Sıcaktan duyulan bunalımda arayıp sığındığımız dinlendirici ve serinletici gölgeyi değil, üzerimizi ve içimizi karartan gölgeyi amaçlıyorum. Kuşku, endişe ve korku nedeni gölgeler, dilimizde olumsuzlukları belirten karanlıklar için kullanılır. Son zamanlarda siyasal olayların ülkemiz üzerine, toplumsal yaşam üzerine düşürdüğü gölgeler giderek boyutlarını artırmaktadır. Özellikle devletin temeli olan adalet alanında izlenen hukuksuzluklar hepimizin -iktidarlılarla iktidarcıların değil- yaşam sevincini olumsuz biçimde etkilemektedir. Ardı arkası kesilmeyen kanun hükmünde kararnamelerle, yasalarla kolay kolay yapılamayacak işler yapılıyor. İktidar, bir tür fırsatçılık ve siyasal sömürü sayılacak tutumlarıyla kendi varlığını ulusun varlığından üstün tutarak toplumu ağır gölgelerle karşı karşıya bırakmaktadır.

Gerçek bir hukuk devletinde yaşanması olanaksız durumlar giderek olağanlaşmakta, Meclis çalışmalarından hükümet uygulamalarına değin ağır partizanlık yaşamı karartmaktadır. Geldiği yer bilinen TBMM Başkanı’nın tutum ve davranışları, sözleri ortada. İktidar başının sözleri, Başkomutan giyimi, zurnalı peşrevli toplantılarda “Yaylalar” türküsünü söyleyen derme çatma koroya katılışı da. Yandaşlarıyla sözde Mehmetçik’e destek gezisindeler. Şehitler unutuluyor.

Görülüyor ki 1 Kasım 1922’de 308 no.lu TBMM kararıyla kaldırılan saltanat yeniden gelmiş gibi. Rejimin ırasıyla (karakteri) oynandığı açık. İktidar başının tutumu “Astığı astık, kestiği kestik” sözünü anımsatıyor.

KÖTÜ ÖRNEKLER

Kep yerine sarık öneren Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü A. Ağırakça, “Demokrasinin cezası ölümdür” diyor. Giyimi de çağdışı, acayip. Osmangazi Üniversitesi Rektörü ölüm olayları nedeniyle kınanıyor. Miskinler tekkesine, dönen kimi üniversitenin rektörlerinin çirkin giysiler ve feslerle fotoğraf çektirmeleri tutarsızlığı eleştiriliyor. TBMM’ne kalpaklı, cübbeli, simge sakallı, şalvarlı yandaşlar alınıyor, Atatürk tişörtlüler olaysız sokulmuyor. Anlaşılıyor ki bizde biçimsel bile değil, sözde demokrasi var. Görevden alma, tutuklama, cezalandırma yanlışlıkları, bıktıran ve ölümlere uzanan yargılamalar. Yasama organında muhalefeti dışlama, iktidar dayatmaları çabaları. Rüşvet olayları, üniversitelerde saldırı ve ölüm çirkinlikleri, bitmeyen FETÖ’cü temizliği.

Giderek artan borçlar, şeker fabrikalarının satışıyla tadı kaçan şeker, yapısı bozulan toplumsal dayanışma, yıkılan toplumsal barış. Kırılgan ortam düşündürüyor.

OLASILIKLAR

Öyle görünüyor ki demokrasi çığırtkanları kanun hükmünde kararname kıskacıyla 2019 seçimlerine girecekler. Sözde demokrasi gösterisi için belki de bir gün ya da birkaç saat önce kanun hükmünde kararnameye son verdiklerini söyleyerek seçim aldatmacası yapacaklar. Seçimin özgürlük ortamını böyle savunmaları da olasıdır. Kaldıki kararnamelerin TBMM’de onanması hukuka uygun olduklarını değil, ancak biçimsel koşula uyulduğunu gösterir. Hiçbir biçimsel koşul, özü geçerli kılamaz.

Alkış dalgası da toplumsal yönden eleştiriyi hak eden bir sorun. Bir kişinin geliş-gidişine, bir konuşmaya, tanısın tanımasın, anlasın anlamasın, birisi alkışlayınca topluluk da başlıyor alkışlamaya. Bir alkış rüzgârı, kimilerini şımartıyor, kimilerini şaşırtıyor. Tepkiyi, kınamayı bilmeyenlerin şakşakçılıkları insanı üzüyor. Yalan-dolan, ikiyüzlülük ustalığı, çıkarcılık, ahlâk yoksunluğunun ve düşüklüğünün belirtisidir.

TEHLİKE

Güney sınırlarımızda, Suriye öncelikli sular ısınıyor. ABD’nin tehditleri eyleme dönüştü. Savaş gemileri açılıyor. Uçakları dolaşmaya başladı. Irak ve Suriye için öngörülerinin olumlu olduğunu sanmıyoruz. Bu durumda Türkiye için de kimi sorunlar gündeme gelebilir. Özellikle ABD-Rusya kapışmasının yalnız bölgeye değil, dünyaya ateş saçacağı olasılığı gözetilmelidir. Kritik günler içinde olduğumuz açık. İç siyasette taşkınlık ve ölçüsüzlük belirtilerinin düşündürücü olduğuna vurgu yapmak gerekiyor.

sozcu-banner-1