2015 yılının Mart ayıydı...
Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasında şöyle bir başlık atılmıştı:
-Meydan okudu!..
Kimdi meydan okuyan?..
Cumhuriyeti çökerme tezgahı için kurulan, yüzlerce insanın yıllarca zindanlarda çürümesi için her türden alçaklığa imza atan “The Taraf” gazetesinin, kumpasları başarıyla sonuçlandıktan sonra sırra kadem basan ilk genel yayın yönetmeni Ahmet Altan’dı!.. Ve ne acıdır ki bu mektubu yayınlayan gazetenin Cumhuriyet Vakfı adına sahibi İlhan Selçuk ve Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’da o alçaklığın hedefine oturtulmuş  o kişiler arasındaydılar!..
Peki kime meydan okuyordu bu muhterem? O yollarda beraber yürüdüğü, iğrenç haberleri birlikte hazırladığı, “Cumhuriyet 1923’te kuruldu, 2008’de arınıyor” türü ahlaksız manşetleri birlikte hazırladığı eski arkadaşlarına!.. The Taraf’ın o zamanki yazı işleri müdürü Yıldıray Ogur, elbirliği ile hazırladıkları kumpaslar nedeniyle nedamet getirmiş ve hiç unutulmayacak şu iki sözcüğü kullanmıştı:
-Kullanışlı aptallarmışız!..
İşte bu açıklama pek ağrına gitmişti efendinin!.. Kanına girdiği, intihara sürüklediği, onulmaz hastalıklara yatırdığı insanların ahları vicdanına dokunmamıştı da, “kullanışlı aptal” sayılmak pek canını sıkmıştı!.. O da eski arkadaşlarına şu sözlerle meydan okumuştu:
-Alçak, bir kaç kuruşluk oda hizmetçisi!..
Cumhuriyet gazetesi de bu bayağılığı alıp birinci sayfasına oturtuvermişti!..

“Bu gazete Cumhuriyet değil!..”


Uzun yıllar büyük bir gururla çalıştığım Cumhuriyet gazetesinin hangi ufuklara yelken açtığını gösteren bu düzeysiz örnek üzerine, hemen ertesi gün “Misyoneri savunan Cumhuriyet’e yazık!” başlıklı bir yazı kaleme aldım. Son bölümünü paylaşmak istiyorum:
“Cumhuriyet’te 16 küsur sene çalıştım... “Düz Çizgi” köşesinde yüzlerce yazı kaleme aldım. Radyo Cumhuriyet’i kurdum ve yönettim. Bir çok haber ve röportaja imza attım. 2013 ağustos ayında ise ayrıldım. Bu konu ile ilgili hiç bir yerde en ufak bir açıklama da yapmadım.
Gazetenin bugün geldiği noktada, niçin ayrılmaya karar verdiğim gayet açık bir şekilde anlaşılıyor sanırım... Cumhuriyet ne yazık ki artık o eski Cumhuriyet değil... Uzaklara gitmeye hiç gerek yok, dün Ahmet Altan’ın mektubunu, “meydan okuyor” başlığıyla veren gazete, nereye savrulduğunu çok net biçimde ilan etti.
Bu gazete artık İlhan Selçukların, Uğur Mumcuların, Ahmet Taner Kışlalıların gazetesi değil maalesef... O “meydan okuyor” dedikleri adamın Taraf’ı, İlhan Abi, Mustafa Balbay gözaltına alındığında zil takıp oynuyordu!.. Bugün yönetimi ele geçirmiş olanlar, Ergenekon Davası’na müdahil olup cumhuriyetçileri şoke eden tavırlar içine girdiğinde nereye doğru evrileceği zaten belli olmuştu.
Rotasından çıkmış bu gazetede hâlâ son derece değerli, pırıl pırıl yazarlar köşe yazmayı sürdürüyorlar. Ancak bu gidişle ortada Cumhuriyet denebilecek bir gazete kalmayacak ne yazık ki... Umudum; 1970’lerin ve 1990’ların başlarında olduğu gibi, gazetenin asıl sahibi olan okurların, Cumhuriyet’i bir kez daha gerçek rotasına oturtması...
-Gerisi laf- güzaf!!!”
Sonrasında Cumhuriyet iyice battı! Bütün varlıkları satıldı... Gazete bir zamanlar iktidarla “paydaş” olan liberal, “Yetmez ama evet” çilerle dolduruldu!.. Fethullah’ın fotoğrafı tarihinde ilk kez Cumhuriyet logosunun yanına basıldı!.. Cumhuriyet düşmanlarını zevkten kastanyet takıp oynatacak bir gazete yaratmayı başarmışlardı!.. Başına ise bu günlerde Avrupa saraylarında gezinen Can Dündar’ı getirmişlerdi!.. Cumhuriyet’i Cumhuriyet olmaktan iyice uzaklaştıran yıllar birbiri ardına geçti...
-Ta’ki geçtiğimiz Cuma gününe kadar!..

Cumhuriyet başarmak zorunda!..


Uzun, yıpratıcı ve aşağılık saldırılara hedef olan bir hukuk süreci sonunda yüksek yargının “2013’te yapılan Vakıf toplantısı hilelidir” kararı ile yeniden yapılan toplantıda Cumhuriyet’i bambaşka yollara sokan, tirajını 20 binlere düşüren zevat yönetimi devretmek zorunda kaldı...
Gazete, Cumhuriyet’in ilkelerine sadık, yurtsever, Atatürkçü kadrosuyla yeniden buluştu... Kilit görevlere yeniden gazetenin öz evlatları getirildi... Çok doğal olarak, gazeteyle en ufak bağı olmayanlar tası tarağı toplayıp çekti, gitti... Cumhuriyet’in bazı evlatları ise gidenlerle birlikte hareket etme kararı verdi. Üzücüdür ancak Cumhuriyet hangi “Ahval ve şerait” altında olursa olsun yoluna devam etmek zorunda!..
Türkiye’nin bu en karanlık, en boğucu sürecinde medyada büyük egemenlik sağlamış iktidara karşı doğruları yazacak, halka güven verecek, Cumhuriyet bayrağını gönderde tutacak gazete ve televizyon sayısı ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor!.. Cumhuriyet işte bu nedenle başarılı olmak zorunda...
-Yolu açık olsun!..

plusbanner2x