Hukuksuzlukların giderek artıp yaygınlaştığı bir ortamdayız. Kim ne derse desin, aykırılıkları sona erdirme çalışması ve çabası izlenmiyor. Siyasal iktidar, genel başkanlarının Anayasa’ya aykırılıklar içeren uygulamalarıyla bildiğini okumayı sürdürüyor. Devlet başkanlığı konumuyla bağdaşmayan konuşmaları, “tarafsızlık” ilkesine aykırı tutumları birbirine eklenmektedir. “Hukuka çağrı, Anayasa’ya bağlılık ve saygı” amaçlı yazılar, uyarılar ve öneriler etkisiz kalmakta, Bay RTE istediği ve işine geldiği gibi davranmakta sakınca görmemektedir.

Bizim, iyi niyetli yurttaşlar olarak, eleştiri ve uyarılarımızla gündeme getirdiğimiz konularla amacımız hep hukuk devletine uygunluk, demokrasiye bağlılık, yurtta esenlik, güvenlik ve mutluluktur. Bu nedenle önemli sorunlara bir kez daha değiniyor, yanılgı ve yanlışlıkların düzeltilmesine katkı vermeye çalışıyoruz.

DURUM

Anayasa’nın cumhurbaşkanı andına ilişkin 103. maddesinde “Tarafsızlık” belirgin biçimde yer almaktadır. Günümüzdeki tutum ve davranışlarıyla, parti genel başkanlığı ile cumhurbaşkanının tarafsızlığı tartışmalıdır. Anayasa’nın cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen 104. maddesinin ikinci fıkrasındaki “...Türk Milleti’nin birliğini temsil eder...” kuralıyla da parti ilişkisi bağdaşmamaktadır. Anayasa’nın 21.1.2017 günlü, 6771 sayılı yasanın 9. maddesiyle değişik 105. maddesiyle düzenlenen ceza sorumluluğunun yargılama sonucu cezalandırma üzerine görevinin sona ermesi makamın yüceliğiyle bağdaşmamaktadır. Hiç değilse yargılama sürecinde görevden geçici ayrılması düşünülmeliydi. Yargılanan cumhurbaşkanının görevde kalmasının neden olacağı sorunlar birbirine eklenir.

Anayasa’nın 104/5. maddesinde öngörülen yasaları yayımlama görevine gerek kalmadan kararnamelerle yetiniyor. Gerçekte dışlanmışçasına ötelenmiş yasama organının yerine yasaları gerektiren durumları kararnameyle düzenliyor. Anayasa’nın 104/17. maddesine aykırılığı belirgin işlemleri savunmak güçtür.

En belirgin aykırılık, Anayasa’nın 104/8. maddesine göre atadığı cumhurbaşkanı yardımcılarının, iş ve işlemlerinde yardımcı olmaktan öte cumhurbaşkanına vekâlet etmeleridir. Seçimle gelmeyen cumhurbaşkanı yardımcısının, yokluğunda cumhurbaşkanına vekâlet etmesi hukuka, Anayasa’nın öngördüğü cumhurbaşkanlığı konumuna, kullanacağı yetkilerle, büyük aykırılık oluşturmaktadır.

Ayrıntılarıyla daha geniş değerlendirilecek konuda bilim adamlarının suskunluğu, muhalefet kesiminin ilgisizliği önemli bir sorundur. Hukuksuzlukların kaynağı, cumhurbaşkanına tanınan yetkilerde ve bunların kullanılmasındadır. Bu nedenle konunun üzerinde duyarlıkla durulmasını, özenle incelenip değerlendirilmesini özlüyoruz. Bizim özetle değinmemiz bir tür çağrıdır.

VE

Siyasal kesimde oy toplama yol ve yöntemleri öteden beri olağan dışı girişimlerin sergilenmesine neden olmuştur. Yararı ve zararı bir yana, hukuksal yönden şimdilerde MHP’nin önerisi olarak TBMM gündemine getirilen af yasası isteğinin irdelenmesi yapılmaktadır. Oy sağlamak için milletvekili sayısı 600’e çıkarılmıştı. Af isteminin de gerçek nedeni yandaşları artırmaktır. Ancak, Anayasa’nın 87. maddesi gereğince TBMM’nin yetkisinde olan af yasasının çıkarılması kuşkulu görülmekte bu nedenle cezalarda indirim düşünülmektedir. Aslında indirim de dışardan bakışla af sayılabilir, ancak af değildir. İndirim, af yasası içinde olabilir, ayrıca olamaz. İndirim yapılması yasamanın yargıya elatması, onun yerine geçmesi sayılır. Yargı organlarının verdiği cezaları yasamanın af dışında yasayla indirmesi hukuka aykırıdır. Zaten tartışılır duruma getirilen yargı bağımsızlığına bir darbe daha vurulmuş olur.