Afrin’de devam eden zorlu operasyon, giderek kendisini hissettiren ekonomik kriz, uluslararası alanda yalnızlaşma...
Sorunlar üst üste geldikçe, AKP iktidarında da bir arayış başladı.
Meşruiyet, kabul görme ihtiyacı, AKP’nin gözünü epeydir unuttuğu Avrupa’ya dikmesine yol açtı.
Uzun uğraşlardan sonra, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok uzun süredir istediği o “zirve toplantısı” da ayarlandı.
Erdoğan, 26 Mart’ta Varna’da AB Komisyonu Başkanı Juncker ve AB Konseyi Başkanı Tusk ile bir araya gelecek.
Önce küçük bir not:
Konu Türkiye olunca, Avrupalılar’ın kullanageldikleri kelimeler bile değişiyor: Türkiye Varna toplantısını “zirve” diye açıklasa da, Avrupalılar buna “liderler buluşması -leader’s meeting” demeyi tercih ediyorlar. Avrupalı diplomatlar, “zirvenin” ancak üye devletlerin liderleriyle yapılan toplantılar için kullanıldığını özellikle vurguluyorlar.
Ya da bir zamanlar her yıl “AB acaba bu yıl Türkiye’ye ne diyecek?” diye beklediğimiz o “İlerleme raporu” var ya; Türkiye son dönemde reform alanında o kadar geriledi ki, o raporun da adını değiştirdi Avrupalılar. “İlerleme raporu” yerine artık “ülke raporu” diyorlar.

AKP, hem meşruiyet, hem ekonomik çıkış arıyor


AKP hükümetinin Varna toplantısından beklentisi, Erdoğan’ı -olası bir seçim öncesinde- Avrupalı liderlerle aynı kare fotoğrafta gösterebilmek. Son dönemde yapılan Vatikan ziyaretinin anlamı da buydu;
AKP, olağanüstü hal nedeniyle uluslararası alanda giderek eriyen meşruiyetin, Erdoğan’ın Afrika’ya, Güney Amerika’ya çoğu diktatörlükle yönetilen ülkelere yaptığı ziyaretlerle telafi olmadığını gördü. Yine dünyada “tek adam rejimi” olarak görülen Rusya’yla yapılan zirve toplantıları da Türkiye’nin bozulan imajını düzeltmeye yetmedi.
Bu nedenle de AKP hükümeti gözünü Batı’ya, özellikle de Avrupa’ya dikti.
AKP’nin Avrupa’ya bu yoğun ilgisinin ikinci nedeni ise ekonomi.
Almanya’nın, Avrupa Yatırım Bankası’nın Türkiye kredilerine koyduğu gizli veto, Batı’dan gelecek yatırım imkanlarını da bıçak gibi kesmişti.
Gazeteci Deniz Yücel üzerinden yapılan pazarlık sonucu, Avrupa Yatırım Bankası -şimdilik- vetoyu kaldırıp 1.5 yıl aradan sonra ilk proje kredisini onayladı.
Ancak bu yeterli değil. Erdoğan’ın Avrupalı liderlerle birlikte fotoğrafının, son yıllarda Türkiye’yi yatırım portföyünden çıkaran Batı ülkelerinin, tavrını değiştirmesini umuyor Ankara.

Bedeli ne olacak?


Avrupa da, AKP hükümetindeki bu sıkışmışlığın elbette farkında.
Uluslararası ilişkilerin kuralıdır: Sıkışan ülkeye yapılacak her türlü “iyiliğin”, bir de bedeli olur.
Peki bu “bedel” ne olabilir?
Elbette Avrupalı liderler Varna’da Erdoğan’la görüşmede Türkiye’deki insan haklarını da, hapisteki gazetecilerin durumunu da gündeme getirecekler. Nitekim AKP hükümeti de durumun ciddiyetini anlamış olmalı ki, son dönemde gazeteciler teker teker tahliye edilmeye başlandı. Önce yabancılar çıktı, ardından sıra Türk gazetecilere geldi.
Ancak bu konular sonuçta Türkiye’nin iç işi. Müzakerelerde bu konu gündeme gelir, belki biraz da ısrar edilir, ancak hemen ardından iş “asıl meseleye”, yani Avrupa Birliği ülkelerinin çıkarlarına gelir.
Bu fasılda öne çıkan ise Kıbrıs konusu olacak gibi.
Akdeniz’de petrol-doğalgaz arama adı altında Rumlar’ın başlattığı süreç, Ankara’nın sert tepkisiyle karşılaşmıştı.
Avrupalı diplomatlara göre, Varna toplantısında Erdoğan’ın önüne işte tam olarak bu konu konulacak; Türkiye’nin Akdeniz’deki petrol yatakları konusunu “sertlikle” değil, “müzakere ile” çözmesi istenecek. Müzakere edilecek taraf olarak da Türkiye’nin tanımadığı Kıbrıslı Rumlar işaret edilecek.
Kıbrıs’la ilgili ikinci konu, AKP hükümetinin yaklaşan -ve tarihinden önce yapılma ihtimali giderek artan- seçimlerde propaganda için çok ihtiyaç duyduğu “Avrupa’ya vize serbestisi” konusu. AB’nin, Türk vatandaşlarına vize muafiyeti için öne sürdüğü şartlar arasında “adli işbirliği” konusu da var. Bu başlık da yine Kıbrıslı Rumlar’ın tanınması noktasına gelip dayanıyor. AB, Türkiye’nin bir şekilde Rumlarla da adli işbirliğine girmemesi halinde, “Türk vatandaşlarına vizesiz seyahati unutun” mesajı veriyor.
Bitmedi;
Bir de Türkiye’nin uzun süreden beri AB ile müzakere ettiği Gümrük Birliği güncellemesi konusu var. Burada da yine karşımıza Rumlar’ın tanınması sorunu çıkıyor. AB, bir yandan Gümrük Birliği güncellemesinin Türkiye’ye yılda 12 milyar Euro ek gelir getireceğini söylüyor, diğer yandan ise “AB üyesi Kıbrıslı Rumlar’ı tanımazsanız, bu güncelleme yürümez” mesajı veriyor.
Kısacası, Varna’daki o fotoğrafın bedeli oldukça ağır...