Padişahlık ve halifelik önerilerini elinin tersiyle iterek cumhuriyeti kuran ATATÜRK’ün kazandırdıklarını yadsıyanların (inkâr eden) karalama ve suçlama yalanlarına karşın yurttaşlarımızın yüreğinde ve bilincinde yer eden duygu ve düşüncelerin cumhuriyetin aydınlığını sürdürme güvencesi olduğu 29 Ekim coşkusuyla bir kez daha anlaşılmıştır.

Atatürk, yokluklar ve yoksunluklar için 15 yılda her alanda ve her konuda birçok kazanıma imza atmışken, Bay RTE ve ekibi şu son 16 yılda nice yaşamsal yıkıma neden oldu. Demiryollarını, karayollarını, limanları, hava alanlarını, okulları, hastaneleri, atölyeleri, fabrikaları, bankaları, kurumları ve daha nicelerini bilmezlikten gelen AKP ekibi, TBMM’nin ötelenerek rejimin örselendiğinin bile ayırdında değil. Ya da yaptıklarının üstünü örtmek için bilmezlikten geliyorlar. Önceleri demir ağlarla örülen Türkiye şimdi tarikat ağlarıyla kararıyor, bölünüyor. Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanı’nın 10 Kasım’ı nasıl karşıladığı, kimi resmî giysisiyle ziyaret edip kitap armağan ettiği ortada. Makamına hiç yakışmadı.

Atatürk ve arkadaşları Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini öyle sağlam atmışlar ki RTE ve ekibinin tutumlarına, arkalarındaki medyanın ve gerici çevrenin desteklerine, toplumdaki ayrışma ve karışıklıklara karşın amaçladıklarını elde edemiyorlar. Türkiye’yi iyice kuşatmak ve kendi kucaklarına düşürmek için daha neler yapacaklarını yerel seçimler sürecinde göreceğiz.

Diyanet İşleri Başkanı’nın ayrılmasını isteyenler çok haklı. Atatürk’ü tertemiz inancı nedeniyle kimse eleştiremez ve kimse O’na yetişemez. O’nu karalayan kimseyle birliktelik, O’nun kaynağı olduğu ve temsil ettiği değerlere aykırılıktır. Böyle olanlar da cumhuriyet devletinde görev alamazlar. Alanlara karşı çıkmamız bu nedenle yerindedir, doğrudur, haklıdır.