Başta, “Tarafsızlık andı”nı gözardı eden liderleri olmak üzere iktidar partililerin özgün ulusal değerlerimize olumsuz yaklaşımları, iç ve dış siyasete ilişkin birbirine ters sözleri, güven yitirici tutum ve davranışları, ikilemleri, genelde “Demokrasi ayıbı” sayılacak uygulamaları, Devlet Bahçeli’yle karşılıklı çirkin sözlerini unutarak siyasal çıkar için yapay birliktelikleri ibretle izlenmektedir. Bay RTE’ın ağzına yakışmayan “Demokrasi” sözcüğü, ‘olağanüstü hal’in 7. kez uzatılmasıyla yine gölge altında kalıyor. Aslında “Daha iyi seçim ortamı” diye sunulup savunulan durum, tam bir demokrasi ayıbıdır.
Bay RTE, DEİK’te yaptığı konuşmada para kaçıranları korkutuyor ama 17/25 Aralık 2013 olaylarına değinmiyor. MAN Adası durumu doyurucu bir aydınlıkla bilgiye sunulmuş değil. CHP-İYİ Parti dayanışmasının iktidar partisiyle yakınlarının sinirlerini ve ağızlarını iyice bozduğu da izleniyor. Olağan seçime kadar bozulmaların artacağından korkularak erken seçimde anlaşıldığı gün gibi ortada. Bu arada başarısız ve koyu partizan Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adaylığının konuşulması, siyasal bir zavallılıktır. Hiçbir yararı yoktur.
DURUM
Hukuku gerçekleştirmekle görevli yargı, adalet dağıtarak toplumsal düzenin sağlıklı olmasını sağlar. Yargı görevlilerinin önyargısı, yandaşlığı, karşıtlığı gibi tutumları tümüyle aykırılıktır, sakıncalıdır. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı’na yönelik eleştiriler İYİ Parti konusundaki beklentilerle doğrulanmaktadır. AKP liderinin eleştirisi, Kurul kararının gecikmesiyle İYİ Parti’ye olanak tanındığı yönündedir. Demek ki iktidar partisi İYİ Parti’nin seçime alınmayacağı umudunu taşıyordu.
Hukuksal yönden, olağan seçim günlerine göre seçime girmeye hak kazanan partinin, seçim gününün Meclis kararıyla öne alınmasıyla yeterli süreyi doldurmadığı (yitirdiği) ileri sürülerek seçime katılması engellenemez. Ancak partizan hukuk hukuksuzluk sayılacağından durum, iktidarın isteğine uygun çözümlenir. CHP-İYİ Parti dayanışması gerçekte Yüksek Seçim Kurulu’nu kurtarmıştır.
Çıkarın ve inanç bağımlılığının insanları ne duruma düşürdüğü ortada. FETÖ denilen kişi kim ki, neci ki, ne ki generali, profesörü, işadamı, din adamı, hukukçu, sanatçı, siyasetçi, öğretmen, sporcu kadın-erkek FETÖ’cü oldular? Düzey ne kadar düşmüş, bilgisizlik ve yetersizlik ne kadar boy vermiş ki teröre katılacak kadar bozulmuşlar. İktidar, aykırılıkları ayyuka çıkmış kimi bürokratları yandaşları olduğu için tutuyor.
DAHASI
Her şeyle oynandı. Yargıyla oynandı. Orduyla oynandı, eğitimle oynandı. Hukuk olmazsa yargı da yoktur adalet de. Adaletin ve yargının olmadığı yerde insanlık da yoktur, özgürlük de yoktur, hak da. Eğitimde 4+4+4, TEOG ve “nitelikli okul” çarpıklıkları ve imam hatip düşkünlüğü. Üniversitelerin parçalanması, din dersi öğretmen ağırlığı yanında öğretmen yoksunluğu iktidarın yanlılık kanıtıdır. Eğitimle oynamak çok yönlü sakıncadır.
YİNE DE
Önceki Devlet Bakanlarından, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Önay ALPAGO’nun Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Salonu’nda verdiği “Siyasette Kadın” konulu konferans büyük ilgiyle izlenerek alkışlarla kutlandı.
ATATÜRK’ün armağanı Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı yurdumuzun her yerinde iktidarcıların kimi aykırılıklarına karşın coşkuyla kutlandı. Ulusal egemenlik demokrasinin kaynağı, temeli ve özüdür. Dikta hepsinin tersidir. Ankara Üniversite Geliştirme Vakfı Özel Okulları’nın Rektörlük Güneş Alanı’ndaki görkemli kutlaması göz kamaştırıcı ve gurur verici idi. Bayraklar, güvercinler, giysiler, oyunlar, şiirler ve ATATÜRK’e yürekten bağlılıkları yansıtan konuşmalarla renkli kutlama Rektörün, öğretim üyelerinin, velilerle öğrencilerin katılımıyla tüm katılanlara mutluluk verdi. Ulusal Egemenlik Oratoryosu, bando ve çocuk panayırı büyük ilgi topladı.
