Uzunca bir süredir ülkemizde çocuk yetiştirmek, çocuğun tüm istek ve ihtiyaçlarını sınırsızca karşılamak, tüm sorunlarını çözmek anlamına geliyor. Çocuğun üzülmesine, sıkılmasına, ufacık da olsa herhangi bir sorunla karşılaşmasına asla izin verilmiyor. Bunun karşılığında çocuğun da tek bir görevi var; ders çalışmak, yüksek not almak ve sınavları başarıyla geçmek.

Evet, sınav odaklı bir eğitim sistemimiz var ve bunu hepimiz eleştiriyoruz. Burada bir sorun yok. Ancak çocukların kendi çantalarını hazırlamalarını, taşımalarını sınava dayalı sistem mi engelliyor? Okulda herhangi bir problemle karşılaştığında kendisinin çözmesine mani olan şey nedir? Elbete çocuklarını çok ama çok seven anneler... Bu anneler o kadar çok seviyorlar ki çocuklarını neredeyse onların yerine sınıfa girip ders dinleyecekler. Hoş, üniversite sınavına hazırlanan çocuğundan bir yıl önce üniversite sınavına girip, durumu ‘kontrol’ eden anneler bile görmedik değil...

20szt15a_ant_izm_ist_ank_adn_trb

İşte sıradışı öğretmen Ahmet Naç da tam bu anneler için çok güzel bir kitap kaleme almış. Çocuğunu en doğru şekilde yetiştirmek isteyen anneler için kılavuz niteliğinde olan bu kitabın kurgusu da müthiş...

Geçen ay okuyucuyla buluşan ‘Beni Bu Kadar Sevme Anne’ kitabında Naç, öğrenci Alper’in, anne adayı Bahar’ın hikayesini anlatıyor. Özellikle Mustafa Hoca’yı dinleyen Bahar’ın karşı çıkışlarını gördüğünüzde kendinizle yüzleşecek, sonrasında nerede hata yaptığınızı fark edeceksiniz...

Peki Mustafa Hoca neler mi diyor? Öncelikle herkesin ezberini bozmakla başlıyor. Çocukların kendi sorunlarını kendilerinin çözmelerine izin verin diyor. Bırakın hata yapsınlar diyor. Ve çok güzel bir örnek veriyor; “Yürümeyi öğrenirlerken yüzlerce kez düşmelerine izin verdikleri çocuklarının düşünmelerine izin vermiyorlar!”

Çocuğunu çok sevmenin, dünyanın en iyi annesi olmanın, onun yaşadığı sorunları çözmekten geçmediğini söylüyor Mustafa Hoca. Ve ekliyor: “Onu çok mu seviyorsun? O zaman istediği olmadığında bahane üretmeyecek bir çocuk yetiştir.”

Çocuğun gerçek mutluluğunun nasıl olacağına anne-babaların karar vermesinin doğru olmadığını söyleyen Mustafa Hoca şöyle devam ediyor: Onun hayatıysa o zaman gerçek başarı ve mutluluğun ne olduğunu kendisi keşfetmelidir. Var olmayı başarabilirse kendi gerçeklerini bulur Bahar. O ağaca giden yolda olmak bile yeterli olabilir onun için. Kim bilir kendi ağacını kendi de dikebilir. Her şeyi bilemez, kontrol edemezsin. Hayatta karşılaşabileceği her güzel ve kötü şey için hazır olmalıdır. Evet, kötülük için hazır olmak yetmez. Güzellikler için de hazır olmalı çocuklar. En azından fark etmeden geçip gitmesinler diye...

Çocuğunu en doğru şekilde yetiştirip, geleceğe hazırlamak isteyen tüm anne babalar mutlaka okuyun derim bu kitabı... Sakın siz de bahanelere sığınmayın. Yapmanız gereken tek şey var; akşam sizi esir alan ekranlara hapsolmayın...

Bu arada Ahmet Naç’ın kim olduğunu hatırlatalım; Hani şu eline fırçayı alıp, sınıfını baştan yaratan, öğrencileriyle dans eden, oyunlar oynarak ders yapan sınıf öğretmeni... Boş vakitlerinde de gözlüğünü ve takıp elbisesini çıkarıp, pelerinini takarak çocukların süper kahramanı olan Ahmet Naç...

Ellerine sağlık Ahmet Hoca, annelere, öğretmenlere yeni yollar açtığın için...