AKP karşıtlığını bırakarak günümüz iktidarının önemli bir koltuğuna oturan İçişleri Bakanı, 27 Mayıs’ı överek anmanın “Darbeyi övmek suçu olduğu” savıyla Atatürkçü Düşünce Derneği ve yöneticileri için işlem yapılacağını söylemiş. 2012 yılında AKP’ne katılan, İşletme Fakültesi eğitimi almış Bay SOYLU, suçta ve cezada yasallık ilkesini bilmeyebilir. Yasanın açıkça suç saymadığı bir eylem için hiç kimseye ceza verilemez ve emniyet önlemleri uygulanamaz (Türk Ceza Kanunu mad.2/l). Suç olarak yasaların öngörmediği bir durumu, bir oluşumu, bir eylemi, bir söz ya da yazıyı övmenin cezalandırma nedeni olması düşünülemez.

27 Mayıs 1960 olayı herkesin kendine göre değerlendireceği bir gerçek olmakla, herkes istediği gibi niteleyebilir, isteyen över, isteyen karalayıp kötüler, isteyen eleştirir, isteyen karşı çıkar, isteyen yandaşlığını açıklar. Bunlara kimsenin bir diyeceği olamaz. Katılır ya da katılmaz, o kadar. Çünkü 27 Mayıs’ı suç olarak niteleyen bir kural yoktur. Kişilerin kendi görüşleri ve değerlendirmeleridir, o kadar.

Bu nedenle, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne atılan suçlama haksızdır, amaçlıdır. Bir olayı nitelemek, değerlendirmek asla suç olmayacağı gibi 27 Mayıs’ın getirip götürdükleri tartıldığında suç olan bir darbe niteliğinden çok uzak olduğu anlaşılır. Başta dünyanın üç-dört güzel anayasasından biri olan 1961 Anayasası, Anayasa Mahkemesi, Cumhuriyet Senatosu, Millî Güvenlik Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkim teminatı, Yüksek Hâkimler Kurulu, devrim kanunlarının korunması 334 no.lu 1961 Anayasası’nın kazandırdıklarıdır. İçerdiği kurallar nedeniyle övülmesi çok doğal Anayasa’nın kaynağı olan 27 Mayıs’la ilgili olumlu sözler asla suç sayılamaz. Bir Bakanın savıyla da suç yaratılamaz. Devlet Plânlama Teşkilâtı da 1961 Anayasası ile yaşama geçirilmiştir.

BUGÜN

AKP iktidarı liderinin isteği ve buyruğuyla gerçekleştirilen 1982 Anayasası değişiklikleri Anayasa’yı bozmuş, daha gerilere çekmiştir. Hukuk devleti niteliğini iyice bozan son değişiklikler 1961 Anayasası’nı çok aratacak bir içeriğe dönüşmüştür. Eğitimden hukuka, ekonomiden inanca uzanan sayısız çelişki ve diktaya kucak açan kurallarla demokratik nitelikten soyutlanmış durumdadır. Genelde siyasal ahlâkta yıkım sayılacak tutum ve davranışlar için elverişli bir dikta ortamı yaratılması kuşkularına neden olmuştur.

Başa dönersek, herkes oluşumlara istediği adı koyar, istediği değerlendirmeyi yapar, destekler ya da karşı çıkar. Böyle tutum ve davranışlar yasalar suç saymadıkça en doğal insan hakları olarak karşılanır. Bir olay, bir durum, bir eylem, bir işlem siyasal değerlendirmelerle nitelenirse sağlıklı bir sonuca ulaşılamaz. Kişisel ve toplumsal tepkiler açıkça yasalara aykırı olmadıkça kişilerin savlarıyla suç sayılamaz.

27 Mayıs’ı yadsımak, tarihi yadsımaktır. 27 Mayıs’ı karalamak, kazandırdıklarına yaraşır olmamaktır. 27 Mayıs’ın sorumluları yaşanmasına neden olan zamanın siyaset adamlarıdır. Onların yanlışlıkları, yanılgıları, partizanlıkları, hukukdışı tutum ve davranışları 27 Mayıs’ı getirmiştir. Tarihe geçmiş bir olayı anlatmak, anmak ve olumlu değerlendirmek suç olamaz.

27 Mayıs’ı sevmeyebilir, olumlu değerlendirmelere katılmayabilirler ama gerçeği dışlayamazlar. Olmasına neden olanları bırakıp demokrasiye dönüş olanağını açmak için 27 Mayıs’ı gerçekleştirenleri eleştirmek haksızlıktır.

GERÇEK

Prof. Dr. Muammer AKSOY’un Bahçelievler’deki barosunda hazırlık çalışmalarına katıldığım, sonra üye olduğum ve 1998-2000 yıllarında genel başkanlığını yaptığım Atatürkçü Düşünce Derneği, adında ATATÜRK bulunan ender kuruluşlardan biridir. ATATÜRK ilkeleri ve Türk Devrimi konularında toplumu aydınlatan, ulusal bilince katkılarda bulunan, gençlerle ATATÜRK yolunda koşturan bir dernektir. ATATÜRK adını silmeye çalıştıkları gibi Derneği de güç durumlarda bırakıp etkisiz duruma getirmeyi amaçlayan siyasetçiler asla bağışlanmazlar. ATATÜRK Türkiye’nin güneşidir. O’na bağlılık ve saygıyla bağdaşmayan tutumlar sapkınlıktır.

sozcu-banner-1