Ülkeyi bir kaç hafta içinde tepetaklak pozisyona getiren, giderek bir “milli beka” yani “geleceğimizin yok edilmesi” sorunu haline dönüşen ekonomik kriz, yüksek sesle tartışılmaya, çözüm önerileri sıralanmaya başlandı...
Genel olarak bu durumu “sağlıklı bir işaret” olarak yorumluyorum... Yanaşma kalemlerin, yandaş medyanın, göbeğinden sıkı sıkıya iktidara bağımlı sözde bilim adamlarının, vıcık vıcık yağ çekme dışında söyleyecek sözü olmayan bir takım iş insanlarının “Vatan-Millet-Sakarya” türü reçetelerini, çözüm önerilerini elbette önemsemiyorum; ancak bu ülkenin namuslu, yurtsever, bilgili ekonomi uzmanlarının, kalem sahiplerinin, hukukçularının ortaya koyduğu görüşlere de bir o kadar saygı duyuyor, söylediklerinin, yazdıklarının altına imzamı atacağımı da ilan ediyorum...
Tartışma, bu felaketi yaşamamızda, ülkenin en az yarı yarıya fakirleşmesinde en büyük rolü oynayan, 17 yıllık iktidarında üretimi, tarımı, hayvancılığı, kısacası tüm ekonomiyi tarumar eden iktidar üzerinde yoğunlaşıyor doğal olarak!.. Ancak yalnızca Saray’a, iktidara kızıp “oh olsun, beter olsunlar” demekle de kriz, yıkım, fakirleşme çözülmüyor ne yazık ki!.. Bu yazıda, görüşlerine, kişiliklerine son derece değer verdiğim, katıldığım bir gazeteci ve bir hukukçunun, krizle ilgili yazılarından alıntı yapıp sonra da kendi düşüncelerimi paylaşacağım...
-Çünkü zaman vatanı kurtarma zamanı!..

"EMPERYALİZMİN HEDEFİ DAHİLİ CEPHE!"


Değerli hukukçu, İstanbul Barosu eski Başkanı Ümit Kocasakal, önceki gün çok çarpıcı bir makale paylaştı. Başlığı şöyle:
-Devlete, ülkeye, milli çıkarlara muhalefet olmaz!..
Kocasakal, öncelikle emperyalizmin, yüz yıl önceki bağımsızlık savaşı sonucu yarım kalan işini tamamlamak için “papazın özgürlüğü” bahanesiyle başta zayıf karnımız ekonomi olmak üzere her alanda Türkiye’nin üzerine çullandığını, ortada ilan edilmemiş bir savaş ve “stratejik düşmanlık” olduğunu anlatıyor ve şöyle diyor:
-İktidarın, laikliği aşındırması, akıl ve bilimi dışlaması, Ortaçağ kalıntılarına yol vermesi, kısacası devleti adeta yok etmesi, diğer taraftan ana muhalefetin genetik bozulmaya uğraması, kendi içinde kayıkçı kavgasına tutuşması, iktidarın yaptıkları karşısında akıl almaz şekilde etkisiz kalması da ABD’nin “zamanı geldi!” düşüncesine kapılmasına, Türkiye’nin de her türden saldırı ve küstahlığa açık hale gelmesine neden olmuştur!..
Sonra da şu tarihi saptamayı yapıyor:
-Ülke için bizzat kendisi bir “beka” sorununa dönüşen (tek kişilik) siyasi iktidar Türkiye’nin iç sorunudur ve bu sorunu Türk milleti çözecektir. Buna karşılık Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya kararlı emperyalizmin kuşatma ve saldırıları ise dış ve milli sorundur. Buna karşı da Türk milleti yekvücut olmalıdır... Bu iktidarın milli olmadığı açıktır, ancak bu gerçek bizlerin milli duruş göstermesini, açık biçimde devletin ve ülkenin yanında konumlanmasını önlemez, önlememelidir!..
Kocasakal, özetlediğim yazısında, emperyalizmin saldırılarını daha da artıracağını işaret ettikten sonra yapılması gerekeni bir kez daha vurguluyor:
-Dahili cepheyi sağlam tutmak!..
Bu cephe sağlam durmadığı takdirde memleketin temelden yıkılacağı, halkın da esir konumuna düşeceği uyarısını yapıyor!.. Asıl olması gerekeni de son paragrafta açıkça ilan ediyor:
-Tüm izlerin birbirine karıştığı bu ortamda izlenebilecek en sağlam ayak izleri, Milli Mücadele kahramanlarının, Cumhuriyeti kuranların vatan sevgisi, namus ve kanla yoğrulmuş, akıl ve bilimle şekillendirilmiş ayak izleridir... Kurtuluş kuruluştadır, Atatürk’tedir!..

"VATAN SİYASET ÜSTÜDÜR!"


Soner Yalçın da dün Sözcü’deki köşesinde neredeyse aynı düşünceyi seslendirdi...
Erdoğan ile AKP’nin bu ağır tahribatın altından kalkabileceğini sanmadığını, çünkü gerçekle bağlarını çoktan kopardığını anlatan sevgili Soner, şöyle devam etti:
-Ama... İktidara güvenimiz yoksa kendimizden de umudu kestik mi?
Ardından da  Erdoğan’ın pek çok hata ve günahının olduğunu ancak bunları binlerce kez tekrarlamanın sorunları çözemeyeceğini belirtip şunu söyledi:
-Ne derseniz deyin; vatan siyaset üstüdür. Bu ülkenin insanları, devletin zorlu dönemlerinde bileziklerini bağışlamış yurtsever bir halktır. Dolara/nefsine yenik düşmeyecektir.
Soner, sözün bittiği yerde olduğumuzu, suçluların kim, kimler olduğunun bilindiğini ancak bugünün yakıcı sorununun tüm yurtseverlerin milli seferberlik ruhuyla hareket etmesi gerektiğini söyledikten sonra şu çağrıyı yaptı:
-Siyaset yapma zamanı değil; memleket elden gidiyor görmüyor musunuz?(elbette ileride sorumluların yakasına yapışacak günler gelecek!) Bugün tek yapılacak duruş: Tam bağımsız Türkiye için emperyalizme karşı direnişe geçmek!..
İki değer verdiğim, sevdiğim yurtseverin birbirini tamamlayan görüşleri böyle, ikisinin de altına imzamı atıyorum:
-Gün vatanı savunma, emperyalizme karşı savaşma günüdür!..
Çocuklarımızın, ülkemizin geleceği için buna mecburuz zaten... Ancak tek bir şartla:
-Bu güzelim memleketi bu hallere düşürenlerin mutlaka ama mutlaka bir gün hesap vereceklerini bilmek, buna inanmak!..

plusbanner2x