Adı Fatih Tezcan...
Sıfatı olabildiğince karışık; kimine göre gazeteci, kimine göre araştırmacı, kimine göre yazar(!), kimine göre ise sıkı bir kripto FETÖ’cü!.. Yazarlığı, gazeteciliği ve araştırmacılığı ile ilgili elle tutulur, dişe dokunur bir şey yok ortada; hakaret, kara çalma, hedef gösterme, polemik dışında tabii!..
Aslında bu muhtereme yakışacak en doğru sıfat şu:
-Düşman!..
Atatürk’e düşman, cumhuriyete düşman, çağdaşlığa düşman, akla düşman, bilime düşman, insana düşman... Attığı mesajlar, yaptığı hakaret dolu konuşmalar, ortaya attığı akla ziyan komplo teorileri ve kişilik haklarına saldırılarından dolayı hakkında defalarca soruşturma açılmış, yakalama kararı çıkarılmış ancak ne hikmetse, hep dört ayak üstüne düşmüş bir “şanslı” kişilik aynı zamanda...
Daha vahimi, tam bir zır cahil!.. Üzerine yüzlerce mesaj döşendiği, hikayeler ürettiği, yorumlar yaptığı yakın tarihle ilgili en ufak bilgisi dahi yok!.. E, tabii; rehberi “fesli” herif, Rıza Nur, Fetullah olanın söyleyeceği, yazacağı da ancak o kadar olabiliyor...
Arşivlere baktığınızda, bu zatın Fetullah sevgisini, kasetlerini dinlerken nasıl hüngür hüngür ağladığını, hocasını ve cemaati nasıl cansiperane savunduğunu kendi kaleminden okuyabilirsiniz!.. Tabii bu arkadaş da, darbe girişiminden sonra diğer arkadaşları gibi müthiş bir “FETÖ düşmanlığına” soyunmuş durumda!.. Ancak yine de bir yerlerde falso yapması mukadder...
-Müridin geçmişi mutlaka ayağına dolanır, gayet doğal!..

Bir düşmanın hezeyanları!..


İşte bu gazeteci-yazar kılıklı cahil, Cumhuriyetin 95. yılında sosyal medya hesabından şöyle bir mesaj attı:
-Bir ülkede devletin yıkılması devlet törenleriyle kutlanıyorsa bir “Paralel Devlet” kurulmuş demektir. Bu Paralel Devlet kurulduktan sonra 27 senede 1 seçim yapamadıysa, milleti esir almış demektir. 29 Ekim 1923, 15 Temmuz’un başarılı olmuş halinden başka bir şey değildir.
Sevgili okuyucular, şimdi ben hem bilgi hem akıl hem tarih yoksunu, beş para etmez bu mesajın neresinden tutayım?.. “Yıkılan devlet” dediği Osmanlı; 1923’ten önce başkenti iki kez işgale uğramış, toprakları emperyalist ülkelerin çizmeleri altında çiğnenmiş, yöneticileri “payitahtın kalması” karşılığında tüm ülkeyi İngilizlere peşkeş çekmeye hazır, tarih sahnesinden silinmiş bir devlet!..
Paralel Devlet dediği ise emperyalizme, 4 yıla yakın bir savaş sonrası tarihin ilk büyük tokadını atan, mazlum milletlere önder olan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye Cumhuriyeti!..
Tarihin Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının arasına sıkışmış 20 yıllık bir dönemde insanüstü bir gayretle çağdaş bir ulus yaratan kuruculara “milleti esir aldı” demek ancak o zamanların İngiliz uşaklarına yaraşacak bir iftiradır!.. İsmet İnönü, Türkiye’yi büyük bir mucizeye imza atarak 2. Dünya Savaşı’nın yıkımından kurtardıktan sonra, 1950 seçimlerinde iktidarı, CHP’den ayrılıp Demokrat Parti’yi kuranlara, üstelik ağzına kadar altın dolu (127 ton) bir hazineyle devretmedi mi?..
-Cehalet kötülüğün anasıdır diye boşuna dememişler!..

1923’ü 15 Temmuz’a benzeten soysuzluk!..


Herifin hezeyanları bununla da bitmiyor...
Mesajın son kısmında yazdıkları, bir büyük direnişe, inanılmaz bir savaşa, muhteşem bir zafere ve bir büyük milletin kurduğu cumhuriyete karşı yapılabilecek en büyük ihanet, en büyük terbiyesizlik ve saygısızlıktır...
Bir yobaz çetenin, ülkeyi ele geçirmek, bir Ortaçağ düzeni kurmak için yapmaya çalıştığı darbeyle, cumhuriyetle taçlanan kurtuluş ve kuruluş destanını aynı kefeye koymak, hayınlığın, bu vatana düşmanlığın dip noktasıdır!..
Bu herif-i naşerif, paylaştığı ikinci mesajda da yine sapla samanı karıştırıp, şu yalanları kusuyor:
-14 Kasım 1918. İngiltere’ye sadakat beyanı.
-29 Ekim 1923: İngiltere’nin emrine sadık kalarak ve 150 milletvekiline emrivaki yaparak bir Türk Devleti’nin yıkılması!
-3 Mart 1924: Yine İngiltere’nin emrine sadık kalarak İslam Hilafetinin kaldırılması!
Bu içten pazarlıklı cahilin yazdığı tarihlerden de haberi yok!.. 14 Kasım 1918’de İstanbul işgal altındaydı ve başta Padişah Vahdettin olmak üzere soysuzlar takımı, İngiltere’ye sadakat yeminini yapmıştı bile! İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin (İngiliz Sevenler Derneği) 1 numaralı üyesi Vahdettin’di!..
29 Ekim 1923, ise bu ülkenin şeref nişanı olarak Tarih Baba’nın defterinde en müstesna yerini aldı!..
Birinci Dünya Savaşı’nda Halife Padişah’ın  “Cihat” emri vermesinden sonra ne oldu? Arabistan Yarımadası’ndaki  Arap kabileleri İngilizlerin yanında Osmanlı’ya karşı savaştı. Karşılığında da bugünün cetvelle çizilmiş yapay ülkelerine kral, emir, şeyh oldular!.. İşte Mustafa Kemal 1924’te bu sahtekarlığa ve köleliğe son verdi!..
-Ahlaksızlığın, sahtekarlığın, yalancılığın mumu hep ve de ancak yatsıya kadar yanar!..