Geçmişi özlemek, geleceğe ilişkin umutsuzluğun nedenidir. Anımsamak, olumlu duygularla sözetmek ayrı, günün olumsuzlukları karşısında dünü daha iyi olarak aramak ayrı. Özellikle siyasal bağlamda partizanlıkla kötülükleri iyi göstermek, sorumluları yandaşlarının oylarını almak için kusursuz tanıtmak yöntemi, geçmişin kötülüklerini yinelememe özenine aykırı düşmektedir.

1950’li yıllarda yaşamda olmayan ya da emekleme döneminde bulunan kimi siyasetçiler, Demokrat Parti’nin neden olduğu olumsuzlukları unutturmak için, gösteri yarışına giriyorlar. Medyadaki uydularıyla birlikte, İsmet İNÖNÜ’nün geçtiği demokrasiyi yozlaştıran, beşiği cumhuriyet olan geçmişi karalayarak yol almak isteyen, “Siz isterseniz hilâfeti getirirsiniz. -Orduyu astsubaylarla yönetirim. -Kara cübbeli yargı ve bilim adamları” sözleriyle inanç sömürüsü ve dikta çıkışı yapan, vatan cephesi kuruluşlarıyla yurttaşları bölen, TBMM’nde oluşan tahkikat komisyonuyla hukukdışı girişimlerde bulunan iktidarı övgüyle anmanın yanında 1950’den öncesini karalama konuşmalarını uygun bulmanın olanağı yoktur. Bu doğrultuda Bay RTE ile Bay Binali Yıldırım’ın ve Bay Süleyman Soylu’nun önceki aylarda anma töreni konuşmaları ve iletileri, birbirlerine benzeyen tutum ve davranışlarını olumlu gösterme çabasına bağlanabilir. Özellikle Demokrat Parti’lilerin neden oldukları 1960 olayına ilişkin sözlerin çarpıklığı siyasal sömürünün örneklerinden biridir.

DUYGU  SÖMÜRÜSÜ

ATATÜRK’ün adını güç durumda kalınca anan, posterini ortamı yatıştırmak ve kendini iyi göstermek için asan kimilerinin Menderes ve arkadaşlarını göklere çıkarmalarının anlamı ve amacı çok tartışılır. Ailelerinin, yakınlarının duygularına yönelik konuşmalar, ayrılık kışkırtmaları ve acıları yenileme çabasıdır. Bunlardan yarar umarak kendilerine ilgi çekme oyunu durumun özelliğiyle bağdaşamaz.

Özlem, bir duygu yoğunluğudur. Sevdiğini, saydığını, beklediğini aramak ve anmak, ona kavuşmak isteğiyle dolup taşmak anlaşılır bir yaşam tutkusudur. Ama gerçekçilik ve içtenlik yönünden tartışılır anmalar, anılanlara saygıya ters düşen davranışlardır. Yaşam biçimlerinin ayrı olmasına karşın siyasal yönelişleriyle yöntemlerindeki benzerliğin Menderesçilerle AKP’lileri buluşturduğu sanılıyor. Menderes ve arkadaşlarını övenlerin Atatürk ve İnönü’ye karşıtlıkları, tutumları ve sözde 10 Kasım duruşlarıyla biliniyor. Değerlerimizle övünmek, onları örnek alarak daha iyi durumlara gelmeleri için çocuklarımıza anlatmak gerekirken siyasal nedenli karalamalarla bir şey yaptığını sanmak büyük bir aymazlıktır. Dünyanın bu sıkıntılı ve çalkantılı döneminde cumhuriyetimizin kurucularının değeri daha iyi ortaya çıkmaktadır. Yara açmak, yaraları yenilemek toplumsal barışı yaralar. Karşıtlık ve kin kışkırtmasından herkes sakınmalıdır.

Kanımızca, devlet biçiminin değiştirildiği, cumhuriyetin dönüştürüldüğü günümüzde alabildiğine yetkilendirilen başkanın ulusal yapımıza bakış açısı kendine özgü bir özellik taşımaktadır. Bir tür kişi egemenliği durumuna getirilen yönetim düzeni taşıdığı çelişkiler, aykırılıklar ve hukuk dışılıklarla yaşama yön vermekte, olumsuz etkileriyle sarsmaktadır.

Sömürünün her türü aykırılıktır, çirkinliktir, geçersizdir. İçtenlik ve gerçekçilik, değişmez bir soyluluktur seçkinliktir. Bu duygu ve düşüncelerle okurlarımızın yeni yılını en iyi dileklerle kutlarız.