Ülkenin gerçek ve önemli sorunlarına çözüm aranacak yerde kişisel çatışmalar, söz kalabalıkları kaba ve ilkel biçimde sürüyor. Sözde demokrasi göstericileri, birbirleriyle yarışırcasına, ciddiyetten ve içtenlikten uzak konuşmalarla kendi amaçları doğrultusunda gel-gitleriyle didişiyorlar. Halkımız, kendilerine sırt çevirmişçesine, kendilerine olanak saklamak için bir araya gelen siyasetçileri ibretle izliyor. Memurun, işçinin, emeklinin giderek ağırlaşan ve güçleşen geçim ve yaşam koşullarıyla kimsenin ilgilendiği yok. Aldırışsızlık siyasete olan güveni de etkiliyor. Halkı-ulusu için değil, kendileri için çalışan yetkililer güven yitimine uğruyor. Rakamlarla savunulan sözde kalkınma düzeyimiz, gerçekte olumlu gelişmeler göstermiyor. Ekonomik çöküşün halka çektirdiklerinin ayırdında ve bilincinde olmayan yetkililer lâf kalabalığı ve bağırıp çağırmalarla kendilerini başarılı göstermeye çalışıyor. Gerçekleri halktan saklayan, halkın sıkıntılarını görmeyen, bunlarla ilgilenmeyen, çözüm arayıp bulamayan siyasetçi beklediğini hiç bulamaz.
AKP genel başkanının saray giderleri muhalefet partilerinin liderlerince eleştiriliyor. Kabarık harcamalarla toplum sorunları karşılaştırılınca aradaki uçurum iyice ortaya çıkıyor. Dış borç kabarık. Güney sınırlarımızla ilgili giderler büyük. Çalışanların yakınmaları her gün birbirine ekleniyor. İktidar, kendileri başta milletvekilleri ve danışmanları için duyarlı, başkaları için değil.

2019’A DOĞRU

Seçimlerde istediğini bulamayacağı korkusuna kapılan iktidar ve yamağı durumuna düşen MHP’nin Meclis’e girme olanağı için değiştirdikleri Seçim Yasası demokrasinin oyunlara açılımına ilişkin yeni bir ibret belgesi durumunda. Birbirlerini kurtarmak için ortaklık yapısıyla gerçekleştirdikleri işbirliği, yasama organının yapısını ve işlevini de değiştirecektir. Başkanlık sistemi 2019 seçimleriyle perçinlenirse karanlıktan kurtulmak bir düş olabilecektir.
Anayasal andındaki tarafsızlık ilkesine tümüyle aykırı tutum ve davranışlarıyla Bay RTE, ayrıştırdığının, kutuplaştırdığının, karşıtlaştırdığının ayırdında değil. Taşıdığı sıfatla bağdaşmayan bozuk, sert, saldırgan dili, toplumsal barışa ve ulusal dayanışmaya çok zarar veriyor. Parti liderlerinin örnek olması gereken yöntemleri kötü örnekler olarak sıralanıyor. Karşılıklı aşağılamalar, suçlamalar, yargıya taşınan konuşmalar, her gün yeni bir aykırılıkla sergileniyor. Ulusu için bir yönetme yarışması, bilimsel ve tam demokratik bir yaşam amacı olması gereken siyaset, tersine, bir kavga alanı, çıkar çatışması, kişisel ve partisel egemenlik yarışına dönüştü.
2019 seçimleri daha önce yapılmazsa, o zamana kadar neler olacak, neler göreceğiz kestirmek güç. Ancak, giderek artan asayiş olayları ve başka çirkinlikler gibi siyasal alanda da iyi şeyler göreceğimiz kuşkulu.

GÜNÜMÜZ

Uzatılan kanun hükmünde kararnameler, iktidarın seçim aracı, seçim anahtarı durumuna dönüştü. İktidar kendi kazanımı için adaletle, hukukla çekinmeden oynuyor. Cezaevlerinin yoğunluğu, cezaevlerindeki öğrenci, gazeteci ve siyasetçi sayısının çokluğu, akademisyenlerin de bu kapsamda görevden çıkarmalarla birlikte düşündüren sayısı, ama her yerde bulunmasına karşın AKP içinde bir FETÖ’cü olmaması çok düşündürücü. Üstelik eski birliktelikleri bilinirken, fotoğrafları ellerde iken.
AKP genel başkanının zik-zaklı sözlerini herkes biliyor. Önceki söylediğinin tersini söylemekte duraksamıyor. Kötü sözleri de ayrı. Ancak, liderlerin karşılıklı yakışıksız sözlerinden bıkkınlık geldi. Onları dinlemek ve izlemek sabır istiyor. Dış ilişkiler giderek daha bulanık duruma geliyor. Suriye olaylarında ABD ve Rusya’nın gel-gitli tutumları yeni sorunlara gebe. Bu iki ülkenin dalaşması dünya için tehlikeli ve gelecekle ilgili korku vermektedir. Afrin konusunu gündeme aldılar. Savaş olasılıkları kuşkusu uyandıran karşılıklı çıkışlar, uçak ve gemi olayları endişe veriyor.
Devlet Bahçeli’nin kanun hükmünde kararnamelerin uzatılmasını istemesi ve savunması, seçim yolunda olumsuzlukları anımsatan bir yandaş çıkışı olarak iktidar desteğinden başka bir şey değildir. Kendileri ve partileri için her yolu geçerli gören çıkarcı ve fırsatçı bir anlayışı yansıtmaktadır. Bu tutumların gerçek demokratlıkla hiçbir ilgisi yoktur. Yapaylık, sırıtırcasına ortadadır. Amacına aykırı uzatılması istenen kanunun hükmünde kararnameler ile yapay olduğuna inandığımız 28 Şubat davası kararları ülkemizin ufkunu karartmaktadır. Toplumsal barışın ve ulusal dayanışmanın yargı ve hukuk bağlamında yaşanan kimi çarpıklıklarla bizi nerelere götüreceğini kestirmek güçtür.

sozcu-banner-1