Şu dinbaz cambaz kesim var ya...
Adam asmakta, kafa kopartmakta, itibar linçi kotarmakta pek mahir!.. Bu ortaçağ kafası için neyin nasıl söylendiği, niçin söylendiği hiç önem taşımıyor... Boğmak istediği düşünce, eylem ya da kişi için akıl almaz yalanlar, iftiralar, çamur sıvamalar gayet yeterli... Geçmişte de bolca örneği görüldüğü üzere, menziline oturttuğu kişiyi “recm etmek” için, hedef göstermek için her türden alçaklığı mubah sayıyor!..
-En büyük silahı ise yüzyılların biriktirdiği hurafeler, buna bağlı gerilik ve cehalet...
Zaten görevleri de bu; cahil olanı sonuna dek cahil bırakmak!.. Bir halkın geri kalması, minnacık çocukların dünyadan bihaber yetişmesi yani “ağaç yaşken eğilir” düsturu bunların yaşam kaynağı!.. Kimdir bunlar diye soracak olursanız, çok basit:
-Bunlar yüzyıllardır milletin kanını emen, yüzyıl önce İngiliz uşaklığına soyunan, Kurtuluş Savaşı esnasında Yunan ordusuna “Hilafet ordusu” diyebilecek kadar alçalan,  Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliyecilere idam fetvası çıkarabilecek “bunları öldürmek Allah’ın emridir, her Müslümana farzdır” diyebilecek kadar soysuzlaşan, sonunda kaçıp Yunan’a sığınan, “Beni Türk olmaktan azat et” diyen Mustafa Sabrilerin, Dürrizade Abdullahların, İskilipli Atıfların, Derviş Mehmetlerin bugünkü suretleridir!..

Allah’a şirk koşan cambazlar!..


Cumhuriyet gazetesi yazarı, bu ülkenin kalemi en sağlam, en değerli yazarlarından Mine Kırıkkanat, bir aya yakın süredir bu cambazların hedefinde...
Neden peki?.. Önce 28 Ekim’de Uğur Dündar’ın sunduğu Arena programında siyasal İslamcıların 16 yıldır bitmeyen “mağduriyet” teranesini hicveden Mine, 11 Kasım tarihinde TELE 1’de yayımlanan “Türkiye’nin Yönü” programında da Atatürk’e yönelik alçakça saldırılara değinip, aynen şu cümleyi kurdu:
-On yıl önce bu kadar sıkı Atatürkçü değildim. Ancak yapılan hadsiz saldırı yoğunluğu karşısında bugün Atatürk ilahımdır, ona tapıyorum!..
Sözler son derece açıktı, neyi, kimleri hedeflediği de gayet belliydi... Başını, yurtseverlere karşı linç kampanyaları düzenlemekle ünlü Yeni Akit’in çektiği dinbaz cambazlar inanılmaz ve iğrenç bir “putperest kampanyası” başlattılar... İş resmen en ağır hakaretlerin yan ısıra ölüm tehditlerine kadar vardı...
Şimdi burada yobazın yüzsüzlüğünü, Allah’a nasıl şirk koştuğunu, bir faniyi Allah ile nasıl eş tuttuğunu anlatan örneklere bir göz atalım:
-Bir kadın çıkar, “G.tünün kılıyım” diye hem de televizyonda çığırır, alkışlarlar... AKP Düzce Milletvekili Fevai Aslan çıkıp, “Başbakan Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider” der, gıkları çıkmaz... İstanbul Milletvekili Oktay Saral çıkıp “Erdoğan için her gün iki rekat şükür namazı kılınmalı” der, “Elhamdülillah” derler... Gazeteci sıfatlı Atılgan Bayar isimli muhterem  Erdoğan’ı “Halife-i Ruhi Zemin” yani bütün yeryüzünün halifesi ilan edip, ona biat ettiğini açıklar, sırtını sıvazlarlar... AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin “Erdoğan’a dokunmak bile ibadettir” der, baş tacı ederler... AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser “Erdoğan ikinci peygamberdir” der, yere göğe koyamazlar... Bir diğeri çıkıp “Ona oy vermek farz-ı ayndır” der, desteğin bini bir paradır.
Örnek çok, yüzlerce ama yerim dar!..
Şimdi soruyorum, yukarıdaki örnekler neyi işaret ediyor, neyi anlatıyor?..
-Bir sevgi patlamasını mı? bir tapınmayı mı? Yoksa Allah’a şirk koşmayı mı?!.

Yurtseverlerin görevi


Ancak, konu yukarıda anlattığım çiğlikleri, utanmazlıkları, dini siyasete dibine kadar alet edenleri hicveden, gerçek yüzlerini ortaya koyan bir yurtsever, hem de bir kadın olunca aynı cambazlar kuduruverip, linçe soyunuverirler!..
Tıynetleri budur, başka türden bir davranış beklemek beyhudedir... Beni asıl üzen, yaralayan, sevgili Mine’nin de hayal kırıklığı içinde belirttiği gibi, yakasına “Atatürkçü”, cumhuriyetçi  etiketini iliştiren kimilerinin “Şimdi sırası mıydı, halk mecazi laftan ne anlar, niye onların anlayacağı dilden konuşmuyorsun” diyenlerin ipe sapa gelmez eleştirileri oldu!..
Mine bu gibilerin ağzının payını gayet güzel vermiş son yazısında; benim ise bir sorum olacak bu muhterem zevata:
-Ne zaman sırasıdır?..
Bu yobaz sürüsü köpeksiz köyde değneksiz gezecek, ülke giderek koyu bir karanlığa teslim olacak ve bu karanlığın karşısına dikilmesi gereken yurtseverler, cumhuriyetçiler, Atatürkçüler “acaba ne zaman tam sırasıdır?” diye papatya falı açacağız öyle mi? Kendinize gelin beyler ve İsmet İnönü’nün o meşhur cümlesini duvarınıza asıp, günde en az üç kez hatmedin:
-Bu memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur!..