından işgal girişimi olarak görüldüğünü, Türkiye’nin Suriye’de halen işgal ettiği ve edeceği topraklardan da çıkmayacağına inanıldığını vurguluyor. Della, Türkiye’nin Suriye politikasında hiçbir somut değişim olmadığını, doğrudan temas iddialarının da yalan olduğunu ifade ediyor. ABD Senatosu İstihbarat Komitesi’nin bir yayınında da Suriye muhalefetinin Esad rejimini devirecek bir gücü kalmadığı ve bir yıl içinde tamamen yok olacağı öne sürülüyor. Bu bakımdan, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın belirttiği gibi Suriye ile “istihbari” nitelikte temas kurmak yetmez; Türkiye’nin elini çabuk tutması ve Suriye  rejimiyle en kısa sürede resmi planda etkin bir işbirliği gerçekleştirmesi zorunludur.

Uğur Dündar Şükrü Elekdağ ile Afrin harekatını konuştu. Uğur Dündar Şükrü Elekdağ ile Afrin harekatını konuştu.

İran, Zeytin Dalı Operasyonu’nun BAŞARISIZ OLMASINI İSTİYOR


(U.D): Bu oyunda İran parmağı da var!.. İran Zeytin Dalı Harekatı’na neden karşı?

(Ş.E): Eğer Türkiye Afrin’de başarı sağlarsa, Suriye’deki dengelerde ağırlığı artacak, masada sesi gür çıkacak. Bu da İran’ın işine gelmiyor. İkincisi İran, çoğunluğu Sünnilerden oluşan ÖSO’nun, Türkiye’nin desteğiyle savaş kabiliyetinin artmasından rahatsız oluyor. Afrin’de yerleşecek ÖSO’nun, Halep’teki Nubi ve Zahra adlı Şii köyleri için tehdit oluşturmasından endişe ediyor. Üçüncüsü; Tahran, Türkiye’nin kontrol altına aldığı Suriye topraklarından çıkmayacağına inanıyor. Bu nedenlerle sinsice Afrin harekâtının başarısız olması için elinden geleni yapıyor ve yapmaya devam edecek. Anlayacağınız, Suriye’de oyun içinde oyun var. Yanımızda görünen Rusya da Türkiye’ye baskı yapmak ve icabında harekâtı durdurmak için yeni enstrümanlar üretiyor. Örneğin Rusya, Afrin’de gerilimi azaltma bölgesi uygulaması üzerinde çalışıyor. Bunu gerçekleştirebilirse, operasyonun önü kesilebilir. Diğer taraftan Suriye, Türkiye’yi işgalci diye suçlayarak Birleşmiş Milletler’e başvurdu. TSK’nın Afrin merkezine yapacağı harekâtta sivil zayiat ve insani sorunların artması ve bunun Türkiye aleyhine uluslararası kampanyaya dönüşerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne intikal etmesi durumunda, Rusya’nın yakın müttefiki Suriye’nin karşısında bir pozisyon alması düşünülemez.

YARIN: ŞAM-TAHRAN-HİZBULLAH HATTI İLE ABD-İSRAİL SİYONİST İTTİFAKININ ORTADOĞU’DA YARATTIĞI SAVAŞ TEHLİKESİ