Gazete demeye dilim varmıyor ama piyasaya bu sıfatla çıkıyor ne yazık ki...
Şimdiki adı Yeni Akit! Çeşitli isimler altında varlığını sürdürdü; yüklü tazminat cezalarından, suç duyurularından, soruşturmalardan, kovuşturmalardan kurtulmanın en cingözce yolu buydu çünkü!..
İftira atmak, yalan haberleri manşete taşımak, itibar cellatlığı, günlük sıradan görevleri arasındaydı... Hedef göstermek ise en önemli özelliğiydi; bu ülkenin yurtsever insanları, o gazetede manşete çıkarılıp, üzerine çarpı çekildikten sonra kurşunlara bombalara hedef olarak yaşamlarını kaybettiler... Bir çırpıda aklıma gelen örnekleri paylaşayım:
-Yıl 1995... O zamanki adıyla Akit Gazetesi, Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday’ı defalarca “Türbanlı avukatları baroya almıyor” gerekçesiyle manşete çıkarıp hakaretler yağdırdı... Ali Günday, kısa bir süre sonra Adana’nın Osmaniye İlçesi’nden kalkıp Gümüşhane’ye gelen şeriatçı İzzet Kıraç tarafından bürosunda öldürüldü.
-Aradan dört yıl geçti; o zamanki adı Anadolu’da Vakit olan aynı gazete, 13 Mayıs 1999 tarihli sayısının “Tutanak” köşesinin manşetinde Cumhuriyet yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın fotoğrafının üzerine kocaman bir çarpı işareti çekerek, altına “Yuh pişkin zorba” diye yazdı.. Kışlalı bu “çarpılı fotoğraf” haberinden beş ay sonra, 21 Ekim 1999’da evinin önünde bombalı suikast sonucu yaşamını kaybetti!..
-2006 yılında Anadolu’da Vakit, Danıştay 2. Dairesi’nin “Türban Kararına” imza atan üyelerinin fotoğraflarını “İşte o üyeler” manşetiyle birinci sayfasına taşıdı... 17 Mayıs 2006’da Alparslan Arslan isimli avukat, Danıştay 2. Dairesi’ni basarak üyeleri kurşun yağmuruna tuttu. 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin şehit oldu... Şimdilerde bu cinayet FETÖ davaları arasında çok önemli yer tutuyor...
-Yalanlara, iftiralara, itibar suikastlarına girmeye kalksam kitap yazmam lazım!..

Akit TV sunucusunun gösterdiği hedefler!..


Adı şimdilik Yeni Akit olan bu gazetenin bir de televizyonu var...
Adı “Akit TV”... Bu televizyonun sabah saatlerinde yayınlanan “Gün Başlıyor” programının sunucusu Ahmet Keser, “hedef” konusunda gazeteyi hiç aratmıyor!.. Bu muhterem, Adana Aladağ’daki Süleymancılara ait yurtta 11’i çocuk 12 kişinin diri diri yanarak ölmesinden sonra programında aynen şöyle demişti:
-O çocukları sen yaktın, senin sarıldığın o cumhuriyet yaktı, burjuva yaktı, beyaz Türkler yaktı, Nişantaşı’nda oturup bu insanlara küfür eden sen yaktın bu çocukları... Yasakladın sen din eğitimini, bu insanların Kur’an öğrenmesini yasakladın!..
Sonrasında iddialarına şu kanıtı göstermişti:
-Nereden mi biliyorum? O Kur’an kurslarından geldim!..
Ama insan geçmişini saklayamıyor tabii; Facebook hesabını silse de, eski arkadaşlıkları, palyaçoluk, animatörlük, meyhane sohbetleri, içki alemleri bu ileri teknoloji devrinde şak diye karşısına çıkabiliyor!.. Örneğin arkadaşlarından biri şöyle sesleniyor bu muhtereme:
-Sen kim, dini eğitim kim Ahmetciğim, seni tanımasak yiyeceğiz valla... Keşke Ankara’da palyaçoluk mesleğine devam etseydin; Palyaçoluk onurlu meslektir!..
Akit TV’ye başlayıp sakal da bıraktıktan sonra geçmişini bi güzel sildiğini sanan muhterem giderek bulunduğu mekana alıştı... Örneğin geçenlerde gazete manşetlerini okurken Cumhuriyet Gazetesi’nin “Afrin’de 11 şehit” haberine çok kızdı ve bakın neler söyledi:
-Tek adam rejimi olsaydı, ah keşke olsa... Keşke bir de şeriat olsa, keşke idam olsa sizi sallandırsa... Savaşta sizin gibileri katletmek mubahtır... Kansızsınız, şerefsizsiniz, haysiyetsizsiniz...
-Daha neler neler! Hani kendini tutamasa cellat baltasını alıp koşacak!..

“Sivil öldürecek olsak...”


İşte bu cellat kılıklı herif, önceki gün o habis ruhunu bir kez daha açığa vurdu...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’de sivilleri öldürdüğü iddiaları üzerine, lafı döndürüp dolaştırıp yine nefret ettiği “ötekilere” getirdi ve şu alçakça lafları etti:
-Sivil öldürecek olsak Cihangir, Nişantaşı, Etiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden başlarız!..
Yukarıda sayılan yerlerin Afrin harekatı ile, bir takım soysuzların “siviller katlediliyor” iddialarıyla ne ilgisi var demeyin lütfen; bu sözler kapkara bir ruhun, aklınca fırsatını bulduğunda, ileriye yönelik arzusunu, isteğini dışa vurmasıdır!..
Böylesi bir herif-i naşerifin TBMM’yi de işin içine katarak, kıyımdan, öldürmekten söz etmesi niçin bir Cumhuriyet savcısının dikkatini çekmiyor, işte ben işin bu tarafını çok merak ediyorum...
-Herif düpedüz kin ve nefret kusuyor, hedef gösteriyor sayın yetkililer!..