Pek çok turizm cennetimiz gibi Kuşadası da ağlıyor.
Birkaç yıl öncesine kadar Kuşadası’na büyük yolcu gemileriyle gelen turist sayısı 1 milyon civarındayken bu rakam geçen yıl 120 bine düşmüş. Bu yıl da benzer bir durum bekleniyormuş!
Krediyle, borçlanarak aldığı ürünleri turistlere satarak geçinen esnaf da çareyi, lüks gemilerin yeni uğrak yerlerinden Karadağ’a yerleşmekte bulmuş. Zira alacaklılar tahsilat için kapılarını aşındırıyormuş!
Resmi rakamlara göre sadece Kuşadası Limanı’ndaki çarşıdan 20 esnaf kepenkleri indirip Karadağ’a gitmiş.
Bunlardan birinin yakınıyla konuşurken, Türklerden vize istemeyen Karadağ’da üç günde şirket kurulabildiğini ve 20 günde de oturma izni alınabildiğini öğrendim.
Peki sadece Kuşadası esnafı mı gitmiş Karadağ’a?..
Maalesef hayır!
Ne yazık ki Türkiye’nin her yanından büyük sermaye sahipleri de Karadağ’a taşınıp, yatırımcıya büyük kolaylıklar sağlanan ve 2019 yılında Avrupa Birliği’ne girmesi beklenen bu ülkede tesisler kuruyorlarmış!..

* * *

Kuşadası gerçeğini yazmaya oturduğumda elektronik posta kutuma CHP’nin Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun açıklaması düştü.
Erdoğdu’nun kamuoyuna verdiği bilgiye göre; sadece 2017’nin cari açığı, yani ithalat ile ihracat arasındaki fark 52 yıllık toplam açığa bedelmiş!
Yani 52 yıl boyunca toplam 43,7 milyar doları bulan cari açık, geçen yıl içinde 47,1 milyar dolara ulaşmış.
Özetle turizm ve ihracat gelirleri oransal olarak düşerken, ithalat füze gibi yükselmiş. Böylece cari açık miktarı, milli ekonomiyi tehdit edecek boyutlara varmış!
Mevcut olumsuzluklara ilaveten sadece 2017 yılında yerleşiklerin Türkiye’den çıkardığı toplam yatırım da 10,5 milyar doları bulmuş!

* * *

Bir dostum anlattı.
Bu iktidar döneminde bir ara adının önünden T.C. ibaresi kaldırılan Ziraat Bankası, mülklerini satıyormuş! Banka şubeleri görevlerine bundan böyle kiraladıkları binalarda devam edeceklermiş!
Koskoca Ziraat Bankası’nın içine düşürüldüğü hazin duruma bakar mısınız?..

* * *

Sevgili okurlarım,
Bu cennet vatanın kaynakları gerektiği gibi değerlendirilir, hukuk düzeni ve demokrasi evrensel ayarlarına döndürülür, laiklik korunur, yatırım ve üretim teşvik edilip ulusal gelir hakça paylaşılır ve eğitimli gençlere fırsat eşitliği sağlanırsa, para da gelir, ekonomi de düzelir.
Ama... Evet ama...
İktidarın ekonomide yarattığı bu karamsar tablonun ve bilime sırt çevirmenin yanı sıra, baskılar, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliğin hızını artırdığı “beyin göçü” bir an önce durdurulamazsa, Türkiye’yi sefiller ligine sürüklenmekten hiç kimse kurtaramaz!..
İyi eğitim almış beyinleri giden bir toplumun geleceği de gider!..