Yüce ATATÜRK’ün “En büyük eserim” diye nitelediği cumhuriyetimizin 95. yıldönümünü kıvançla kutluyoruz. Saltanatın kaldırılmasından bir yıla yakın bir zaman sonra gerçekleşen tarihsel değişim ulusal yaşamımıza bir güneş gibi doğmuştur. 28 Ekim 1923’te İsmet İNÖNÜ ile yaptığı çalışmadan sonra Çankaya Köşkü’nde arkadaşlarına “Yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz” diyen Mustafa Kemal, zamanın en çağdaş yönetim düzeni olan cumhuriyeti TBMM’de toplantıya katılan tüm milletvekillerinin oybirliğiyle ilân etti (Gizli oy, 158 milletvekili). Günümüzde niteliklerinden uzaklaştırma çabaları üzüntüyle izlenen, adından öte bir şey bırakılmamasına çalışılan cumhuriyet. İlk TBMM üyelerinden kimilerinin “Padişahlık ve halifelik” çağrısı yaptıkları ve Mustafa Kemal’in bu öneriyi elinin tersiyle itmesiyle köhne yönetim tarihin karanlıklarına gömülmüştür. Zamanımızda diktaya özenenlerin çabaları gözetilirse o yıllarda Atatürk ve arkadaşlarının cumhuriyetle attıkları adımın ne kadar önemli ve değerli olduğu daha iyi anlaşılır. 1 Kasım 1922’de TBMM Komisyon toplantısında saltanatın kaldırılması olayında masanın üzerine çıkıp “...Ama belki birtakım kafalar kesilecektir” uyarısıyla sonuçlanan devrim, cumhuriyetle tamamlanmıştır. Halk demokrasisi olarak kurulan cumhuriyet başarıları ve eserleriyle anıtlaşmıştır.

Cumhuriyetin ilk yılları kuruluş atılımlarıyla geçmiş, borç alınmamış, ekonomik güçlükler güçlü istek (azim) le göğüslenerek İkinci Dünya Savaşı’nın alevlerine karşın ülkemiz her alandaki devrimlerle çağdaşlığa, aydınlığa kavuşmuştur. Atatürk’ün, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesi” nitelemesiyle tam bir halk yönetimi olduğunu belirttiği kurumlaşma Türk tarihi yönünden tam bir dönüm noktasıdır. 20 Ocak 1921 günlü, 85 no.lu Teşkilât-ı Esasiye Kanunu 364 no.lu yasayla değiştirilerek ilân edilen cumhuriyet, 20 Nisan 1924 günlü, 491 no.lu ilk Anayasa ile yönetim biçimi olarak benimsenmiştir (mad.1,2). Sonraki yıllar cumhuriyetin ışıkları her yanı, her yöreyi aydınlatmış, sonsuza değin bağımsız yaşama ilkesi, ulusal yaşam istenci olmuştur. Cumhuriyetin erdem (fazilet) olduğu nitelenmiştir.

CUMHURİYET

Yalın biçimiyle “Halkın halk tarafından yönetimidir” tanımlamasıyla insanlık ve hukuksallık yönü anlatılmaya çalışılan cumhuriyet, demokrasinin kaynağıdır. Mustafa Kemal’in el yazısıyla Âfet İNAN’ın Medenî Bilgiler Kitabı’nda vurguladığı “Demokrasi” değinmeleri açık. Tam eşitlikçi, tam halkçı, tam gerçekçi, tam hukuksal, tam çağdaş yönetim biçimi olan cumhuriyet, kişisel ve grupsal egemenliklere, hukukdışılıklara tümüyle kapalıdır. Bugünün demokrasi olarak savunulduğu düzen bile “cumhuriyet” adını taşımakta ve böyle anılmaktadır. Gerçekte demokrasi, cumhuriyetin çağdaş adıdır, çağdaş yapılanmasıdır. Arapça kökenli “cumhuriyet”in anlamı, egemenliğin ulusta olmasıdır. Uygarlıkta, bilimde, sanatta, sporda, her şeyde bizi geleceğe taşıyan güç cumhuriyetindir. Atatürk 1930’da “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına TÜRK ULUSU denir” sözüyle hiçbir soy ve inanç ayrımı yapmadan tüm yurttaşların tam eşitlikle birlikteliğini savundu.

Cumhuriyeti cumhuriyet yapan, kurucusu olan ulusun içten bağlılığı ve özenidir. Gözdağları, baskılar, tutuklamalar ile dikta yürüyüşünü yoğunlaştırma, inanç sömürüsü başta, demokrasi yalanıyla ve değişik çığırtkanlıklarla cumhuriyetin özünden uzaklaşma, yalan-dolan, çıkar dayanışmasıyla yıkım ustalığına soyunma bağnazlığı, ödünlerle yozlaştırma, hiç kimseyi kazançlı çıkarmaz, tersine bitirir. Cumhuriyetin özü, içeriği, niteliği yitirildi. Bir sözcük, ad (isim) olarak tutuluyor. Örtülü bir dikta görüntülü, tek adam yönetimiyle sürdürülüyor. AKP’lilerin “Dindar ve kindar nesil yetiştirme” çağrı ve çabaları Atatürk Cumhuriyeti karşıtlığı olarak değerlendirilmekte ve eleştirilmektedir. Ankara cumhuriyetin beşiği, ocağı ve kucağıdır. Cumhuriyetin yıldönümünü Ankara dışında kutlamak bir tür cumhuriyet karşıtlığı sayılmaz mı? RTE’ın Ant’la ilgili Danıştay kararını Danıştay üyeleri önünde sert sözlerle eleştirmesi hem cumhuriyetimiz hem de yargı bağımsızlığı için kötü bir yaklaşımdır. Ben orada olsaydım kınayarak dışarı çıkardım.

SONUÇ

Cumhuriyet, ATATÜRK ve arkadaşlarının ulusumuza kutsal armağanı ve emanetidir. Devletimizin özgün niteliğidir. Siyasal yapımızın adıdır. Onurdur, şandır, şereftir. Yaşamımızın çağdaş ufkudur. Onu koruyup güçlendirerek yükseltmek yurtseverlerin insanlık ve namus borcudur, en önemli görevidir. ATATÜRK ve arkadaşlarını saygıyla, özlemle anarak sonsuza değin cumhuriyet, hepimize kutlu olsun! Edinimlerimizi ve kazanımlarımızı, ulusal varlığımızı cumhuriyete ve kurucularına borçlu olduğumuzu asla unutmayalım. Çağdaş yapımızın kaynağı ve dayanağıdır, bir ATATÜRK destanıdır. Cumhuriyetle övünelim, gönenelim, koruyalım, güçlendirelim.