Kıskançlıkla haset duygusu arasında şöyle bir fark vardır; Kendisini başkasıyla kıyaslayan biri, kendisinde olmasını istediği bir şeyi başkasında bulduğunda kıskanır, kendisinde asla olamayacak bir şeyin başkasında olması durumunda da haset duygusu yaşar. Yani bende yok, onda da olmasın. Bu duygunun altında insanın kendi değersizliği yatar.

Türkiye toplumunda da haset duygusu en çok öğretmenlerin üç ay tatil yapmasında ortaya çıkıyor.  Her bireyin, insanca çalışma koşullarına sahip olmasını istemek yerine –ki öğretmenlerin sorunları da dağ gibidir- buna sahip olduğunu düşündüğü kişinin koşullarının kötü olmasını istemek gerçekten acı bir durumdur. Böyle düşünenlere, öğretmenlerin üç değil, iki ay tatil yaptığını ve bunun nedeninin de öğrencilerin olmaması olduğunu hatırlatmakta fayda var.…Öğretmenlerin üç ay tatil yapmasından rahatsız olanlara iyi haber var. Cumhuriyetin ilk yıllarıyla başlayan üç aylık yaz tatili kısalacak gibi görünüyor. Ancak yaz tatili meselesi öğretmenler üzerinden konuşulacak bir konu değil. Dolayısıyla bu olumsuz duyguları bir kenara bırakarak tartışmamız gerekiyor.

Türkiye’nin en uzun tatil yapan ülkeler sıralamasından çıkması gerekiyor. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıklamalarına baktığımızda uygulamanın çok uzun zaman alması da beklenmiyor. Hazırlıklar yapılırsa, bu döneme yetişmesi bile mümkün…

Akademik başarı açısından bakıldığında mutlaka yapılması gereken bir değişiklik bu. Uzun tatillerin çocukların eğitimden kopmasına, adaptasyon sorunu yaşamasına, bildiklerini unutmasına yol açtığı bilinen bir gerçek.

Buradaki en büyük kaygıyı oluşturan durum, özellikle aileleri çalışmak için başka şehirlere giden çocuklar. Yaz tatilinin kısalması hem aileleri hem de çocukları zorlayabilir. Bir taraftan ekmek parası için çalışmak zorunda kalan aileler, diğer yandan daha iyi koşullarda yaşayabilmek için eğitimine devam etmesi gereken çocuklar. Aileler için ‘Gitmeyiversinler’ denmeyeceğine, çocukların da eğitiminin yarıda kalması söz konusu olamayacağına göre bu sorunu yine Millî Eğitim Bakanlığı’nın çözmesi gerekiyor.

Bunun da yolu, devlet yurtlarının, öğrenci pansiyonlarının açılması. İşin en büyük sıkıntısı da bu aslında.

Çünkü günümüzde öğrenci yurtları dediğimizde herkesin aklına cemaat yurtları geliyor. Maddi durumu yetersiz ancak çocuklarını okutmak isteyen aileler devlet yurdu olmadığı için çocuklar cemaat yurtlarına teslim edildi. Bunun en büyük acısını da Aladağ’da yaşadık. 10’u öğrenci 12 kişiye mezar olan yurt yangınında sorumlular ceza değil, ödül aldı.

Çocuklara yurt yapmak, güvenliklerini sağlamak devletin görevidir. Bunun sağlanması durumunda dezavantajlı çocukların ve ailelerin mağdur olmasının da önüne geçilerek, sağlıklı ve güvenli bir eğitim ortamı yaratılabilir. Kısacası, yaz tatilinin kısaltılması için yapılan hazırlıklarda bu durum göz önüne alınmalı. Çünkü çocukların güvenliği her şeyden önemli. Ve bu da devletin görevi...