Türkiye’de biz seçimlerle uğraşırken, yanıbaşımızda kritik gelişmeler var.
AKP’nin “eş başkanı” olduğu “Büyük Ortadoğu Projesi” hızla ilerliyor.
Tüm işaretler, Suriye’de iç savaşın sonlanmaya başladığını, yeni çatışma ibresinin ise İran’a doğru döndüğünü gösteriyor.
Detaylarlara bakmadan önce, genel durumu özetlemekte fayda var.
“Büyük Ortadoğu Projesi” çerçevesinde ABD, soğuk savaş döneminde giremediği ülkelere yerleşti.
*Mesela Irak; Saddam yönetimi son yıllarında Washington’dan iyice uzaklaşmıştı. Saddam sonrasında şimdi Irak’ta bir değil, birkaç Amerikan askeri üssü var. Saddam’ın devrilmesi sürecinde AKP’nin o zamanki ve bugünkü lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 Mart tezkeresini geçirmek için verdiği uğraş hâlâ hafızalarda.
*Ya da Suriye; soğuk savaş döneminde doğu blokuna yakın duran Esad ailesinin başına gelenler ortada. Şimdi Suriye’nin kuzey doğusunda, Menbiç’te, Kobani’de Amerikan askerleri devriye geziyor. Suriye’de iç savaşın ilk günlerinde Washington’un en büyük ortağı, Esad’ı devirmeye pek hevesli olan AKP hükümetiydi. “Eğit-donat” programlarıyla Esad’a karşı cihatçı yetişme çabaları ABD-AKP hükümeti ortaklığıyla gerçekleşti. Sonuçta da, ABD soğuk savaş döneminde hiç giremediği Suriye’ye iyice yerleşti.
Amerikan askerleri Suriye’ye girerken, Türkiye’nin de “durumdan vazife çıkarmasına”, önce El Bab, ardından da Afrin’e yerleşmesine başlangıçta pek ses çıkarılmadı. Ancak şimdilerde, tıpkı “eğit-donat” gibi, bu ortaklığın da bitmiş olduğunun işaretleri geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Nauert’in geçen hafta Afrin konusundaki “İnsanların evlerine geri dönmeleri engelleniyor” çıkışı kritik önemde. AKP üzerine kurulacak “Suriye’den çıkın” baskısının işaret fişeği gibi.
Buna bir de yaklaşan seçim için günde birkaç miting/konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye konusundan, Afrin’den ve Menbiç’ten hemen hemen hiç bahsetmemesini ekleyin. Ankara mesajı almış gibi görünüyor.

Yine geçen hafta dikkatlerden kaçan bir başka gelişme ise Türkiye’nin bir dönem kolladığı, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Neden bunlara terör örgütü diyorsunuz?” çıkışı yaptığı El Nusra konusunda yaşandı. AKP hükümetinin, İdlip’teki El Nusracılar’a -yeni ismiyle Tahrir el Şam’a- “kendinizi fesh edin” ültimatomu verdiği haberleri yayıldı. Eğer gerçekse, Türkiye’nin Suriye’den çekilmeden önceki son işi bu cihatçıları temizlemek olacak gibi görünüyor.
*Suudi Arabistan zaten hep ABD’nin ortağıydı. Şimdi bir saray darbesiyle ki elbette Washington destekli- iplerin Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın eline geçmesiyle Suudiler iyiden iyiye ABD’nin Ortadoğu’daki “cengaver savaşçısı” haline dönüştü.
*Mısır deseniz; Bir ara Sünni cihatçılar iktidarı ele geçirir gibi oldu. Ama bir darbeyle bunun da önü kesildi. Sisi yönetimi, ABD’nin yörüngesinde hayatına mutlu mesut devam ediyor.
*Dışardan askeri müdahale/içerden askeri darbe/saray içi kavgalarla yönetim dizaynı o kadar aleni hale geldi ki, bunları doğrudan yaşamamış ülkeler bile, kendi kendine BOP yörüngesine girmeye başladı. Mesela Fas; Geçen hafta durduk yere İran’la diplomatik ilişkilerini kesti.
*İsrail ise elbette BOP’un ABD ile birlikte en büyük kazananı durumunda; 14 Mayıs’ta İsrail’in en büyük hayali gerçekleşiyor. ABD, İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyor. İsrail’deki Amerikan Büyükelçisi David Friedman, Kudüs’te açılacak büyükelçilik için davetiye bastırıp, herkese göndermiş. Elbette Tel Aviv’deki Türkiye Büyükelçiliği’ne de davetiye gitti. Ancak ilginçtir; Şunun şurasında bir hafta kaldı. Ama ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan, ne AKP’den bir “Eyyy ABD, Eyyy İsrail” çıkışı yok.
Tüm işaretler, Ortadoğu’nun tamamına bir şekilde yerleşen ABD’nin, giremediği tek ülkeye, İran’a gözünü diktiğini gösteriyor.
Türkiye’ye bu çerçevede biçilen rolü de aşağı yukarı tahmin etmek zor değil.
Türkiye, işte bu koşullarda çok kritik bir seçime gidiyor. Oyunuzu verirken, Büyük Ortadoğu Projesi’ni hatırlayın, Türkiye’nin bu projenin parçası olmasını içinize sindirip sindiremediğinizi de düşünün...…

 AKP, Ayasofya konusunda ABD’ye söz vermiş!


ABD’nin 1998’den bu yana her yıl, tüm dünya ülkeleri için hazırladığı “dini özgürlükler raporu” ortaya çıktı. Raporun Türkiye bölümünde çok sert eleştiriler, hatta “yaptırım uygulansın” tavsiyesi var.
Raporda;
Türkiye’de FETÖ davasından yargılanan Amerikan vatandaşı Papaz Andrew Brunson’un durumundan, AKP hükümetinin dini gruplara yönelik devlet desteğini sadece Sünni gruplara vermesine...
Okul müfredatlarında Türkiye’deki başka hiçbir dini grup yokmuş gibi, sadece Sünni Müslümanlığın öğretilmesinden AİHM’in dini özgürlüklere ilişkin kararlarının -mesela isteyen öğrencilerin din derslerinden muaf tutulması gibi- uygulanmamasına kadar pek çok sert eleştiri var.
Ancak raporun en ilginç kısmı Ayasofya konusunda;
Meğer AKP hükümeti Amerikalılara “Ayasofya ibadete açılmayacak” sözü vermiş.
Malum; halen müze olarak kullanılan Ayasofya’da 1991’den bu yana ibadete açılmış durumda küçük bir mescit var.
Ancak Ayasofya’nın bütününün ibadete açılması konusunda bir tartışma da sürüyor. Hatta bazı AKP’li milletvekilleri bile Ayasofya’nın ibadete açılması için çağrı yapıyor.
ABD raporunda, dini özgürlükleri incelemek için Ekim 2017’de Türkiye’ye giden Amerikan heyetinin, AKP hükümetine Ayasofya konusunu da sorduğu bilgisi yer alıyor.
Ve rapora göre, bakın AKP Ayasofya konusunda ABD’ye ne demiş;
“Ayasofya’nın mevcut hukuki durumunu değiştirmeye niyetimiz yok.”

sozcu-banner-1