Çocukluğumuzun, ilk delikanlılığımızın  ünlü tekerlemelerindendi.
-Haddini bil haddini... Bilmezsen haddini, patlatırlar enseni!..
Futbol maçında, kahvede pişti oynarken, mahalle arasında çete savaşlarında ya da “kız meselesi” yüzünden ortalık gerildiğinde karşı tarafın moralini bozmak, gözünü korkutmak ya da “ti” ye almak için söylenen bir tekerlemeydi hatırladığım kadarıyla...
Ancak, söylenen tekerlemenin içeriği kadar söyleniş biçimi, tarzı da çok önemliydi!.. Bir kere mümkün olduğunca Davudi bir ses kullanılması gerekiyordu; ayrıca dik duruş, göğsün öne çıkması, boynun da göğüsle birlikte ileride olması önemliydi...
Böyle durumlarda genellikle tekerlemeyi en iyi, en etkili, en çarpıcı kullanmasını beceren kazanır, karşı taraf çaktırmamaya çalışır ama tırsar, mesele de kavgaya dönüşmeden çözülürdü!..
-Ne de olsa aynı mahallenin çocuklarıydık, daha uzun yıllar yüz yüze bakacaktık...

Kazan nasıl kaynatılır?!.


AKP’li Cumhurbaşkanı da anladığım kadarıyla bu tekerlemeyi pek seviyor...
Özellikle “haddini bil” bölümünü sıklıkla kullanıyor... Geçmişte pek çok örneği var; ancak bu kez gazeteci arkadaşımız Fatih Portakal için, tekerlemenin tamamını kullandı, ufak bir değişiklik yaparak işin içine milleti de kattı... Ama devreye önce yandaş medya, sosyal medya trolleri ve “bazı işadamları” girdi!..
Uzun yıllardır tanıdığım, mesleğini en iyi şekilde yapan, sunduğu FOX TV Ana Haber Bülteni ile diğer kanalların neredeyse tümünü katlayan Fatih, geçenlerde haberleri sunarken şöyle demişti:
-Hadi bakalım barışçıl bir eylemle zamları, doğalgaz zamlarını protesto edelim. Hadi bakalım yapalım, yapabilecek miyiz? Kaç kişi çıkacak korkudan, endişeden sokağa?.. Kaç kişi çıkar sokağa Allah aşkına söyler misiniz? Bireysel ve toplumsal muhalefeti baskı altına almaya ve yıldırmaya çalışıyorlar. En doğal hak ama uygulanamıyor...
Şimdi diyeceksiniz ki, “ne var bunda?” En masum ve anayasal hak olan gösterilerin, yürüyüşlerin, basın açıklamalarının en orantısız güç ile engellendiği, hak arayan işçilerin, üreticilerin, emeklilerin tazyikli suyla, biber gazıyla bastırıldığı bu ülkede Fatih Portakal’ın söyledikleri yalan mı, yanlış mı?..
Birilerine göre öyle olsa gerek ki, yandaş medyada akıllara seza bir saldırı kampanyası başlatıldı; sosyal medyada troller harekete geçti ve hedef gösterdi, sonra sıra  “bazı işadamları” tarafından “halkı sokağa çağırmak” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmaya geldi...
-Böylece kazan kaynatılmaya başlandı!..

“Millet patlatır enseni!”


Kaynatılan kazan kıvamına gelmiş olmalı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan Konya’da toplu açılış töreninde Fatih Portakal’a şu sözlerle yüklendi:
-Birileri çıkmış portakal mıdır, mandalina mıdır, narenciye midir sokağa çağırıyor. Haddini bil haddini. Bilmezsen haddini, bu millet patlatır enseni!..
Şimdii, öncelikle Cumhurbaşkanı’nın başdanışmanlarından birisi, belki de birkaçı, acilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a brifing verip, “barışçıl eylemlerin” anayasa tarafından bireysel hak olarak tanındığını, asla bir suç olmadığını, olamayacağını etraflıca izah etmeli... Buna karşı yapılan “ense patlatma” konuşmasının da en hafif deyimle tehdit ya da maazallah “hedef gösterme” olarak algılanabileceğini de söylemeli...
“Seni sevmeyen ölsün” sloganının açık ara tedavülde olduğu bu ülkede, bir takım aklı evvel silahşor bozuntularının, bu konuşmayı kendi kafalarınca “emir” telaki ederek harekete geçmeye kalkışabileceği, gazeteci örgütleri, siyasetçiler, hukukçular tarafından uyarı olarak söylendi bile!..
Daha yapılan uyarıların mürekkebi kurumadan “şarkıcı” sıfatlı bir tanesi Fatih Portakal’ı şu iğrenç mesajla tehdit etti:
-Seni portakal gibi soyarlar, suyunu sıkarlar!. Seni elime verseler seni mikrofon yapıp şarkı söyleyeceğim!..
Muhteremin paylaşımlarına bakıldığında iktidar partisine ve AKP’li Cumhurbaşkanı’na yakınlığının grup toplantılarında boy gösterecek kadar ileri düzeyde olduğu görülüyor!.. Bu iç karartıcı, yürek acıtıcı yazıyı, alçakça katledilen Sevgili Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’nun ders niteliğindeki mesajıyla bitiriyorum:
-Yeter artık! Gazetecileri katleden zihniyeti teşvik edecek şekilde konuşmayı bırakın!..