Birbirlerine karşı çok ağır sözler ettikten sonra seçim korkusuyla birleşen AKP-MHP liderlerinin baskın seçim çabalarıyla aykırılıkların ve bozulmaların giderek arttığı ortamda ATATÜRK’ümüzün ulusumuza armağanlarından Atatürk Orman Çiftliğinin AKP iktidarında aldığı yaraları üzüntüyle ve ibretle izlemekteyiz. “Ne istediler de vermedik” dedikleri eski ortakları FETÖ için şimdiki çıkışlarına bakınca aldatılma-aldanma zayıflıklarını bir kez daha saptadığımız birilerinin aldatma çabasıyla sergiledikleri çelişkiyi de görüyoruz. Yüce Divanlık eylemlerin birbiri ardına dizildiği günümüzde 2016’da alınan karar, 4.4.2018 günlü Başbakanlık genelgesiyle “Cuma namazları için devlet görevlilerinin, öğrencilerin izinli sayılmasını” öngörmektedir. Güneşte renkleri değişen bayraklarımızı yenilemeyi beceremeyen yönetim, tarafsızlık andını hiçe sayan iktidar partisi liderinin sıfatına yaraşmayan, Devlet Bahçeli’nin tekerleme türü konuşmalarıyla seçim için koyu partizanlık devreye sokulmuştur. Erken seçim isteyenlere şu sözü anımsatalım: “Korkunun ecele faydası yoktur.” Ayrıca şunu da belirtelim, her ağız-dil ATATÜRK adına yaraşır değildir.

Çiftliğin dokusunu bozdukları yetmiyormuş gibi bir de “15 Temmuz Müzesi” yapımıyla kimi eklentiler çelişkiyi artırmaktadır. Önceki ay içinde Ankara Üniversiteliler Derneği’nde verdiği, çok yararlandığımız konferansında Siyasal Bilgiler Fakültesi emekli öğretim üyelerinden sayın Prof. Dr. Ruşen KELEŞ’in anlatımlarının Atatürk Orman Çiftliği’yle ilgili bölümünü aynen okurlarımızla paylaşarak acı gerçekleri bilgiye sunuyoruz:

“...Açık, yeşil ve kamusal alanlar Cumhuriyetimizi kuranların önem verdikleri bir konuydu. Gençlik Parkı, Hipodrom, Ziraat Fakültesi yerleşkesi, Atatürk Orman Çiftliği bu ilginin çarpıcı örneklerinden yalnız birkaçıydı. Büyük Kurtarıcı, 11 Haziran 1937 günlü dilekçesiyle çiftliklerini Hazine’ye, taşınmaz mallarının bir bölümünü de Ankara Belediyesi’ne bağışlamıştı. Çiftlikler önce 1938 yılında 3308 no.lu yasayla Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu’na bağlandı. 1950 yılında, A.O.Ç. arazisinden yapılacak her türlü devir ve temlik işleri, olumsuz gelişmeler hesaba katılarak, 5659 no.lu özel yasa çıkarılmasına bağlı duruma getirilmiştir. 1950-1960 yılları arasında, Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’na, çimento sanayii tesislerine, kömür depolarına, konut kooperatiflerine ve spor tesislerine A.O.Ç arazisinden büyük ölçüde tahsisler yapıldı. Kemalist görünümlü askerî müdahale dönemlerinde bile A.O.Ç gereği gibi korunamadı.

Özel yasa çıkarılarak yapılan devir ve satış işlemleri sonucunda, kâr ortaklıkları oluşturarak ya da yap-işlet-devret yöntemiyle, kiralayarak ya da herhangi bir protokole dayanmaksızın ve yasalara aykırı olarak, 1939 ve 1983 yılları arasındaki 44 yıllık süre içinde 22 bin dekar arazi A.O.Ç.’den koparıldı.

1992 yılında 2436 no.lu yasayla ‘sit’ statüsü verilmiş olan A.O.Ç. 1998 yılında 5742 no.lu yasayla 1. Derecede Doğal Sit rütbesine yükseltilmiş iken; 2011 yılında, A.O.Ç’nin statüsü 3. Derecede Doğal Sit olarak ‘rütbe indirimine’ konu yapılınca, Çiftlik arazisinin yoğun yapılaşmaya açılması kolaylaştırılmış oldu.

2006 yılında 5524 no.lu yasayla sınırlı olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kullanımına açılan Çiftlik arazisi için, Ankara Belediyesi’nce 1/10.000 ölçekli bir Koruma Amaçlı Nazım İmar Plânı hazırlandı. A.O.Ç.’yi yapılaşmaya açmayı amaçlayan imar planının iptali istemiyle açılan davada ‘yürütmeyi durdurma’ (2008) kararı verilmiş olmasına karşın; 2011 yılında çıkarılan 661 no.lu Yasa Gücünde Kararname’yle (m. 21), yasa metnine şu ekleme yapıldı: ‘Ancak, adalet hizmetlerinde veya Bakanlar Kurulu’nca belirlenecek diğer kamu hizmetlerinde kullanılması amacıyla, bu arazinin tamamı ya da bir kısmı, ilgili kamu idaresine tahsis edilmek üzere bedelsiz olarak Hazine’ye devredilebilir.’

Bu düzenlemenin ardından, 2012 yılının Nisan ayında, Atatürk Orman Çiftliği sınırları içindeki Gazi Yerleşkesi arazisi, ‘Başbakanlık Hizmet Binası’ yapılmak üzere, Bakanlar Kurulu’nca, Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Proje Alanı olarak ilân edildi (Resmî Gazete: 27 Nisan 2012, Sayı: 28276). Bu tarihten itibaren yapılan devir ve temlik işlemleri sonucunda, A.O.Ç. arazisinin büyüklüğü 102.000 dekardan 33.891 dekara düşmüştür.

Bu gelişme, kanımca, ne Atatürk sevgisiyle, ne Cumhuriyetimizin kazanımlarıyla ve ne de hukuk ve ahlâk kurallarıyla bağdaştırılabilir.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi, Çankaya Belediyesi ve Koleksiyoncular Derneği’nin ‘Bir Çağdaşlaşma Öyküsü: A.O.Ç.’ başlıklı ortak yayınlarında; a) A.O.Ç’ye karşı yürütülen yağma ve talanın Cumhuriyet devrimlerine karşı yürütülen saldırıdan ayrı düşünülemeyeceği, b) Geleneksel değerlerimiz arasında ‘emanetin kutsal olduğu’, ‘emanete hıyanet (ihanet) edilmemesi gerektiği’ görüşlerine yer verilmiştir.

Bilindiği gibi, Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş amaçları arasında şu noktalar özel bir öneme sahiptir: a) Tarımsal uygulamalar gerçekleştirmek; b) Üreticinin örgütlenebilmesi için örnek uygulamalar yapmak; c) Arazi iyileştirilmesine ve düzenlemesine önem vermek; d) Sağlıklı bir kentsel çevre yaratmak; e) Gıda güvenliği için model oluşturmak; f) Tarımsal ve kırsal kalkınmaya katkıda bulunmak.

Bugün bile yaşamsal önem taşıyan bu ideallere karşın, A.O.Ç. arazisindeki talan bir ölçüde hukuk kurallarına biçimsel uygunluğun sağlanmasıyla gerçekleştirilmiş gibi görülse de; yapılanları amaç yönünden savunmaya olanak yoktur.”

sozcu-banner-1