Ülkemizde siyasal yaşam kimi değişiklikler ve kimi karışıklıklarla sürüyor. Yarınların neler getireceğini kestirmenin belirgin güçlüğü siyasal partilerdeki çalkantılarla sürüyor. Hukuk devletinden tek adam yönetimine hızla kaydırılan ortamda düşünceler, tasalar, endişeler birbirine ekleniyor. Anayasal sıfatı cumhurbaşkanlığını değil “Başkan” denilmesini isteyen Bay RTE kanunların yerine geçirdiği kanun hükmünde kararnamelerle her konuda tek yetkili olmaya verdiği öncelik ve ağırlıkla konumunu giderek yoğunlaştırıyor. Kanımızca, ulusal egemenlik, parlamenter sistem, hukuk devleti, adalet, bağımsız yargı, eşitlik, güvenlik, özerk üniversite, yansız devlet memurluğu, demokrasi, demokratik kurumlar niteliklerinden soyutlandı, anlamları değiştirilerek yitirildi. Şaşırtıcı tutuklamalar, salıvermeler, mahkemelerdeki olaylar sanki yargı tiyatrosu görünümünü veriyor. Unutulmamalı, demokrasi tek adamlıkla asla bağdaşmaz.

OLAYLAR

1.Anayasa’nın 101.maddesine göre devletin en üst yöneticisi “Cumhurbaşkanı” dır. Cumhurbaşkanı, yardımcılarını atar. (Anayasa mad.104/8 ve 106/1). Yardımcısı cumhurbaşkanının yokluğunda ona ilişkin yetkileri kullanır (Anayasa mad. 106/3). Bu durumda seçimle gelmeyen, atamayla görev alan cumhurbaşkanı yardımcısının, cumhurbaşkanının yokluğunda ona ilişkin yetkileri kullanması hukuksal yönden bir çarpıklık ve çelişkidir. Vekâlet edecek kimsenin seçimle gelmesi daha uygun bir konumdur. Temsil ayrı, günlük işlere yardım ayrıdır. Temsilde seçimle gelen yetkilidir. Sıfat-unvan ister “ vekil”, ister “ yardımcı” olsun bunları seçimle taşıması gerekir.

2.Siyasal partilerde iç karışıklıklar, ayrılmalar sürüyor. Parti içi demokrasinin yetersiz olduğu açık. Partilerin genelde seçimden seçime çalıştıkları, halka yeterince inemedikleri bir gerçek. İktidar oy toplamak için milletvekili sayısını 600’e çıkardı.

3.Seçim sonuçlarıyla ulusal yaşam koşullarının çelişkisi düşündürücü. Durumu olumsuz, hakettiğini, beklediğini ve umduğunu bulamayan, emeğinin karşılığını alamayan, borcunu ödeyemeyen, işyerini kapatan, iflâs eden, ilâç bulamayan, hastalarla her gün eşlerine, kızlarına, annelerine, kardeşlerine saldırılanların yakınları, güçlük içinde kıvranan işçi, köylü, esnaf, tâcir, işsizler, eğitim-öğretim güçlüklerinde çırpınan öğrenciler, iş bulamayan aydınlar, atama basamaklarındaki memurlar, ulusal ve inanç değerleri çiğnenen, varlıkları yolsuzluklarla küçülüp azalan, ATA’sına, yaşamsal ilkelerine saldırılan, yalanlarla avutulup boş sözlerle savuşturulan yurttaşlar oylarını nasıl kullandılar, kimlere verdiler? Niçin?

ORTAM

Yaralama, öldürme, hırsızlık, gasp, saldırı, yakma, yıkma, kaçırma, fuhuş, kumar, sahtecilik, uyuşturucu, iflâs, terör, ayrımcılık, karşıtlık, rüşvet, çıkarcılık, torpil, yandaşlık, partizanlık, bölgecilik, hemşehricilik, dincilik, mezhepçilik, tarikatçılık, hukuksuzluk, adaletsizlik, terbiyesizlik, saygısızlık almış başını gidiyor. Yargı çelişkisi yıkıcı. Sedat Peker’in beraati ortada.

Baskı, gözdağı, şiddet, çıkar ve bağ ilişkileri, cezaevi kıskacı, polis sertliği ve daha neler.. Hukuk yok, adalet yok , güvenlik yok. Yargı yaralı, üniversite gitmiş. Sağlık pahalı. Eğitim-öğretim karmakarışık. Rektör atamaları siyasal yetkiye bırakılıp nitelikler bozulmuş. Ticaret torpilli, destekli. Atamalar ayrıcalıklı, görevlendirmeler partizanlıkla. Yargı seçimleri ortada. Hâkimler Kurul Başkanvekili’ nin ileri sürdüğü “Sizi buraya gönderen kuvvet böyle istiyor” sözünün söylenmediği Ankara Toplu Basın Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararıyla kanıtlanmış, söylendiğini yazan Turhan Dilligil mahkûm olmuştu. Yassıada belgeleri incelenerek alınan kararı anımsatırız.

Fransızca kökenli “sistem” sözcüğü yol, yöntem, düzen demektir. Yapı biçimidir. Öz düzgün olmayınca biçimin hiçbir önemi olamaz. Ülkemizde, AKP gidişiyle bir sistem değil, bir tür rejim değişikliği izlenmektedir. Kaldı ki, Anayasa ‘ya bağlılık olmadıkça, kurallar yaşama geçmedikçe yazılı biçimin yararı yoktur. Şimdi de olağanüstü hali kalıcı-sürekli kılma çabaları var.

Medyanın sorumluluğu büyük. Satımlarla patron değişikliği yanında iktidar köşetaşları gerçeklerin üstünü örtüyor. Halka saygıyla bağdaşmıyor. Okuyucu aldatılıyor. Yandaş medya iç karartıyor.

DÜŞÜNDÜRMELİ

Önemli olaylar gözden kaçırılmasın. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı, Devlet Tiyatroları’nın yönetim özerkliği siyasete kıydırılmasın. Hükümeti denetim yolları kaldırılan, yetkileri budanan TBMM asıl işlevinden arındırılmış oldu. Kanunla yapılması öngörülen düzenlemelerin kanun hükmünde kararname ile yapılması Anayasa’ya, hukuka aykırıdır. (Anayasa mad. 90). Bay RTE ABD  Başkanı Tramp’la  el sıkışıp onun övgüsünü alıyor ama Fetö’yü geri alamıyor, buna da ses çıkaramıyor. Gösteri dostluğu, biçimsel dostluk, gerisi boşluk. Fetö, Adnan Oktar ve başka birilerinin peşine takılıp onları değişik yönlerden güçlendirenler, önce birlikte olanlar az mı suçlu? Cezayı yasa belirler ama suçu toplum vicdanı da açıklar.

sozcu-banner-1