Dört yıl önce, 2014.
30 Mart yerel seçimi.

*

İstanbul Kağıthane’de 36 sandıkta oyların çalındığı tespit edildi.
Tutanaklarda oynanmıştı.
Chp’nin aldığı oylar Akp’ye yazılmıştı.
Suç duyurusunda bulunuldu.
Soruşturma başlatıldı.
29 sandık başkanı hakkında dava açıldı.

*

Oy hırsızlığı yapan sandık başkanlarından biri, Akp’li Kağıthane belediyesinde sekreter olarak çalışıyordu.
Dava iki yıl sürdü.
Sekreter sandık başkanı oyları çalmaktan suçlu bulundu.
Dört yıl iki ay hapis cezasına çarptırıldı.

*

Hapis cezası verilir verilmez, en başta Sabah gazetesi olmak üzere, yandaş medya topluca saldırıya geçti. Sekreter sandık başkanına hapis cezası veren hakim “şaibeli” ilan edildi.

*

Şak...
Söz konusu hakim, HSYK tarafından meslekten atıldı!

*

Dava temyiz edildi, Yargıtay’a taşındı.
Şak...
Yargıtay bu tür davaların “resmi evrakta sahtecilik” kapsamına girmediğine karar verdi.

*

Şak...
Sekreter sandık başkanı dahil, oy hırsızlığından dava açılan tüm sandık başkanları yırttı, hepsi beraatle sonuçlandı.

*

Belli ki, bir kara kaplı defter vardı, Akp aleyhine karar verenlerin defteri dürülüyordu.
Bir sihirli el vardı, Akp lehine suç işleyenleri aklıyordu.

*

Hani asrın liderimiz kapalı kapılar arkasında konuşurken “sandık kurulunda hakimiyeti elde edersek, başlamadan işi bitiririz” diyor ya... İşte bu nedenle “başlamadan bitirilen” bir öyküyü anlatayım dedim.

*

İşi bitirdikten sonra yakalaman yetmiyor.
“Başlamadan” orada bulunman gerekiyor.

*

Ya o sandıklara müşahit olacağız...
Ya bu başlamadan bitirmelere şahit olmaya devam edeceğiz.
Başka yolu yok.

sozcu-banner-1