Televizyonlarda habire aynı heriflerin çıktığı hacivat karagöz programlarını seyrediyorsunuzdur mutlaka...
En sık duyduğumuz yorum şu:
“Büyük oyunu görüyoruz!”

*

Nedir kardeşim o büyük oyun?
Onu söyleyen yok.
Ama devamlı büyük oyunu görüyorlar.

*

Şehirlerimizi mahvettiler, iki kova yağmur yağsa caddeler nehir oluyor, alt geçitler şelale oluyor, metrolar akvaryuma dönüyor, denizi olmayan Ankara’da insanlarımızı dalgıçlar kurtarıyor... Televizyona uzman diye çıkıp, “dış güçler iklimleri manipüle ederek ak partili belediyeleri zor durumda bırakmak için yağmur yağdırıyor” diyorlar.

*

Rant şehvetiyle dandik dundik inşaatlara yol verdikleri için üç buçuk şiddetinde depremde bile yıkılmalar oluyor... “Kudüs’ün başkent olmasına izin vermediğimiz için Amerikalılar savaş gemisinden suni deprem yaptırıyor” diyorlar.

*

Ekonominin içine ettiler, dolar beş lirayı geçti... “Üst akılın tezgahı” diyorlar, “masonlar yapıyor” diyen var.

*

Amerikalı rahip krizini yönetemediler, sivilceydi, kangren oldu... Yanlış yaptık diyemiyorlar, sıradan bir misyoner olan rahibi “Vatikan’ın derin devleti İlluminati”ye bağlayan bile var.

*

Netice?

*

Harvard’ta akademisyen olarak eğitim gören İstanbul Üniversitesi doçenti, “kim milyoner olmak ister” yarışmasına katıldı, bismillah ilk soruda elendi.
“Öğretmen, öğrencilerinden çiçek olmalarını istediğinde, öğrenciler hangisini yapıp ses çıkarmadan dururlar?” diye soruldu.

Son derece iyi bir eğitime ve başarılı bir kariyere sahip olan akademisyen, doğru cevap olan “kollarını göğüste bağlayıp” şıkkı yerine “tek ayak üstünde durup” şıkkını işaretledi.
Çiçek olma kavramını hiç duymamıştı, bu yüzden fikir yürütmüştü, metafor olabilir diye düşünmüştü, “çiçeklerin tek ayağı var, dolayısıyla olsa olsa tek ayak üstünde durmak olabilir” diye düşünmüştü.
Son derece basit bir soruyu, kafasında büyütüp karmakarışık hale getirmişti. Soru bu kadar basit olamaz diye fikir yürütüp, yanlış sebeplere yönelmişti.
İnsan davranışı yerine, çiçek davranışına kafa yormuştu.

*

Bir hafta sonra bir başka genç aynı yarışmaya katıldı, üniversite mezunuydu, ekonomistti.
“Çin Seddi nerededir?” diye soruldu. Cevap seçenekleri Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya’ydı.
Yarışmacı arkadaş “biliyorum” dediği halde, bildiği halde cevap veremedi, bu kadar kolay olamaz, herhalde benim göremediğim bir şey var diye düşündü. Joker hakkını kullandı, seyirciye sordu.
Seyircilerin yarısı Çin dedi, yarısı öbür ülkeleri söyledi. Bu yüzden gene emin olamadı. İkinci jokerini harcadı, telefonla joker hakkını kullandı.
Telefona bağlanan kişi soruyu duyunca şöyle bir durakladı, muhtemelen bu kadar kolay olamaz diye içinden geçirmişti, ama sonunda “Çin” dedi.
Böylece yarışmacı da nihayet “Çin” şıkkını işaretledi, bildi. Bildikten sonra “biliyordum ama bu kadar şey olamaz diye düşündüm” dedi.

*

Toplumsal hipermetropi’dir bu.

*

Kollektif illüzyona maruz kalan toplumun, hipermetropisi’dir.

*

Büyük oyunu gördüğünü zannederken, burnunun ucundakini görememe halidir.

*

Somut gerçeklerin bile arkasında çapanoğlu ararken, gözünün önündekinden şüphe etmesidir.

*

Gayet berrak konularda bile, kendi kendine aklını bulandırmasıdır.

*

Bildiğine bile inanmamasıdır.

*

Bakın iddia ediyorum...
Otorite denilen bademlerden biri çıksın bu akşam televizyona, iki kere iki aslında beştir, üst akıl dört diye bilmemizi istiyor desin...
Bir hafta sonra dört diyene siyonist derler bu ülkede!

plusbanner2x