Türkiye günler sonra tarihi bir seçime hazırlanıyor.
İçeride hamaset hakim. Ancak ilginçtir, dış politikada AKP hükümetinden bu aralar pek bir “eyyy” nidası yükselmiyor.
“Hayırdır” dedik, neler olup bittiğine bir baktık.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha iki ay önce ABD’ye “Osmanlı tokadı” çıkışını hatırlıyorsunuz değil mi?
Bizler, özellikle de AKP seçemenleri hükümetin Amerikalılara atacağı “Osmanlı tokadını” beklerken, ABD’den geçen hafta açıklama geldi:
Türkiye’nin 25 yolcu uçağı aldığını, 10 milyar dolar değerindeki bu alımın ABD’de 25 bin kişiye iş sağladığını açıklayan ABD Dışişleri Bakanlığı, bunlara ek olarak uçakların motorlarının da Amerikan firmalarından sağlanması için anlaşmaya varıldığını bildirdi.
Bitmedi...
Bizim ahali hâlâ “tokat hayali” kurarken, ABD Kongresi’ne “Türkiye’ye yaptırım uygulansın” yasa taslağı verildi. Türkiye’nin üretiminde ortak olduğu F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılması istendi.
Üstelik sunulan taslak, hemen hiçbir konuda anlaşamayan, iç politik çekişme nedeniyle Amerikan bütçesini bile onaylayamayan Senato’da, tüm partilerin desteğiyle hazırlandı.
Türkiye’ye yolcu uçağı satarak Amerikalılara iş sağlandığıyla övünen Washington, iş savaş uçağına geldi mi, “üretim ortağı” olduğumuz projede bile bizi dışlamaya kalkıyor.
ABD’den bir yaptırım da Türkiye’nin Rusya’dan aldığı S-400’ler için geldi-geliyor. ABD’nin NATO Büyükelçisi Bailey Hutchison, Türk Hükümeti’ne ABD Kongresi’nden geçen Rusya’ya yaptırım yasasını hatırlattı, Rusya’dan S-400 alan Türkiye’nin de bu yasaya takıldığını söyledi.
Büyükelçi, AKP’nin “Bunlar Kongre’de istediği yasayı çıkarsın. Biz alırız iki üç yolcu uçağı, Trump’ı ikna ederiz” tavrını da biliyor olsa gerek, “Sizi Trump bile kurtaramaz” diye açık açık mesaj verdi. Hutchison aynen şöyle dedi;
“ABD olarak biz, Rusya’dan ekipman sağlayan her ülke için yaptırım getiren yasayı hali hazırda geçirdik. Bu yasa başkan ya da bir başkası tarafından iptal edilemez. Dolayısıyla ikili anlaşma anlamında burada net bir sorun var. Bu çok zor bir durum ve biz Türkiye’yi başka kaynaklar araması için teşvik ettik. Kendilerini savunma gerekliliğini tartışmıyoruz. Ancak NATO’nun hasmı bir yerden ekipman almanın sonuçlarının farkında olmaları gerekir. Bu yüzden yeniden değerlendireceklerini düşünüyoruz...”
Biz “Osmanlı tokadı” filan derken, bildiğin ültimatom...

Hazır olun, "Esed" yeniden "Esad" oluyor...


Bu tokat işinin bir de Rusya boyutu var:
Uçak olayından sonra bir ara Putin’e atıp tutan AKP hükümeti, Moskova’dan sert tavır gelince Ruslara karşı “Osmanlı tokadı” çıkışlarına zaten cesaret edemez hale gelmişti.
Ancak geçen hafta Moskova’da yapılan Rusya-İran-Türkiye Dışişleri Bakanları üçlü toplantısında, Esad’a “Osmanlı tokadından” da vazgeçildiği ortaya çıktı.
Toplantıya evsahipliği yapan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov açıklamasında, yanına hem İranlı meslektaşını, hem de Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nu alarak, aynen şöyle dedi:
“Bugün bizim Suriyelilere ülkeyi teröristlerden temizleme, ulusal barış köprüleri kurma ve yeniden inşa etmede yardımcı olmamız gerekiyor. Biz hepimiz de Suriye hükümetine bunların tümünün bir an önce gerçekleşmesi için yardım ediyoruz.”
Lavrov’un “Suriye hükümeti” dediği, bildiğin Esad. Lavrov “Hepimiz Esad’a yardımcı oluyoruz” derken, bizim bakandan çıt çıkmıyor.
Daha da ilginci, Moskova toplantısından çıkan ortak bildiri.
Bakın bizim bakanın da onay verdiği bildiride ne yazıyor;
“Üç ülke de, Suriye’de terörle mücadele adı altında sahada yeni gerçeklikler yaratacak tüm çabalara karşı çıkarlar...”
Sahi Mehmetçik Afrin operasyonunu neden yapmıştı? Terörle mücadele için değil mi?
Bitmedi...
Türkiye’nin imzasının da olduğu bildiride nedense Mehmetçik’in canla başla mücadele ettiği PKK terör örgütünün Suriye kolu PYD-YPG’den hiç bahsedilmiyor.
Acaba Türkiye, Suriye’deki en yakın müttefikleri olan, birlikte bildiri üzerine bildiri yayınladıkları İran ve Rusya’yı PYD-YPG’nin terör örgütü olduğu konusunda hâlâ ikna edemedi mi?
“Osmanlı tokadı” diye diye, gelinen nokta işte bu...
Güzel ülkemde işsizlik tarihin en yüksek noktasına hızla ilerlerken, bizim vergilerimizle Amerikalılara iş sağlanıyor...
Mehmetçik’in kanıyla kazandığı başarılar, diplomasi masalarında bir bir feda ediliyor.
Yazık...

Seçime giderken...


Seçime iki aydan az zaman kaldı.
AKP-MHP’nin cumhurbaşkanı adayı belli. Peki ya diğerleri?
Abdullah Gül aday olur mu diye Saadet Partisi’nin bir arayışı vardı. Gül’e bizzat Genelkurmay Başkanı’nın -üstelik helikoplerle filan- gönderilip aday olmaması için “ikna edildiği” iddiaları ortalığa serildi.
İYİ Parti seçimlere dahi giremiyordu, CHP’nin 15’li demokrasi hamlesi ile kurtarıldı.
Meral Akşener’in cumhurbaşkanı adaylığı için ise 100 bin imzayı toplaması için sadece 6 gün süre verildi. Eğer seçim kurulları imzaları toplamakta işi ağırdan alır, ayak sürürse zaman yetmeyebilir.
Ana muhalefet partisi CHP henüz adayını açıklamadı. Ama aday ortada yokken, AKP’nin en üst düzey ismi, Genel Başkanı tarafından CHP’ye alenen hakaret edilip, “tezek” denildi. CHP adayını resmen açıklayınca bu kişiye neler denileceği, “kimlerin” gönderilebileceğini varın siz düşünün...
Latince bir söz var: Audentes fortuna iuvat - Şans cesurdan yanadır.
Sadece partiler ya da adaylar için değil...
Tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için cesur olma zamanı.
Birer oyumuz var. O oylarla belirleyeceğiz kaderimizi...

sozcu-banner-1