İktidarın kanun hükmünde kararnamelerle kalkıştığı düzenlemeler ülkenin yazgısıyla oynama niteliğini aldı. Yanlışlıklardan dönme erdemi yerine günümüz Başbakanı’nın direnmesini izliyoruz. Anayasa’ya aykırı olduğu için ulusal hukuka aykırılığı tartışmasız olan kararnamelerin 30’uncusu bir çırpıda 54 yasada değişiklik yaparak hükümete tanınan yetkinin kötüye kullanılması sayılacak, kararname çıkarma gerekçesine çok aykırı düzenlemeler içermektedir. İktidar içinden eleştiri fısıltıları duyulması yanında başta anamuhalefet partisiyle öbür muhalefet partisi sözcülerinin, baroların öncülüğünde hukukçuların, iktidar buyruğundakiler dışında bağımsız medyanın eleştirileri haklı. İçinde bulunduğumuz hukuk ortamının giderek karardığını, hukuk devleti niteliğini sözde bırakacak partizan ve kişisel girişimlerin sakıncalı boyutunu açıklıyorlar. İktidar egemeni AKP genel başkanının andına aykırı tutum ve davranışları bir yana, taşıdığı sıfatla bağdaşmayan saldırı sözleri toplumsal barışı her gün ayrı bir yerden yıkmaktadır. Milis güçleri türü hukuk dışı HÖH (Hitler Almanyası’nın SS’lerine benzeyen örgüt) herhalde 2019 seçimlerinde kullanılacak bir kaba güç olacaktır. Dernekler Yasası’na da açıkça aykırı bu kuruluşları yüreklendiren, bunlara güvence veren herkes suçludur. 696 sayılı kanun hükmünde kararnamenin 121. maddesindeki açılım, geleceğe uzanan tehlikelere gebedir. Karışık, sakıncalı olasılıklara yakın düzenleme savunulamaz.

ÖZETLE

696 sayılı kararname kaynağı ve dayanağı yönünden Anayasa’nın 6. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır. Kaldı ki, Anayasa’nın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisiyle ilgili 91. maddesi 21.1.2017 günlü, 6771 no.lu “Anayasa değişikliğine ilişkin” yasanın 16. maddesiyle kaldırılmış, ancak yine bu yasanın 18. maddasinin (b) bendiyle cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda cumhurbaşkanının göreve başladığı tarihte kaldırmanın yürürlüğe gireceği öngörülmüştür. Bu durumda bir tür yangından kaçırma görünümlü telâş belirtisi vardır. Anayasa’ya aykırılık yanında açıkça yasalara aykırılık vardır. Bu niteliğiyle hukuksal sakatlık belirgindir. Kararname iktidarın işine ve kolayına geliyor. Olağanüstü durumlarla ilgisiz düzenlemeler ağır basmakta, çoğunluk oluşturmaktadır. TBMM dışlanıyor, saygınlığıyla bağdaşmayan yetkisine el atma aykırılıklarına yer veriliyor. “Ben yaptım oldu” anlayışıyla tek adamlık pekiştiriliyor. Ayrıştırma, kutuplaştırma, ayrıcalık düzenlemeleri ayrı. Kimi kurumların üyelerine, kuruluş yasaları yerine kararnameyle özellikler getiriliyor. “Olağanüstü”“olağan”a çevirmek zaten niteliğini yitiren demokrasiyi tümden geçersiz kılmaktır. Bu da rejime en büyük kötülüklerden biridir.

VE

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırılıklar içeren kararnameyi Avrupa Konseyi de incelemeye almıştır.

15 Temmuz 2016’nın iktidar korucularına tanınan tehlikeli ayrıcalık, militanlığa destek sayılır. Kararname Anayasa’nın üstünde bir iktidar çıkışıdır. Gerçekte sakıncalı içeriğiyle kanun hükmünde kararname değil kanunu hükümsüz kılan kararnamedir. Hukukla oynanır gibi gereksiz, hatta zararlı dokunulmazlık, askerlik bağışıklığı, Anayasa’nın 15/2 ve 38/4. maddelerinin “Suçu sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” açıklığına ters işlemler, TBMM’ne ilişkin af yetkisini kullanma, kimilerine cezasızlık, hukuk devleti niteliğinin iyice yitirilmesi, tek adamlığa özenmenin belirtileridir. Bu konudaki yoğun tutku MHP ortaklığına uzanmıştır.

TBMM’nin üstünde bir siyasal güç olamaz. Kanun hükmünde kararnamelerle Meclis’in üstüne çıkıldı. Nasıl olsa Meclis’teki iktidar çoğunluğuyla yine Bay RTE’ın imzaladığı her şeyi geçirecekler ama Meclis’i küçük düşürmemek için özenli davranmaları gerekir. Torba kanun, çorba kanun, bohça kanun nitelemelerine olanak veren girişimler, önlenmesi gereken adımlardır. Bu adımların kaynağı ve dayanağı konumundaki AKP genel başkanı şimdilerde durdurulamazsa ilerde hiç tutulamaz. Siyasal inat, en yıkıcı inattır. İktidar kesiminin kararlarına inanmadığını, saygı duymadığını söylediği Anayasa Mahkemesi onları kendilerinden bir organ saymaya öyle alıştırmış ki bireysel başvuru kapsamındaki salıverme kararlarına iktidardan cesaret alan mahkemeler karşı çıkıyor, uymuyor.

TBMM’nde bir an önce görüşülmeli, içerikleri, amacı daha iyi anlaşılmalıdır. Artık sözün bittiği yerdeyiz. Demokrasiyi büsbütün yitirmemek, AKP’nin 2019 hayallerine geçit vermemek için herkese görev düşüyor. Rejim değişikliği eylemleri başarıya ulaşırsa bizi hiçbir şey kurtaramaz. Kararnameler yasaların, hele Anayasa’nın üstüne asla çıkamaz, önüne asla geçemez. Anayasa Mahkemesi’nin 1991 kararını gözardı ederek denetimden kaçınmasının sorumluluğu ağırdır. Yargı denetimi en etkin hukuk güvencesidir. Yargı siyasal etkiler altında kalır ya da kimi düzenlemeler sonucu siyasallaşırsa, biçimsel ve göstermelik kalır, ona kimse inanmaz.

Yeni yılda birçok konuyu ele alıp iyileştirmelere hız vermek zorunluluğu öncelikli görevdir. Yetkililer ve sorumlular için.